14 Şubat 2014 Cuma

Sevgililer Günü; Beni seviyorum!

14 Şubat Sevgililer Günü olarak kutlanıyor. Aradan zaman geçiyor ve unutuyorum; Sanırım ben de o gün için zaman-zaman bir şeyler karalıyorum. Uzun zamandır aşka, sevgiliye bakışımsa bir-aynı artık; Hani olmazsa olmazlarımdan değil aşk. Hatta son dönemlerde hiç umrumda bile değil. Hatta hatta sevgilisizlik çok güzel bir şey. Sevgililik ne demek onu da tam olarak bilmiyorum gerçi. Çünkü sadece sevdim, samimi bir şekilde hiç sevilmedim. Samimi bir şekilde insanlar sevgisini kapalı kültürlerde tam olarak ifade edebiliyorlar mı? Sevmek için sevilmek de şart değil. Aşk veya sevgililik de öyle çift taraflı olmak zorunda değil. Olursa güzel olur ama aşkın, sevginin mülkiyetçiliğe tabi olduğu toplumlarda karşılık aşklar hiç de öyle iştah açıcı bir şey değil. Belki aynı kafadan, özgürlükçülüğü geri planda tutanlar için bu formül uygun olabilir ama beni açmıyor. Çünkü değişken bir yapım var. Bugün sevebilirim, yarın gidebilirim. Sadece bana ait olmasını isteyebilir, kıskanabilirim, ama kendim bu konuda bağımsız kalmak isteyebilirim. Aşk fedakarlık gerektirebilir ama benim aşk anlayışım içinde kişisel çelişkiler barındırsa da özgürlükçüdür.

Aşk ayrıca ait olunmakla, sahip olmakla alakalı ve vadeli değil benim için. Aşk iki kişinin duygularının paylaşıldığı andan ibaret. Aşklar tatmin edilir, yola devam edilir, ihtiyaç duyulunca tekrar tatmin edilir ve böylece sürer gider. Öyle mıncık-mıncık, yapışık-yapışık aşk olmaz. Cılkı çıkar o zaman ve ele-yüze bulaşır, aşktan nefret bile ettirir.

Ben aşk acısını da saçma buluyorum. Melankolik bir yapın varsa aşk acısından zevk alırsın ve sürüm-sürünürsün. Böyle insanlar hayatta gailesi olmayan insanlardır. Boş oldukları için kafayı birilerine takarlar, çünkü birileriyle varolmaya çalışırlar hayatta kendileri olarak varolamadıklarından.

Gerçek aşk önce kendini sevmek, sonra da kendine olan saygıyı kaybetmeden birileriyle o sevgiyi paylaşmaktır. Ne demek sevilmek ya... Başkası seni ne kadar sevebilir ki manevi olarak-sevgisini tatmin etmek amacıyla falan çıkarını tatmin etmese. Seni tatmin oluncaya kadar sevebilir başkası. Sevilmek başkalarının duygularını tatmin etmek olmamalı.

Bir kere herkesin duygularına hitap edebilecek özelliklere sahip olduktan sonra herkes sever seni. Gerçek sevgi beklentisiz sevgidir. En sevilmeyecek olanla bile sevgini paylaşabilmektir. Kolay sevgi, kolay biter emek harcanmadığı için. Birisi seni çok kolay seviyorsa, çok kolay da bırakabilir. Çünkü kaybedecek bir şeyi yoktur. Dün var mıydın; bugün olmasan ne çıkar.

İnsanlar istiyor ki; Ben çok mükemmelim, benim sevdiğim ve beni sevecek olan da mükemmel olsun. O kadar mükemmel kişi niye senin olsun, sen ayrıca o kadar mükemmel misin bakalım? Hadi ikiniz de çok mükemmelsiniz diyelim. Bu aşkın tadından yenmeyeceğini mi düşünüyorsunuz? Mükemmel olanların aşklarının süper olması kadar saçma bir şey olabilir mi? Duyguların nesi mükemmel olabilir ki? Hepimiz canlıysak, temel ihtiyaçlarımız da birbirine yakındır. Sadece bazıları kibirli olmayı mükemmel olmak zannediyor, aşkı maddesel olarak seviyelendiriyor kendince. Duygu duygudur ya...

Ben aşklarımı artık karşımdakinin verebileceği kadar yaşıyorum. Daha fazlası yok ki zaten. Sen ona hepten sahip olsan da verebileceği o kadar. Niye sahip olayım ki o zaman? O zaten paylaşım yaşamak istediği zaman seni buluyor. Zorlamanın bir alemi var mı? Hem gönüllü paylaşım olduğu için soru işaretlerinin olmadığı özgüvenli bir paylaşım oluyor. Yani birisinin tapusu sende olacağına, bağımsız olsun ve anlık da olsa sana ruhunu versin. Hem sorumluluğu olmuyor mülkiyetsiz aşkların. Yaşanıyor ve zamanı gelinceye kadar başın dinç oluyor. Onunla zamanı gelinceye kadar demek istedim. Onlardan o kadar çok ki..! Çünkü sen aşkın kendisiysen, o aşklardan o kadar çok oluyor ki... Yaşa, yaşa, yaşa... Sadece yaşa.

Küçümsemeyin, ne sizin aşklarınız diğerlerinden daha üstün, ne de diğerlerinin aşkı sizinkinden daha hafif. Herkes neyi ne kadar, nasıl yaşayacağını kendisi bilir. Ben çevreme bakıyorum da çoğu birbirinin kopyası. İyi ki benim aşklarım hafif ve de özgür diyorum. Çünkü uçuruyor insanı.

Benim sevgililer günüm hiç sabit olmuyor ve kutlayarak yaşamıyor, yaşayarak, yaşadığım gün kutluyorum. Kapitalizme hizmet etmiyor anlayacağınız.

Not: Bu yazıyı bir hafta önce yazmıştım. Belki yayınlamayacaktım ama trans bir arkadaşımın özel günlerle toplumsal varoluşu... O gün için uzak diyarlardan bile olsa sevgili çağrılır, 3 gün eve kapanılır, aşkın-seksin, yemenin-içmenin cılkı çıkarılır, geriye sadece o günün ve aşkın-sevginin posası kalır... Bunun adı aşktır, toplumsal bir varoluştur heterosekapitalistçe!

Başlığı da ne koyacağımı bilemedim, aklıma bir anda "Beni seviyorum" geldi. Çok narsistçe gelebilir ama insanın kendini kandırmasından iyidir. Çünkü benim için aşkın ayakları yere basmalı ve özgür olmalıdır aşk. " 'Özgür aşk' var mı da yaşamadık?" diyelim ve noktayı koyalım...

Noktayı koyamadık tabi... Sevgililer Günü'nün şöyle bir güzelliği var yalnız benim için. Herkes kapitalizme o gün hizmet eder "Sevgilime ne alsam acaba?" diye, ben de fırsatlardan istifade ederim. Mesela % 80'lere varan müzik albümü indirimlerinden faydalanarak 25 tane albüm alıp kendimi ödüllendirdim. İnsan kendini sevince "Sevgilime ne alacağım?" diye kara-kara da düşünmüyor. Çünkü kendinin ne seveceğini senden iyi kim bilebilir ki? Sevgili mi?! Birisi bana düşüncelerimden dolayı "Senin için kurumuş" demişti. İnsanın gerçekçi olmasının kurumakla ne alakası var. Asıl boş yere yananların içi kuruyor bence. Çünkü ben yaşayacağım kadarını, herkesin yaşadığından bin kat fazla bir şekilde özgürce yaşıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder