10 Ocak 2014 Cuma

İşçi haklarının olmadığı bir demokrasi!


Bugün gene çok üzüldüğüm bir haber okudum. Genç bir kız iş kazası sonucu vücudunun % 80'i yanarak yatağa bağımlı hale gelmiş. Ben bu tür olaylara kazadır diye geçemiyorum. Hatta günümüzde işçilerin hayatlarının pamuk ipliğine bağlı olmasını utanç verici buluyorum. Eğer bir işte ölüm riski varsa, o işin yapılmaması taraftarıyım. Kaldı ki bu tür kazalar işyerinin ihmalinden kaynaklanır genellikle ülkemizde. Çünkü işçinin, işçinin işverene kazandırdığı para kadar bile değeri yoktur. Şöyle düşünür işveren; İşi ben kurdum, benim sayemde ekmek yiyiyor, daha ne istiyor! İşi sen kurduysan, tek başına yürütebileceksen yürüt bakalım o işi. İşi herkes kurar ama önemli olan o gemiyi yürütebilmektir. İşverenler işçilerin sırtından milyonlar kazanırlar ama komik bir asgari ücreti onlara çok görürler. Kaza sonucu ölmelerinin, sakat kalmalarının da bir önemi yoktur. Düşünün ki iş kazaları sonucu işçilerin hayatı kararıyor, işverenler daha üzüleceklerine, işçilerine sahip çıkacaklarına, onları mahkemelerde süründürüyorlar sorumluluklarını yerine getirmemek için. Tabi bu söylediklerimi günde 12 saat karın tokluğuna işçilik yapmayanlar anlayamaz. İşverenler görüyorum milyarlarla oynayan. Onlar o parayı hak ederek mi kazanıyorlar sahi? Alın teriyle milyarder olunuyor mu? Ya da onların zekası diğerlerinden çok mu fazla? Hayır. Bu dünyada sadece hak yenerek, işçilerin hakları yenilerek zengin olunuyor. Gene dediklerimi işçi olmayanlar anlayamaz. Anlasalardı yolsuzluklar diz boyu olur, bir de hiçbir şey olmamış gibi davranılır mıydı?

Haber şu. Bursa'da bir iplik fabrikasında çalışan 18 yaşındaki kız, buhar kazanının patlaması sonucu vücudunun % 80'i yanarak yatağa bağımlı hale geliyor. Olay esnasında ayrıca bir kişi ölüyor, altı kişi de yaralanıyor. 70 kilodan 35 kiloya düşen kız rüyalarında kendini sağlıklı görüyor ama uyanınca gerçeklerle karşılaşmanın acısını yaşıyor. Bu psikoloji kaldırılabilir mi gerçekten? Ya ailesinin durumu? Ağrılardan sabaha kadar uyuyamayan kızlarının acısını onlar da yaşıyorlar.

İşçilere yapılan haksızlıklardan etkileniyorum, çünkü ben de 20 sene işçilik yaptım ve 40 yaşından sonra posam çıkarıldıktan sonra bir kenara atıldım. Sonra devlet emeklilik yaşını yükseltti. Sonra da Bakan diyor ki, "Dünyada bizimki kadar erken emeklilik yaşı yok". Peki işçisine bizimki kadar değer vermeyen var mı? "Kullan at" metodu uygulanıyor ülkemizdeki işçiler için. İşsiz kalan ve emeklilik bekleyen bir işçi o yaşa kadar ne yapar, ne eder düşünür mü Bakanlar, Başbakanlar? Onların tek derdi iktidarda kalabilmek, ekonomik olarak açık vermemek. İşçi dediğin nedir ki? Devleti ayakta tutan bir unsur sadece!

Gelişmemiş, özellikle de demokrasi olarak gelişmemiş toplumlarda eşcinsel hakları, hayvan hakları, yaşlı hakları, kadın hakları kadar işçi hakları da çok önemli. Çünkü işçiler birilerini zengin etmek için hayatların feda ediyorlar ama karşılığında doğru dürüst emeklilik haklarına bile kavuşamıyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder