8 Nisan 2013 Pazartesi

Eşcinsellere, transseksüellere saldırmak ifade özgürlüğüymüş

150 kişilik grubun İstanbul'daki trans kadınlara linç girişiminde bulunulmasına karşılık dava açan LGBT örgütlerinin suç duyurusunda bulunmasına savcılık, ifade özgürlüğü kapsamında takipsizlik kararı vermiş. Televizyonda taransfobik açıklamada bulunulmasına karşı, şahıs ve kanal hakkında açılan davayı da, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirmiş.

Şimdi Devletin yargısı diyor ki, bu dünya heteroseksüellerin dünyasıdır, oturun oturduğunuz yerde. Fobikler susturamasa bile, biz, bize benzemeyenleri, heteroseksüel olmayanları, yani eşcinselleri-transeksüelleri susturmasını ne yapar-ne eder biliriz. Heteroseksüel bir Devlet ve yargısı olarak herhalde heteroseksistleri savunacağız, onları haklı bulacağız, onların tarafını tutacağız, onlara ayrıcalıklı davranacağız.

Gerçekten bir eşcinsel olmasam ve aynı şeyler benim başıma gelmese, o kadar da değil derim ve LGBT'lere ayrımcılık yapıldığına inanmam. Çünkü LGBT'lere uygulanan ayrımcılıklara tuzu kuru ve duyarsız LGBT'lerin bile inanmıyorsa, LGBT olmayan kişiler niye inansın ki LGBT'lere karşı Adalet'sizliğe. Kendimden örnek vereyim; Bana iftira atılıyor, mahkeme aleyhime sonuçlanıyor, aynı iftira atanlar bana saldırıyor ama takipsizlik kararı veriliyor. Veya başka homofobik saldırılarda şikayetlerim bir türlü karakoldan mahkemeye iletilmiyor. Mahkemede eşcinsel olduğum için hakimler aşağılıyor, dalga geçiyor, ahlaksız muamelesi yapıyor.

Eğer LGBT isen, davanda haklı bulunman için ölmen falan gerekiyor ama ölün bile tahrik unsuru olarak değerlendiriliyor. Yani LGBT olman nefret edilmeni haklı kılıyor. Sana karşı işlenen suçlar sanki bir LGBT'ye karşı işlenmiş ve ayrımcılık suçu gibi değerlendirilmiyor. Bir suç varsa bile heteroseksüellik üzerinden değerlendiriliyor. Çünkü LGBT'lik zaten başlı başına bir suç gibi sayılıyor.

Yani heteroseksüellerin döndürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. Devlet de diyor ki, heteroseksüelsen öyle eşitsin, öyle varsın, öyle korunursun, öyle haklarına sahip çıkılır. Koskoca bir Devlet olarak işimiz gücümüz kalmadı da eşcinsellik, transseksüellik gibi ahlaksızlığı mı savunacağız!

Ben bu heteroseksit Devlet'in neyine inanayım öyleyse. Eşcinseller başlarına gelen şiddeti, cinayeti hangi düşünceyle yargıya taşısın. Hani LGBT'lerin kendilerine karşı duyarsızlıklarını ve korkaklıklarını hep eleştiriyoruz ya... Daha da dışlanmak, hedef haline gelmek, ahlaksız ilan edilmek için mi kendilerine inanmayan yargıya taşısınlar davalarını. Taşıyanları görüyoruz. Yani LGBT'lerin saldırıya uğraması ifade özgürlüğü sayılıyor. Olabilir mi böyle bir şey? Heteroseksist bir dünyada ne yazık ki oluyor.

Yalnız ben, bu adaletsizlikler yüzünden LGBT'ler iyice kabuklarına çekilsin demek istemiyorum. İnadına haklarının peşlerine düşsünler. Sadece heteroseksist bir adalet sisteminin LGBT'lere karşı ayrımcı davranarak, LGBT'leri sindirmek amaçlı yıldırdığını ve bunda da heteroseksizme layık olacak şekilde başarılı olduğun anlatmak istiyorum. Çünkü her LGBT her şeyi göze alarak haklarının peşinde koşabilecek yapı ve konumda değil. LGBT'lerin hakları için, sistemde onlara cesaret veren hiçbir itici unsur yok.

Şimdi erkeklere sırf erkek oldukları için, kadınlara da sırf kadın oldukları için "tahrik olduk" diye saldırıldığını düşünün ve yargı da, bu saldırıyı ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirsin. Ne düşünürsünüz? Aklınız, mantığınız almıyor değil mi? Almaz, biliyorum. Çünkü heteroseksizm denilen şey erkekliği merkez almış ve etrafındakiler iyisiyle, kötüsüyle onu var eden, yaşatan unsurlar oluyor. Erkekliğe boyun eğersen bir nebze kabul görebilirsin ama erkekliğin kabul edilebilirliğinin dışındaysan ve dışında kalmak için diretiyorsan yoksundur. Varolmaya çalışsan bile yok edilmen için hazırlanmış sisteme karşı durman, bu mücadeleden galip gelmen tek kaldığın sürece zor ve meşakatli.

Eşcinselliğe, transseksüelliğe karşı olanlara karşı yapılabilecek tek şey, farklılıkların yanında olanlarla uluslararası seviyede işbirliği içinde olarak, heteroseksizmin çıkarına ters düşecek yaptırımlar uygulatabilmek. Yoksa ben heteroseksizmin iyilikten anlayıp insafa geleceğini hiç zannetmiyorum artık. Çünkü eşcinsellik karşıtı olarak heteroseksizm neye, niçin karşı olduğunu tam olarak bilmiyor ki. Kendine benzemeyenlere sadece farklı olduğu için karşı çıkıyor. Bunun uzun vadede artısını, eksisini düşünebilecek bir potansiyeli yok heteroseksizmin. Kendine benzemeyenler ahlaksız mı ahlaksız, o kadar. Pardon ahlaksızlık nedir? Kendi öğretilerine uymayan şey. Yoksa iyi mi-kötü mü, doğru mu-yanlış mı diye bakan kim?

Üzerinden bayağı zaman geçti. Ferzan Özpetek'in sürekli eşcinselliğe dair filmler yaparak, eşcinsel bir toplum yaratmaya çalıştığını iddia eden bir eleştirmene bir mail atmıştım. Ne yazdığımı da unuttum şu anda. Bu dinci gazetenin sinema eleştirmeninin bana gönderdiği cevaptan aklıma kalan satır şu; "Kadın bedeni ve kadın cinsel organı varken, kıllı bir bedeni ve boklu deliği ne yapayım." Size saçma ve de uydurma gelebilir bu söylediklerim ama, genelde eşcinselliğe bakış açısı bu ve eşcinsellik heteroseksist ahlak ölçütüyle bu açıdan, bu seviyeden değerlendiriliyor işte.

Şimdi böyle bir sisteme eşcinsel, transseksüel veya diğer LGBT'ler olarak ne anlatabilirsin ki? Anlatsan ne işe yarar ki? Heteroseksizme karşı güç oluşturmaktan başka hiçbir çıkar yol yok. Haklarımız için bireysel varoluşumuzu işbirliği içinde dişe diş kullanmak gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder