10 Nisan 2013 Çarşamba

Tanrı her şeyi erkekler için yaratmış!

Bugün bir yaşıma daha girdim, doğum günüme 3 ay kalmasına rağmen. İlk defa bir doğuma şahit oldum çünkü. Her yavru doğuşundan önce bir kaç defa çığlık atıyor ama bu çığlık normal çığlıklarından daha yüksek ve daha acı dolu. Kedimin annesinden bahsediyorum. Doğanın dengesine bu sezonki katkısını sağladı bugün. Sağlık sektöründe çalıştığım için, üst katımızdaki kadın doğumcudaki kadın hastalardan aşinayım doğum çığlıklarına görmesem de. Tabi ki onların doğum çığlıkları çok daha uzun ve şiddetli. Daha önce bir kedimin daha doğum sancısına şahit olmuştum ama doğumunu görmemiştim. Bugün de kedicik miyavlamaya başladı. Ben yiyecek bir şeyler istiyor diye düşündüm. Hamile olduğunu biliyordum da, bugün doğuracağını bilmiyordum. Ayağımın dibindeki poşete girmeye çalıştı ve bağırmaya başladı. Çıkardım poşetten. İlk defa kucağıma gelmek istedi. Kucağıma daha önceden niye gelmedi diyorsanız, o zaten oğlunun aracılığıyla sonradan kalmaya başladı bende. Benim jeton fazla geçmeden düştü. Çünkü doğum suyu da gelmişti. Sonra salona çıkarıp minderin üzerine yatırdım. Kediler doğum anında vahşiliğini atıyorlar ki, karnını falan okşatıyorlar. Belki de onu bir yardım olarak algılıyorlar. Her yavru gelişinde birkaç acı çığlık atarak yavrularını doğurdu. Yavrular torba şeklinde zarların içinde çıkıyor. Sonra zarı yalayarak yırtıp yavrusunu içinden çıkarıyor ve yavrusunu da yalayarak sularını temizliyor. O zarları da yiyiyor ayrıca. Tam dört yavru doğurdu ama hepsini aynı anda doğurmuyor. Birini doğurduktan sonra temizleme işini yapıyor, sonra diğerini doğuruyor. İlk yavrunun doğumu daha sancılı oluyor. İkinci de sancılı oluyor ama diğerleri daha kolay oluyor. Yavrular da doğar doğmaz emmeye başlıyorlar ve sürekli emiyorlar sanırım. Gözleri kapalı. Fare gibiler. O kadar minikler ki... Anneleri hiç yanlarından ayrılmıyor. Herhalde vücut ısılarını sağlamaya çalışıyor.

Hayvanları "hayvan" diye küçümseyenleri hiç anlayamıyorum. İnsandan hiç farkları yok ki davranış olarak. Bazıları hayvan sevmiyor, nedenini bilemeyeceğim. İnsanın içinde sevgi varsa her şeyi sevebilir diye düşünüyorum. Biraz daha fazla vicdan gerekiyor galiba yapısal olarak. Hayatı insan merkezli düşünenlerin beni anlamalarını beklemiyorum zaten. Ben de bir şey anlatamam zaten onlara. Düşünün canlı üzerinden ticaret yapıyorlar, onları öldürerek manevi duygularını tatmin ediyorlar, "av" diye keyif sürüyorlar. İnsanların hayvanlara yaptıklarını düşündükten sonra, zaten söylenebilecek ne olabilir ki? Hani hayvanların bazı kendilerini korumak için saldırganlıkları olur ve ne de olsa"hayvan" deriz ya, aynı lafı insanlar da hak etmiyor mu? Ne de olsa insaaaannn!

Bütün varlıklar doğanın zincirinin bir halkası. Nasıl yemeğin tuzsuz tadı olmuyorsa, varlıklardan birisinin olmaması da hayatı alt üst edebilir. Ama insanOĞLU "ben tek başıma her şeyin üstesinden gelirim" düşüncesiyle, diğer varlıkları önemsemiyor. Kendi sınıfındaki türdaşlarına karşı bile ayrımcılık, güç yeterliği yaparken, diğer türleri mi düşünecek değil mi? Benim ki de laf mı? Tanrı her şeyi erkekler için yaratmış! Tanrı güçlü olanın yanında!

Neredeyse her yazımın sonunda erkek egemen sisteme geçirmek, dengeyi sağlamak adına benim için mecburi bir görev sanki. Dengeyi bozmasa umrumda bile olmaz. Her varlık doğanın dengesini korumak adına yaşarken, insanOĞLU dengeyi bozmak adına adeta savaşıyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder