8 Mart 2013 Cuma

Her haksız bedelin bir mükafatı da vardır evrende

Mükafatımın bedelini haksız bir şekilde önceden ödemiştim.

Egoya yenilmemek olgunluğun göstergesi sayılabilir ama bazen insanın çocuklaşıp, egosal zafer kazanıp, kendini mutlu etmesi gerekiyor sanırım büyümek için. Çünkü çocukluğu yaşamadan büyümek, olgunlaşmanın önündeki en büyük engel. Aslında her şeye rağmen çocukluk yapmamam gerektiğini de biliyorum ama haksız bir bedel ödemenin hıncı ego tatmin edilmeyince bitmiyor.

Evet bugün farklı bir gün yaşamadım ama mutluydum. Fırtınanın dinmesi, özlemin sona ermesi gibi. Aşk-meşk meselesi falan değil. Bir gün, bir zamanlar iflah edilemez illet gibi gördüğüm aşk denilen şeyle dalga geçme noktasına gelebileceğim hiç aklıma gelmezdi. Sanki dünyanın en büyük aşklarını yaşıyormuş gibi hissediyorum, dünyanın en mükemmel sevgilileri de benim sevgililerimmiş gibi geliyor. Çünkü her şeyin en güzelinin sahiplenilmeyen, özgür bırakılan olduğunu biliyorum artık. Benim olanın, ben istemeden bana gelen olduğunu öğrendim. Beklemeyince günler daha dolu-dolu, daha huzurlu ve daha çabuk geçiyor. Çünkü hayatımın tamamını ben ve bana dair şeyler oluşturuyor. Aşk da bana dair şeylerden sadece birisi. Önemli olan benim yani.

Sevgililerimin mükemmel olmasını açayım; Çünkü hiçbirini kendime benzetmeye çalışmıyorum ama kendime de nasıl davranılması gerektiğinin altını çiziyorum, kendimden ödün vermiyorum, yani ben de onlara benzemiyorum. Herkes kendi olarak aşk yaşıyor.

Sevgili-ler kelimesi de kafa karıştırabilir. Aslında bunu sebebiyle anlatmak daha anlaşılır kılacaktır. Tek sevgilin olursa bekletilirsin, çok sevgilin olursa beklemez, hatta bekletirsin. Sevgili-lerin olunca daha değerli olursun, tek sevgilin olunca kendilerini bi bok zannedebilirler. Tabi bu genişlik hazımsızlık yaratıp, ötekileştirilmene sebep olabilir. Zaten öteki değil miyiz? Bu da bir çeşit doğanın, doğallığın ötekileştirilmesi. Farklı ve zor olup da kaldırılamayacak bir durum yok yani.

Egoma yenik düşmenin hazzı insanlık dışı olarak algılanmasın. Bunun muhasebesini uyannıkken yapmayı ihmal etsem bile, rüyalarımda fazlasıyla yapıp, kendi-kendimi uyarabiliyor, başkalarından daha fazla hesap sorabiliyorum kendimden. Yani kendimden acımasızca hesap soruyorum. İnsanlık vicdanla eş anlamlı. Bir insanda da vicdan varsa, istese de acımasız veya duyarsız olamıyor. Vicdanlı olmak bencil bir dünyada ağır bir yük gibi gelebilir ama, başımızı yastığa huzur içinde koyabilmenin, insan olmanın da bir gerekliliğidir zamanla yük olmaktan çıkan.

Aşk da kişisel tanım olarak tam anlamıyla şekilleniyor deneyimlerle. Aşk bedenler aracılığıyla kısa vadeli, hatta o anlık bile olan duygusal paylaşımlar. Ama kuralsız ve özgürce. Özellikle sahiplenmeden, teslim olmadan.

Bunlar aslında şahsıma ait değil. Ben sadece yazarak terapi mahiyetinde içimi döküyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder