2 Şubat 2013 Cumartesi

Hayat paylaşınca güzel!

Bazı eşicinseller var, bana telefon açıyorlar veya mesaj gönderiyorlar, "Benimle ilgili haberi kaldırır mısın?" diye. Bazı eşcinseller de, gene aynı şekilde bana ulaşıp, "Neden bana ve faliyetlerime yer vermiyorsun bloğunda?" diye şikayette bulunuyorlar..

Bazı mankenler var bloglarımda yayınlamam için bana fotoğraflarını gönderen. Bazı mankenler var "Fotoğraflarımı izinsiz kullandın" diyerek bloglarımı kapattıran.

Bugün bir modelin asistanı kullandığım fotoğrafın altına yani yorum bölümüne mesaj yazmış. Aynı mesaj zaten modelin sayfalarında da yazıyor sonradan öğrendiğime göre. Bu modelin fotoğraflarını kaynak göstererek veya asistanından izin alarak kullanmam gerekiyormuş.Tamam, herkes kendine göre ve çıkarları doğrultusunda haklı olabilir ama hayat sadece çıkardan mı ibarettir?

Benim neden bloglarım var? Derdim şöhret olmak desem, hangi amaçla şöhret olacağım? Şöhretin ne anlama geldiği malum; Para veya kendini göstererek egosal varoluş tatmini. E benim de bu ikisiyle hiçbir alakam olmadığına göre.

İnsanlar hala anlayamıyor benim bir şeyleri paylaşarak faydalı olmak istediğimi. "Karşılıksız paylaşımlarla eline ne geçecek?" diyorlar. Zaman öldürmek gibi görüyorlar yaptıklarımı. İnsanlardaki öğrenme hevesinin sıfır olduğu bir ortamda, bir anlamda zaman öldürüyor sayılabilirim ama bana göre gene de yaptıklarım zaman öldürmek değil. Bir kişiyle dahi bir şey paylaşmanın çok şey ifade ettiğine ve o bir kişiyle paylaşımın zincirleme şekilde eninde-sonunda çoğalabileceğine inananlardanım. Çoğalmasa bile bir kişi, bir kişidir. Bir kişiye bile faydalı olmak önemsiz midir? Bana göre önemli. Çünkü ben bir kişiden öğrendiğim küçücük bir bilgi kırıntısıyla bile hayatıma yön verebiliyorum.

Ben hayata dair faydalı olmanın karşılıksız, bedelsiz olması gerektiğine inananlardanım. Çünkü uzun vadeli manevi güzelliklerin dönüşünün, kısa vadeli maddi çıkarlardan daha değerli olduğunu biliyorum. Bireysel kazanıp günü kurtarma derdinde olursan, yarın kitlesel kayıplarla sen de kaybetmeye mahkumsun. Hem kaybetmesen bile herkesin kazanmasından daha güzel ne olabilir ki?

Çok paylaşımcı olmak belki yapı meselesi. Zaten herkesten de aynı yapısal davranışı beklemiyorum. Ama insanların çıkarları için ikiyüzlülüğü de hiç hoş değil. İnsanlar hiç de kendilerini gösterdikleri, tanımladıkları gibi olmayabiliyorlar. Sanırsın ki hayatlarını çok masumane şekilde kazanıyor ve devam ettiriyorlar. Çoğu melek yüzlü birer şeytan. Tabi nezaket gereği gerçekleri yüzlerine vurmayınca, kendilerini akıllı, karşılarındakini enayi zannediyorlar. Hayat böyle mi dediniz? Hiç sanmıyorum.

Bu hayatta herkesin önce kendini düşünmesi gerektiğine ben de inanıyorum başkalarına da faydalı olabilmesi için ama hep ve sadece kendilerini düşünmeleri, aslında kendilerini bile düşünemeyecek kapasitede olduklarını gösteriyor. Hep "ben"le, başkaları olmadan hayat nasıl sürer, nasıl yaşanır ki? Egolarımızı terbiye edemediğimiz sürece de bu "ben"cillik devam edecek sanırım.

Konumuz bir mankenin telif hakkı arzusundan dolayı fotoğrafını izinsiz paylaştırmak istememesi olabilir ama isteklerin ve görünenin arkasındaki insani veya insanlık dışı gerçekler daha önemli bence.

Bloglarımda neden fotoğraf kullanıyorum? İnsanlara, eşcinsellere ulaşmayı kolaylaştırmak için. Çünkü eşcinsellerimiz hala okuma özürlüler. Haberleri fotoğraflarla süslersem belki bir cümle okurlar diye düşünüyorum. Yoksa yaptıklarım kişisel olsa, fotoğrafları  indirdikten sonra paylaşma ihtiyacı duymam, kendi-kendime bakar-bakar tatmin olurum. Bir görselliği paylaşmakla ne geçecek ki elime?

Haberler de öyle. Okurum ve kendi kafamda irdeler ve yazarım. Demem şu ki, bloglarım ve bu bloglarda kullandığım görsel ve yazınsal malzemelerin tek amacı, paylaşım yoluyla faydalı olmak. Yoksa bloglarım ne bir reklam barındırıyor, ne de birilerine ticari getirisi olabilecek bir durumu var. Ama bu düşüncelerimi hayatını ticarete endekslemiş insanlara gel de anlat.

Heteroseksist dünyada homofobik olmayan olmadığı gibi, eşcinsel dostu olarak görünenler de dost değiller. Hepsinin derdi prim yapmak. Yoksa kendilerine ait dökümanları paylaşınca, kendilerine maddi-manevi hiçbir zararı olmadığı gibi, paylaşan kişiye de hiçbir getirisi olmadığı halde maddiyata dayalı çıkarcılık kaygısıyla insafsızlık yapıyorlarsa, ben kimsenin iyi niyetinin, dostluğunun samimiyetine inanamam. Ama bu benim içimdeki sevgiyi, dostluğu, iyi niyeti ve insanlığa dair mücadele azmimi etkiler mi? Hayır, daha pekiştirir, daha bir duyarlılaştırır insanlık dışı kurallara karşı.

Ben hayatım boyunca ne düşünsel emeğimin, ne de el emeğimin karşılığını bekledim. Hatta kendi-kendime verdiğim bir sözüm bile var. "Elimden geldikten sonra yaptığım hiçbir şeyin karşılığını almayacağım" diye. Hayatımı nasıl mı sürdürdüm? Asgari ücretli bir işçi olarak çalışarak. Onun dışında yaptığım hiçbir şeyin karşılığını beklemedim. Çünkü birisini mutlu etmek, beni de mutlu ediyor. Hatta paylaşımcılığımı en ileri boyuta bile taşıdım. Aşık olmadan da yattım, canım seks istemediği halde de yattım. Ne kaybettim? Hiçbir şey. Ne kazandım? İçimdeki empatiyi korudum ve güçlendirdim hatta. Empati ne mi, ne işe mi yarıyor? Hayatı paylaşamamamızın en büyük sebebi ne yazık ki empati eksikliği. Eğer kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilseydik, sen-ben kavgası olmaz, hayatı paylaşmanın güzelliğini kavramış olurduk.

1 yorum: