20 Ocak 2013 Pazar

Eşcinsellerin açılıp-açılmaması sadece kendilerini ilgilendiren bir durum değildir.

Ne kadar açıklık, o kadar barış. Dünyadaki bütün çatışmaların, savaşların sebebi insanların birbirini tanımaması ve kendilerini tanıtmamalarından, tanıtamamalarından. Yabancı olduklarımızı ötekileştirmiyor muyuz, tanımadıklarımızdan nefret etmiyor muyuz? "Peki baskı var, nefret var" diye de kabuğumuza mı çekilmeliyiz? Belki imkanlarımız ölçüsünde kendimizi koruyabiliriz, hayatımızı yaşayabiliriz ama ya imkanları kısıtlı olanlar ölsünler mi?

Onların hayatlarını en azından bizim kadar yaşayamamalarında bizim payımız olduğunu hiç düşündük mü? Belki kendileriyle barışıp, kendilerine inanmaları, dolayısıyla özgüvenlerini kazanıp kendilerini yaşamaları ve kendilerini korumaları, haklarını müdafa etmeleri için bir kıvılcıma ihtiyaçları vardır. Neden bunu esirgeyelim eşit yaşama hakkı olan diğerlerinden? Onlarda bizim kadar yaşasalar iyi olmaz mı?

Duyarlılık toplumun kabul ettiklerine karşı iyilik yapmak değildir. Asıl toplumun karşısında olup, yok sayılanları, yok edilmek istenilenleri, hatta yok edilenleri, onları kendilerine kazandırma yoluyla kurtarmaktır. "Ben pek çok insan biliyorum" diyeceğim ama tamamına yakını öyle ne yazık ki, kendilerine inanmayan, kendileriyle barışmayan, kendilerinden, eşcinselliklerinden nefret eden ve heteroseksüelliğin arkasına sığınan. Oysa bu insanlar eşcinsellik normal karşılanmış olsaydı, eşcinseller dışlanmasaydı, ayrımcılığa maruz kalmasaydı, öldürülme korkuları olmasaydı, gene aynı mı olurlardı, gene aynı mı kendilerinden kaçarlardı? Ben zannetmiyorum.

Tamam imkanı olup da açılamayanların da korkusu vardır ama hayatta bazı korkular, bazı korkuların yanında fantezi kalır. İmkanı olan eşcinseller fantezi korkuları bırakıp, yaşayamayan eşcinselleri hayata döndürebilecek insan hakları mücadelesine destek versinler. İnsanların özgüvenlerinin teslim alındığı, baskı altında kendilerinden uzaklaştırıldığı toplumlarda, kitlesel kişilere çok iş düşmektedir. Bu kitleselliği egomuzu veya keyfimizi tatmin etmek dışında da toplumsal fayda adına kullanmalıyız.

Heteroseksizmden azınlık haline getirilmiş-sokulmuş doğal yaşamları belki kurtarmak o kadar kolay olmayacaktır ama hiçbir şey yapmamak çok büyük duyarsızlık, çok utanılası bir durum değil mi? Bireysel olmak bencilce yaşamak değildir. Bakarsın bizim de yardıma ihtiyacımız olabilir. O zaman aklımıza gelmesin yardım ihtiyaç olma durumu.

Her açılım en azından çevremizdeki, hiç olmadı yanıbaşımızdaki eşcinsele de cesaret verecektir. O yüzden açılıp-açılmama meselesi sadece eşcinsellerin kendilerini ilgilendiren bir durum değildir. Sadece kendimize karşı değil, hayata, doğaya ait ne varsa her şeye karşı sorumluluğumuz var, olmalı da. Eşcinsellerin diğer eşcinselleri ve eşcinselliği düşünmeyerek kapalı kutu içersinde yaşamasıysa, eşcinsellerin sonunu hazırlamaktan başka bir şey değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder