Dizilerde görüyorum, gerçek hayatta şahit oluyorum, insanlar aşk için neler yapıyor. Kimisi aşkından verem oluyor, kimisi aşkından cinayet işliyor. Bana saçmalık geliyor bu tür aşklar benim aşk anlayışıma ters düştüğü için ama insanlar böyle aşklara şartlanmışlar; Yani sahip olmak, sahip olunmak, kısaca bencilce sevmek. Hatta insanlar aşk odaklı yaşıyorlar, hayatlarını aşk üzerine kuruyorlar. Birisini sevmelerine alet edip onunla hayatı paylaşmak istiyorlar. Olur mu olmaz mı, her şey yolunda gider mi, gitmez mi diye düşünmüyorlar. Anlık sevgi paylaşımları için yarını düşünmesinler, anın tadını çıkarsınlar ama yarınlarını da o anki sevgilerinin üzerine kurmaya çalışıyorlar. Oluyor mu? Olmuyor. Olduğunu zannettiklerimiz de oldurmaya çalışıyorlar. Aşkın bu patırtılı-kütürtülü halini de normalleştirmişler. Tuzu-biberi diyorlar. Ben inanmıyorum tabi ki. Çünkü benim için geriye baktığımda sevgi adına özgürce paylaşılan ve de tuzsuz-bibersiz olan her sevgi, paylaşılan her mutlu an birer aşktır. Sahip olmadan, sahip olunmadan, o an yaşanılan her an ama.
Hiç tasvip etmediğim adına aşk denilen kalıpsal aşklar, heteroseksist sistemin normal karşıladığı ve olmazsa olmazı. İstiyorlar ve yaşıyorlar. Yaşasınlar da ama eşcinselleri dışlayan heteroseksist sisteme, eşcinsellerin de benzemeye çalışmasını kabul edemiyorum. Biz bizi dışlayan sisteme onlar gibi olmak için mi mücadele ediyoruz? Heteroseksizme kabul edilsek, sisteme benzemeyenleri bizde mi dışlayacağız? "Biz" olamamamızın sebebi gönlümüzün heteroseksist sitemde olmasından mı kaynaklanıyor? Bu cinsiyetçi sistem dışındaki gerçekleri kabul edemediğimiz için mi sus-pusuz, kendimizi savunamıyoruz, kendimizin arkasında duramıyoruz?
Eşcinsellerin heteroseksüelce aşk yaşamak isteyip de yaşayamamalarına üzülüyor muyum bilmiyorum. Heteroseksüeller gibi aşk yaşamaya, yuva kurmaya çalışıyorlar kendi cinsleriyle. O da eşcinsellik kabul edilmediğinden tam teşekküllü yaşanamıyor. Bence bu da heteroseksist sitemin bize, doğamıza farkında olmadan yaptığı bir güzellik ama anlayamıyoruz ayrı mesele. Heteroseksüellerin yaşadığı gibi yaşayamadıkları için gerçekten üzülüyorlar mı onu da bilmiyorum. Çünkü heteroseksist baskı belki doğalarınca yaşamalarını sağlıyor gizli-kapaklı da olsa. Ama aşk başta, hayatı heteroseksüeller gibi yaşamak içlerinde hep bir ukde.
Belki de yanlış olan benimdir, benim sevgimdir, benim aşkımdır, benim sevme biçimimdir. Ama ben hep kendime inanıyorum. İçimden geçenlere inanıyorum. İçimden geldiği gibi yaşıyorum. Acaba herkes içinden geldiği gibi mi yaşıyor? Bildiğim bir şey, heteroseksizmin aşk canavarı, yaşam, hayat canavarı olduğu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder