4 Mayıs 2012 Cuma

Neden Katil Zanlıları Heteroseksüel Çıkmıyor Acaba?

"Katil zanlısı eşcinsel çıktı" haber başlığına eşcinseller olarak sevinmeli miyiz, üzülmeli miyiz?

Sevinmeli miyiz; Katillik sanki erkeklerin işiymiş gibi, milyonda veya milyarda bir cinsel yönelimi eşcinsel olan cinayet işlerse, cinayet noktasında zararsız olarak görülüp en azından bir konuda temiz olur muyuz?

Üzülmeli miyiz;

Ama bu da bizi daha da kendini koruyamayan kurban konumuna sokmaz mı?

Heteroseksüellik ne yaparsa yapsın, hatta cinayet işlesin, erkekliğin şanı olarak kendini kurtarmıyor mu?

Cinayet işleyen bir insanın nadiren eşcinsel çıkması, eşcinselliği kötü olarak etiketleyip, hedef haline getirebilir. Çünkü heteroseksüeller veya heteroseksüel görünenler sürekli cinayet işliyorlar ama hiç cinsel yönelimlerine vurgu yapılmıyor. Sıradanlaşmış artık heteroseksüel olanların cinayet işleyebileceği. Ama eşcinsel olması göze batar. Ahlakçı kültür genele bakmaz da, fırsatçılıktan istifa eder artık. Tıpkı heteroseksüellerin bütün sapıklıkları yapıp, eşcinsel birinin küçücük bir cinsel münasebetinde bile kıyameti kopardığı gibi.

Eşcinsellere zarar vereceği için demek ki her halükarda üzülmeliyiz cinayet işleyenin eşcinselliğinin altının çizilmesinden.


Bir kere insan karakterinin cinsel yönelimle ne alakası olabilir ki? Varsa bile belki kültür gibi çevresel faktörlerin etkisiyle-verdiği cesaretle veya genetiksel faktörlerden dolayı da olsa sapıklıkların, saldırganlıkların eşcinsellikle değil, heteroseksüellikle, tamamen erkeklikle daha alakalı olduğunu görüyoruz. Bunun fiziksel yapıdan kaynaklanan cesaretle falan alakalı olduğunu zannetmiyorum. Çünkü eşcinsel erkekler de aynı metabolizmaya sahip. Tabi eşcinselleri yok sayan, sindiren, güvenliğini sağlamayan, onları korumayan ve eşit davranmayan bir sistemi gözardı edemeyiz ama eşcinsellerin cinayet ve sapıklık oranlarının heteroseksüel erkeklerle kıyaslanamayacak kadar düşük olmasının altında yatan etkenleri sadece egemen bir heteroseksist yapıyla açıklayamayız. Çünkü insan son raddeye gelince, yapmak istediğini niye yapmasın ki? "Bu biraz da genetiksel olarak iradeyi çalıştırabilmekle, içgüdüsel dürtülere hakim olabilmekle alakalı" diye düşünüyorum.

Bazen haber bloğumda, erkek-erkeğe ilişkilerde, rıza dışı olaylara da eşcinselliğe önyargılı ahlakçı bakış açısını destekler nitelikte de olsa gocunmadan yer veriyorum. Heteroseküellerin yaptıklarının yanında o kadar masum kalıyorlar ki? Çocuk yaştaki heteroseksüel evliliklerin nasıl meşrulaştırılmaya çabalandığını görmüyor muyuz tasarı bazında bile olsa. Oysa bildiğim kadarıyla 18 yaşından küçük eşcinsel ilişki (Aslında her türlü cinsel ilişki) rıza dahilinde de olsa suç teşkil edebiliyor. Mesela ben eşcinselliğimin kendimi bildim-bileli bilincindeyim ve bunu gerçekleştirmek için 18 yaşıma kadar beklememin mantıklı bir tarafı olabilir mi? Tabi bu yasaların altında yatan gerçek, çocuğun cinsel yöneliminin güya eşcinselliğe sapmasının, saptırılmasının veya heteroseksizmin onayı dışındaki her türlü cinsel ilişkinin önüne geçmek. İnanıyorlar mı gerçekten eşcinselliğin bastırılarak önüne geçilebileceğine? Yüzlerce yıldır kimse başaramamış da, hangi heteroseksist zihniyet başaracak eşcinselliğin önüne geçmeyi? Doğayla başa çıkmak o kadar kolay olsaydı, şimdiye kadar eşcinsellik diye bir şey kalmazdı.

Bir kere eşcinsel ilişkilerde (Bunu tüm cinsel ilişkilere de genelleyebiliriz aslında) zorlamanın altında yatan heteroseksist kültürün cinselliğe, özellikle eşcinselliğe ahlakçı bakış açısı yatmaktadır. İnsanlar cinsel olarak kendilerini gerçekleştiremezlerse ne yapsınlar? Bu zorlamayı teşvik ettiğim anlaşılmasın kesinlikle. Çünkü zorla güzelliğin savunulacak hiçbir tarafı yok. Bana kalsa zorla güzellik olacağına o ihtiyacımdan vaz geçerim kesinlikle. Ama herkesin gerçekleştiremediği takdirde cinsel dürtülerine ket vurabilmesi ne derece mümkündür? Tabi erkek yaparsa, erkekliğe verilir, diğerleri yaparsa sapık ilan edilir. Sapıklıkların önüne geçilebilmesi için de, heteroseksizme göre kim var-kim yoksa, eşcinsel-heteroseksüel, yaşı gelmiş-yaşı geçmiş, uysa da-uymasa da herkes evlensin, aile kursun.

Peki "herkesin evlenmesi gerektiği" düşüncesi değil mi şiddetin, cinayetlerin ve de sevgisizliğin sebebi? İnsan kendine uymayan bir tarza karşı ne kadar samimi olabilir ve katlanabilir ki? Nefret olur, şiddet olur, cinayet olur, karılarını aldatan eşcinseller olur. Evlilik ve aile yapısının yapıları gereği herkese uymayacağının bilinmesi gerekiyor artık. İnsanların kendi kimliklerini bastırması için elinden gelen her şeyi yapacaksın, sonra da formül tutmayınca ahlaksız ilan edeceksin. Ne anasının gözü değil mi şu heteroseksizm?

Eşcinsel olanlar kim, travesti olanlar kim? Bunlar aile bireyleri değil mi? Eşcinsellerle, travestilerle beraber olanlar kim? Onların aileleri, karılar, çocukları yok mu? Ahlaksız ve sapık ilan edilen bireyler aile yapısının bir parçası değil mi? Gündüz başka, gece başka olursan, heteroseksizmin tanımladığı şekilde ahlaksızlık da olur, cinayetler de olur. İnsanlara yapısına uymayan yaşam tarzlarını dayat, sonra da zor koşullardan dolayı küçücük çıkar hesapları yüzünden veya namus bahanesiyle birbirlerini boğazlasınlar.

Artık herkes kendi namus ve ahlakından kendisi sorumlu olsun. Çünkü ahlaksızlık sayılan şeyle ahlaksızlık değil, temel ihtiyaç olabilir, bana göre de öyledir. Cinsellik her ne şekilde olursa olsun ahlaksızlık değildir? Cinselliğe ahlaksızlık gözüyle bakanların ya fiziksel ya da zihinsel bir problemi vardır mutlaka.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder