Nüfusu kalabalık büyük şehirler, 75 milyonluk ülkede sadece 3-5 tane midir de 3-5 tane LGBTT, yani eşcinsel örgüt-dernek vardır?
Yoksa sosyalleşme sadece İstabnbul, Ankara ve İzmir'le mi sınırlıdır?
Yoksa insanların kaybolduğu ve kimliklerini çevrelerinden gizleyebildiği şehirler buraları olduğu için midir?
Yoksa Türkiye'de hakları için bilinçli insan sayısı azında da azı olduğu için, ancak milyonluk şehirlerde mi gruplaşabilmektedir? Orana vurduğumuzda, kişi başına düşen aktivist sayısının diğer şehirlerden bir farkı var mıdır?
Cinsel yönelim veya cinsiyet kimliklerinden dolayı ayrımcılığa maruz kalma, sadece oralarda daha fazla olduğu için mücadele ihtiyacı hissedilmemiştir sanırım.
Çevrelerinden uzak olanların ve olmanın getirdiği bir fırsat mıdır büyük şehirlerdeki eşcinsel örgütlenmeler?
Büyük şehirlerin getirdiği sosyal hareketin örgütlenmelere de bir etkisi var mıdır?
Yani kendilerini sıkıştırılmış hissedenlerin nefes aldıkları, kendilerini gerçekleştirdikleri, dolayısıyla kendilerini ifade edebilmenin kolaylığı mı vardır oralarda?
Bulundukları şehirlerde kendilerini ifade edemeyenlerin, az da olsa büyük şehirlerde biraraya gelerek örgütlenmeleri, dağınık olarak bulunup bir şey yapamamaktan daha iyidir. Çünkü görünürlüğün, somutlaşabilmenin en önemli yolu örgütlenebilmek ve özellikle politik anlamda mücadele edebilmektir.
Peki insanlar küçük şehirlerde neden örgütlenememektedir?
Aslında şöyle bir soruyla başlamak daha iyi fikir yürütmemizi sağlayabilir. İnsanlar zorda kalmadıkları sürece, kedilerini çok özgürce olmasa da gerçekleştirdikleri için mi böyle bir şeye yani örgütlenmeye ihtiyaç hissetmezler? Öyle ya hak ve özgürlük mücadelesi haksızlığa uğradığın ve özgürlüklerin tamamen kısıtlandığı zaman devreye girmez mi? İçinde yaşadığımız erkek egemen kültürün eşcinselliğe bakış açısı ortadayken de, son raddeye gelinmedikten sonra idareten yaşanabiliyor.
Peki insanlarımız sadece eşcinsellik konusunda mı idareten yaşıyorlar? Başka konularda haksızlıklara karşı çok duyarlılar da, sadece eşcinselliğe karşı mı duyarsızlar?
Çocukluktan itibaren heteroseksizmin içselleştirilmesinden dolayı, içselleşmiş bir homofobi en önemli sebebi olamaz mı örgütlenememenin?
Maddiyat gibi ekonomik bağımlılıklar ve aile gibi manevi bağımlılıklar ne kadar haklı gerekçe, ne kadar bahanedir?
Gerçekten eşcinseller üzerinde aile baskısı var mıdır, varsa bile bu baskılardan kurtulamayacak kadar bilinçsiz, donanımsız, dolayısıyla özgüvensiz midir eşcinseller?
Daha büyük özgürlüklere kavuşmaya çalışırken, özgürlüklerini tamamen kaybetmekten mi korkmaktadırlar iki yüzlü bir kültürde? Çünkü eşcinselliğin en büyük ahlaksızlık sayıldığı ve aileler de çocuklarına eşcinselliği kondurmak istemedikleri için, eşcinsel çocuklar da bilmezlikten gelmenin fırsatından istifade ederler. Çünkü açık bir eşcinsel olunca, zorda kalınca eşcinselliklerinin yüzlerine vurulmaması için bir neden kalmayacaktır.
Bence en önemli sebep eşcinsel olmanın zorluklarına katlanacak cesaretlerinin olmaması veya o zorluklarla mücadele etmek istememeleri. Tabi bunun altında kültürel olarak bireyselliğin olmaması yatmaktadır.
Devletin de yargı ve güvenlik gibi en önemli birimlerinin eşcinselliği yok sayan politikalarının küçük yerleşim birimlerindeki eşcinsellerin gözünü daha da korkutup sinmelerine sebep oldukları bilinen bir gerçektir.
Peki eşcinselleri görünür kılıp eşcinsel hakları için mücadele edebilmeleri için, Devlet'in demokratik yaklaşımları veya tam tersi özgürlüklerin tamamen kısıtlanması eşcinseller için itici güç olabilir mi? Peki kısmi olarak yakalanabilecek fırsatlar veya son raddeye gelme durumları yaşanmıyor mu ülkemizde?
Üzgünüm ama eşcinsellerimiz eşcinsellik konusunda bilinçli değiller. Çünkü cinsel amaçlı internette iletişim kurup biraraya gelebiliyorlarsa, bilinçli olsalar eşcinsel hakları için de biraraya gelebilirler. Eşcinsel hakları veya değişik aktivitelerle sosyal paylaşımlar için biraraya gelince ne kaybedilebilir ki?
Açık eşcinselliği tehlikeli bulup delilik olarak görenlerin, ekonomik mecburiyetler dışında travesti kılığında ne kadar can güvenlikleri var acaba? Cinsel ilişkinin kontak yollarını kullanmak örgütlenmekten daha mı az zarar veriyor?
Bence insanların kendilerine inanmaları için temel oluşturabilecekleri dayanaklara karşı şevkleri tamamen kırılmış sanırım heteroseksist sistem yüzünden.
Eşcinsellerin, eşcinsel olarak doğdukları için, doğuştan kaybettiklerine dair kemikleşmiş ve aşılamaz bir önyargıları var. Eşcinsellikleriyle tam anlamıyla barışamamalarının nedeni de, çocukluktan itibaren uygulanan bu heterolaştırma politikası.
Tabi sivil toplumculuğun ne olduğunun ve öneminin bilinmemesiyle, örgütüçülüğe sadece terör gözüyle bakılmasının etkisi en önemli sebeplerinden.
Eşcinsellerin eşcinselliği bir hak olarak görmemeleri, heteroseksizm gibi yanlış bulup doğal olduğuna inanmamaları ve ahlaksızlık düşüncesiyle gizli bir şekilde sadece cinsellik bazında yaşama gerçeği de var. Çünkü örgütlere, derneklere bakarsak, "bilmem ne kültürünü koruma derneği" gibi örgütsel hedeflerle karşılaşırız. Cinselliğin ayıplandığı bir toplumda da, özellikle eş-cinselliğin örgütleşmesi mi olurmuş değil mi?
Eşcinsel hakları mücadelesi ve örgütlenmelerinin olmadığı şehirlerde suya-sabuna dokunulmadığı sürece görmezlikten gelinen bir özgürlük mü var da, örgütlenmeye ihtiyaç hissedilmiyor? Eşcinsellik sadece cinsellik olarak algılanıyorsa ve bu da gerçekleştiriliyorsa neden olmasın? Çünkü aşırı baskı ya kaçırtır, ya da bağırtır!
(Aklıma geldikçe daha ilave edebilirim)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder