9 Mayıs 2012 Çarşamba

Denizli'de Bir İlk ve "Başarıyla Verilen Bir İmtihan!"

Lambda İstanbul Aile Grubu LİSTAG'dan iki annenin konuşmacı olarak katıldığı, Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği SPoD'dan Mehmet Tarhan'ın da yer aldığı toplantı, Denizli Belediyesi Kent Konseyi Genel Sekreteri Esma Toksoy'un katkılarıyla Denizli Belediyesi Kent Konseyi'nde gerçekleşti. LİSTAG üyeleri ilk defa bir Belediye'nin düzenlediği Organizasyonda yer almışlar.

Aralarında LGBTT bireyleri ve anne-babalarının, eğitmenlerin ve öğrencilerin de bulunduğu 30'un üzerinde katılımcı vardı. Toplantıya LİSTAG annelerinin LGBTT bireyi çocuklarını inkar ve kabul ediş süreçlerinden, LGBTT ailelerinin biraraya gelme sürecine kadar olan deneyimlerini paylaşmasıyla başladı. Bugüne kadar buna benzer buluşmalara katıldım ama bu toplantının farkı çok samimi oluşuydu. Nedeni de anne faktörünün ortamda şefkat sıcaklığı yaratmasıydı tartışmasız. Çünkü anneler çocuklarının geçiş ve onları kabulleniş süreçlerini anlatırlarken, sanki o süreci tekrar yaşıyorlar ve yaşatıyorlardı. Konuşmacılar kabul edememe sürecini "Elalem ne der" düşüncesiyle yaşadıklarını ve çocukları koşullu sevmenin ve cinsiyetçi yetiştirmenin yanlışlığının altını çizdiler.

Denizli'den katılan ve aynı süreci birebir yaşayan bir transsesküel anne ve babasının LİSTAG annelerini dinlerken hiç de yalnız olmadıklarını öğrenmeleri, toplantıda duygusal anların yaşanmasına neden oldu. Üstelik bu anne-baba çocuklarına muhafazakar yapılarına rağmen sahip çıkmışlardı. Çünkü dindarlık onlara göre transseksüel olduğu için çocuklarını reddetmek değil, çocuklarına sahip çıkmaktı. Hemofili hastası olmasına, küçücük bir kanamada bile kanı durmak bilmemesine rağmen çocuklarının geçiş ameliyatına razı olmuşlardı. Çocuklarını okutmuşlardı ve şimdi öğretmenlik yapıyordu. Annenin "Transsekseül kızımla gurur duyuyorum" demesi salonun duygusal anlamda kopmasına neden oldu. Baba kabullenme sürecini başlangıçta anne kadar hızlı yaşamamış ama ameliyattan önceki ve sonraki tüm süreçlerde kızının yanında yer almış. "Tanrı'nın yarattığını inkar etmek bize düşmez, bu bir imtihan ve biz bu imtihanı başarıyla verdik" diyor.

LGBTT'lerle  LGBTT anne-babalarının birbirlerini tanımaları açısından bu toplantı çok önemliydi. Çünkü LGBTT'liği kabullenmekte zorlanan sadece anne-babalar değil, LGBTT'lerin kendileriydi de. Katılımcıların bazıları cinsel yönelimlerinin bilinmesine rağmen üstü örtülü kalmasının, hem ailelerin üzülmemesi açısından, hem de LGBTT'lerin özgürlüğünin kısıtlanmaması açısından daha doğru olduğunu savunuyordu. Çünkü LGBTT'ler ailelerinin kendilerine cinsel kimlikleri yüzünden sahip çıkacağına inanmıyorlardı. Oysa gerçekleri görmezlikten veya bilmezlikten gelerek sorunların hiç de çözülmediğini hepsi kabul ediyordu.

Toplantıya LGBTT'ler kendi anne-babalarıyla, LGBTT anne-babaları da kendi çocuklarıyla katılmadılar. Çünkü bu konuyu daha katılımcıların çoğu aile arasında masaya yatırmamışlar, yatıran LGBTT ve ailelerininse, daha toplumsal ayrımcılığa karşı birlikte durabilme cesaretleri yoktu. Çocuklar kendileri yüzünden ailelerinin de ayrımcılığa maruz kalmalarını ve üzülmelerini istemiyorlardı. Bu tür buluşmalar LGBTT bireylerinin ve ailelerinin ayrımcılıklara karşı birlikte durabilmelerine cesaret verici etkisi açısından da çok önemli.

Katılımcı öğrencilerden bir tanesi, LİSTAG konuşmacılarının olayları yeniden yaşıyor gibi anlatmalarını salonda gereksiz duygusallık yaratması açısından yersiz bulduğunu söyledi. Oysa LGBTT bireyleri ve annelerinin bu birlik ve beraberlik ortamında, yalnız olmadıklarını hissetmelerinin cesaretiyle duygusallaşmalarından doğal ne olabilirdi ki? Bu buluşmanın amacı da ayrımcılıklara karşı birlik beraberlik oluşturup, LGBTT'lere sahip çıkmak değil mi? İnsanlar ayrımcılıklarla ve yanlışlarla savaşa-savaşa kendilerini tuttuklarından, doğru örneklerle karşılaşıp kendi yaptıklarının da doğru olduğunu görünce duygusallaşıyorlar. Heteroseksist bir toplumda farklılığımızdan dolayı ne kadar ağlayabiliyoruz? Ağlayınca iyice zavallı konumuna düşmüyor muyuz? Böyle samimi ortamlar da boşalmamızı, rehabilite olmamızı sağlıyor.

Toplantıda dikkatimi çeken bir şey de, transseksüel kimliklerin ayrımcılıklar karşısında cinsiyet kimlikleri yüzünden arada kalıp toplumsal yaşamda kendilerini ifade edememeleri, gerçekleştirememeleriydi. Konuşmacı annenin transseksüel kızının okul hayatındaki tuvalet sıkıntısını, buradaki transseksüeller de yaşıyorlarmış ve okuldan eve dönünceye kadar tuvalete gitmiyorlarmış. Çünkü ameliyat öncesi fiziksel olarak kendilerini toplumsal anlamda hiçbir cinsiyete ait hissedemiyorlarmış.

Katılımcılardan biri de eğitmendi ve okulda, ilköğretim düzeyinde cinsel kimliğinin farklılığından şüphelendikleri bir çocuğa yardımcı olmak amacıyla durumu aileye izah etmeye kalkıştıklarında, gerçeklerle yüzleşmemek için babanın nasıl tepki verdiğini anlattı. Buluşmaya rehberlik öğretmenlerinin de katılması çok anlamlıydı. Konuşmacılar rehberlik öğretmenlerinin görevlerinin, çocukların cinsel kimliklerini tespit etmek olmadığının ve farklılıklarından dolayı ayrımcılıklara karşı onları nasıl korumaları gerektiğinin üzerinde duruldu. Gerçi eğitim programında eşcinsellik olmadıktan sonra rehberlik öğretmenleri ne yapsın ki? Eşcinselliğin normal olduğunu söyleyip savunusunu yapsa, yönetim ve diğer aileler tarafından nasıl karşılanacakları malum.

Bir katılımcı da işsiz bir eşcinselin kendisine, ekonomik sıkıntılarından dolayı ev işlerinde kendisine yardımcı olabileceğini söylediğini ve üç yıl sonra o kişinin seks işçiliği yaptığına şahit olduğunu anlattı. Ne yazık ki eşcinsellerin ve transseksüellerin yaşadığı sıkıntılar hemen-hemen her yerde aynı. Önce mağdur edilip işsiz ve aç bırakılıyorlar, sonra da seks işçiliği yaptığı için ahlaksız ilan ediliyorlar.

Denizli'de cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği konusunda gerçekleştirilen ilk resmi toplantıydı bu ve Belediye bünyesinde gerçekleştirilmesiyse benim için anlamlı ve önemliydi. Çünkü Devletin cinsel kimlik ayrımcılığını görmezlikten geldiği bir ortamda, yerel bazda da olsa resmi yönetimlerin farklılıklara fırsat yaratması, ayrımcılığın azalmasını sağlayacağına inanıyorum.

Daha önce de yapıldıktan sonra haberimin olduğu eşcinselliğe dair Üniversite'de bir toplantı yapılmış Denizli'de ama LGBTT ve ailelerinin bile birbirini tanımadığı bir ortanda, içinde LGBTT'lerin olmadığı bir toplantının cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dair ayrımcılıklara, sorunlara nasıl bir katkısı olabilir tartışılır. "Bu bir başlangıç olsun" diyelim ve LGBTT meşalesinin Anadolu'da Hiera'nın şehri Denizli'den tutuşturulacağı umudunu yitirmeyelim. Teşekkürler LİSTAG, SPoD ve Denizli Belediyesi'nden Kent Konseyi Genel Sekreteri Esma Toksoy ve tüm katılımcılar. Çünkü Kaos GL'nin temellerinin atıldığı günden bu yana ucundan-bucağından tutmaya çalıştığım bir mücadelenin Denizli noktasında ilk defa böyle bir güzellik yaşadım. Katılımcıların daha çok olduğu buluşmaların gerçekleşeceğine de inanıyorum şimdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder