İnsan sevmediği bir şeyden ne kadar nefret edebilir ki? Nefret edilen şeyin sürekli insanın başına musallat olması gerekmez mi? Mesela ben eşcinsel olarak bir çok ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmama rağmen olumsuzluklardan, kötülüklerden uzak kalınca nefret etme ihtiyacı hissetmiyorum.
Bir de korkunun olması gerekir nefretin sürekli olabilmesi için. Belki kötülüklerden uzak durarak korku ve nefretten uzak kalmak sorunu çözmeyecek ve insanca eşit yaşamdan mahrum edecek bizi ama, nefretle neyi halledebiliriz peki? Nefret edince karşılığında nefret yüklü olanlar daha mı insan oluyor? Bu nefret onların nefretini körüklemekten başka ne işe yarar?
Ben eğer sürekli nefret kurbanı değilse, sorunlar çözülüp üzerinde herhangi bir baskısı kalmadıysa, mağdur olanın da dahil nefretin sürekliliğinin arkasında bir art niyet ararım ? Ya yapısında nefret vardır bu insan-ların, ya da nefret aracılığıyla elde edilen maddi-manevi bir çıkar-ları. Yoksa her şey halledildiyse, barış içinde yaşamaktan daha güzel ve mantıklı bir şey olabilir mi?
Mesela homofobi bitti diyelim, heteroseksizmin egemenliğine de son verildi. Şimdi benim heteroseksizmden hesap sormanın bana ne gibi bir getirisi olacak? Zaten insanlık dışı davranışların zorla veya kolaylıkla sona ermesi-erdirilmesi, barış ve huzur noktasına gelinmesi bir nevi hataların-yanlışların kabul edilmesi, bir özür sayılmaz mı? Her şey yoluna girmişken nefret aracılığıyla geçmişin hesabını sorup, nefreti tekrar alevlendirmenin bir alemi olabilir mi?
Hem kimden soracağız nefretin hesabını, kim verecek bunun hesabını? Geçmişte eşcinsellikten, eşcinsellerden nefret edilmiş homofobiklerin torunlarından bunun hesabı sorulabilir mi? Neden sevgi dolu insanların yüreğine geçmişten kalan nefretin hesabını sorarak nefret tohumları ekelim?
Tabi oturulup konuşularak tarihin sosyolojik muhasebesi yapılabilir gelecekteki huzur ve barışın daimiliğinin korunması için ama geçmişin suçunu günümüzün masumiyetine yıkmaya çalışarak huzuru tehdit etmenin bir manası yok.
Geçmişin mağdurlarına verilecek en güzel tazminat ayrımcılığın olmadığı, herkesin eşit olarak yaşadığı nefretsiz bir dünya garantisidir.
Geçmişin suçlularına günümüzden nefretle intikam alınarak ceza vermek ne kadar işe yarar veya bir farkı var mıdır geçmiş suçluların işlediği suçtan? Nefrete nefretle karşılık vermek nefretten başka bir şey değildir ve benim gözümde birbirinden farkı yoktur. Çünkü nefret nefretle değil, akıl ve mantık çerçevesinde sevgiyle yok edilebilir.
Türkiye'de nefret suçlarıyla mücadele için çocuklara ‘ötekileştir-me’ mesajını hikâyeler ve örneklerle anlatan temel insan hakları eğitim kitabı hazırlanmış. Kitapta “Zorda kaldınız. Bir transseksüelden yardım ister misiniz” gibi sorularla insanların eşit olduğu, farklılıklardan dolayı düşmanca görülmemesi gerektiği anlatılmaya çalışılıyormuş. Gerçi eşitlik burada eşcinsellikle çelişki içinde bulunan İslam yoluyla anlatılıyor ama belki bu durum İslam Kültürü'nün eşcinsellikle barışmasına da vesile olur.
Nefretin bitmesi için, nefretin canımıza tak ettirmesi mi gerekiyor illa ki? Varoluş da günümüzde nefret üzerinden gerçekleşiyor ne yazık ki "tuzu kuru" olan bazı kesimler tarafından. Kimisi açlıktan kıvranıyor, kimisi ekmeğine nefreti katık ediyor. Bunların nasıl geçmişteki nefret suçlarının acısını hissettiği düşünülebilir ki?
Nefret derken sadece homofobiyi, eşcinselliğe dair nefreti kasdetmedim ama kimse üzerine alınmasın diye kendime, eşcinselliğe olan nefreti konu edindim. Ben gerçekten nefretsiz bir dünya vaadedildikten sonra geçmiş nefretleri unutmaya razıyım. Geçmişin tazminatı yerine, geçmişin nefretiyle hiçbir şekilde kirletilmemiş geleceğin barışını, huzurunu, nefretsizliğini tercih ederim.
Bazıları diyebilir ki "din, dil, ırk ve renk gibi kültürel hale gelmiş nefret suçlarıyla, eşcinsellik gibi yapısal nefret suçları bir tutulamaz." Evet bir tutulamaz. İnsanın doğal yapısından, eşcinselliğinden dolayı oluşan nefret suçları o kadar anlamsız ve o kadar büyük bir suçtur ki, hiç telafisi ve tazminatı olamaz. Çünkü eşcinsellik-cinsel yönelim gibi temel ihtiyaçlar canlı yapısının olmazsa olmazlarındandır ve hiçbir şekilde ikamesi yoktur ama kültürel edinimlerin ikamesi vardır. İşin eşcinsellik açısından en kötü tarafıysa, birbirinden bütün nefret edenlerin ortak nefretinin eşcinsellik olması.
Siz hiç heteroseksüellere karşı sırf cinsel yönelimlerinden dolayı toplu olarak nefret suçu işlendiğine şahit oldunuz mu? Ama eşcinselliğe karşı nefretten dolayı soykırımlar oldu ve günümüzde hala cinsel yönelim nefreti ve suçları toplu veya tek tek de olsa devam ediyor. Buna rağmen ben geleceğin nefretsizliği için "sil baştan" yapmaya hazırım. Çünkü sevgi ve insanca yaşamaktan daha güzel bir şey olamaz.
Nefret suçlarının yargılanması demokratik bir yaşam için şart olmalı ve hiçbir suç cezasız kalmamalı ama her şey güzel olacaksa, ayrımcılık olmayıp eşitlik olacaksa, affetmek niye teslimiyetçilik olsun ki, üstelik yargılanacak şey şu anda ortada yoksa. Geçmiş nefreti hatırlamak geçmişle yüzleşmek için faydalı olacaksa ve nefret sularını bulandırmayacaksa niye itiraz edeyim ki buna. Ötekileşmenin olmadığı bir seviye yakalanmışsa her şey konuşulabilir, yargısı da yapılabilir kuşkusuz, yapılmalı da zaten. Benim demek istediğim nefret döneminin üzerinden az bir zaman geçtiyse ve/ya nefretin tekrar kabarması söz konusuysa, bir süreliğine de olsa geçmişten vazgeçilebileceği.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder