Kapitalist sistemin aşıladığı aç kalma kaygısı yüzünden hayatımızı başarıya endeksleyip yaşamayı-nefes almayı şansa bırakabiliyor, hatta hırslarımızın kurbanı olabiliyoruz. Hayatımızı huzurlu ve paylaşımcı bir şekilde kendimizi zorlamadan yaşamaktan vazgeçmek de bir ölüm sayılır ama yaşayan bir ölü olarak bile kalamayabiliyoruz "başarı" önceliğimiz yüzünden ve kendimizle beraber başkalarının da hayatını hiç sayabiliyor, karartabiliyoruz, başkaları da bizimkini. Bunu belki de planlı-programlı sistematik bir şekilde yapmıyoruz ama ne yazık ki duyarsızlığımız yüzünden istem dışı böyle bir sistematik oluşuyor.
Hırslar dünyasında iyi yaşamanın formülü belki de ihmal ettiğimiz ayrıntılarda gizlidir. Belki değil gerçekten öyle. Çünkü heteroseksist sistem yapımıza uygun önceliklerimizi bastırmamıza sebep oluyor, hepimizi birer heteroseksizmin kölesi haline getiriyor. Mesela eşcinselliğimizi gizliyoruz ve cinsel yönelimimizi yani eşcinseller olarak hayatlarımızı yaşayamıyoruz. Ayakta kalmak içinde kendi kimliğimizden kaçındığımız gibi, bir de başkalarının hayatını benimseyerek varolmaya çalışıyoruz. Kapitalizmle heteroseksizm zaten kardeş değiller mi veya ikisinin varoluş sebebi de başkalarının hayatını hiçe saymak değil mi?
Heterokapital sisteme yapısal olarak uymadıklarına inandığım eşcinseller ister mecburiyetten, isterse yapılarındaki korkaklığa yenilmelerinden dolayı olsun, varoluş için hırs dünyasında yer almak zorunda kalıyorlar ama bir çoğu sahilde yumurtalarından çıkan Deniz Kaplumbağaları yavruları gibi heterokapitalist sistemin koşullarına dayanamadıklarından denize ulaşamadan telef oluyorlar. Üstelik bu çıkarcı yapay sistem doğanın en zor koşullarından bile daha ağır, daha acımasız olabiliyor eşcinseller karşı.
Fiziksel kapasiteleri bu sisteme uygun olanlar eşcinselliklerini gizleyerek bir şekilde hayatlarını idare ettirebiliyorlar ama sert koşullara dayanamayanlar kendilerine uygun, erkekliğin dışında kalan alanlarda varolmaya çalışıyorlar. Eşcinseller de yeniliyor tabiatıyla hırslarına dünyanın düzenine uygun olarak. Hatta eşcinselliklerini unutup ve unutturmaya çalışarak kendi kimliklerini inkar yöntemine başvurabiliyorlar, homofobiye bile dahil olabiliyorlar. Fiziksel olarak eşcinselliklerinden şüphelenilmeyenlere zaten kimse eşcinselliği konduramıyor, onlar da bu yüzden eşcinsellikleriyle barışamıyorlar. Hayatta daha hafif şekilde varolan eşcinsellerse, yumuşaklıklarını yaptıkları işin yapısına bağlıyorlar. Mesela sanatla uğraşan eşcinsellerin yumuşaklıklarını sanatçı olmaya bağladıkları gibi.
Eşcinsellerin ne ve nerede olduklarına dair insanı ikilemde bırakan farklı bakış açıları da olmuyor değil. Bir eşcinsel arkadaşım diyor ki, "Eşcinsel olmayan birinin sanat dünyasında ne işi olabilir?" Diğer eşcinsel arkadaşım da beni herkesi eşcinsel ilan etmemle suçluyor.
Aslında eşcinselliğin heteroseksüellik gibi dini, dili, cinsiyeti, milliyeti yoktur. Eşcinselliğin fizikle de, yaptığı işle de alakası yoktur. Çünkü ben nice eşcinsel bilirim aktif ve erkek geçinen. Sanatsal anlamda görsel dünyada yer alan yumuşak eşcinselleri de tüm eşcinselliğe genellemeyiz tabi. Onların yapılarına uygun varoluş şekilleri de o alandır ama yaratıcı ve estetik sanatsal yapının eşcinsellerde olmadığını da kim inkar edebilir? Bu da eşcinsellerin sanatçı ruhlu olduğunu ve sanat dünyasında yer almasının olağanlığını göstermez mi? Sanatçı ruhu olmayan eşcinseller de niye yer alsınlar ki o dünyada. Yani bütün eşcinseller sanatçı veya sanatsal olmayabilir ama bütün sanatçı veya sanatçı ruhu olanların eşcinsel olma ihtimali yüksektir sanatın estetik yapısına uygun olarak. Çünkü sanat feminen olursa estetik olur. Hümanizm adına, sertliklerin törpülenmesi adına sanatın yumuşak olması kaçınılmazdır. Yapıda olmayınca da ne yumuşak olunur, ne de sanatçı. Bütün eşcinseller feminen değildir ama bütün sanatçılar eşcinsel olabilir, en azından heteroseksist değillerdir.
Eşcinsellerin feminenliğe karşı çıkmasının altında eşcinselliğe sınıfsal ön yargılı bakış açısını kırmak yatıyor haklı olarak ama içselleştirilmiş homofobi olmasa bile içselleştirilmiş heteroseksizm de var ne yazık ki varoluşun erkeklikten geçtiği dünyada. Belki de feminenliğin eşcinselliği üçüncü, beşinci sınıfa soktuğu dünyada heteroseksizmi maço eşcinsellikle içten vurarak gerçekleri ortaya çıkarmak en akıllıcası. Çünkü erkekliğin göründüğü gibi sadece cinsel ve sert bir iktidardan ibaret olmayabileceğinin anlatılması gerekiyor artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder