24 Kasım 2011 Perşembe

Aşk Motoru!


Gerçek Eşcinsel Aşka İlk Defa Bu Kadar Yakından Şahit Oldum

Not: (Not başa da yazılabilir kişisel öncelikli anlatıma göre.) En güzel başlık yazıyı tek kelimeyle anlatabilendir. Başlık sıkıntısı olmuyor ama insan en güzel başlığı koymak istiyor yazısının tepesine. "Off" dediğim anlar olmuyor değil binde bir de olsa. Bu yazıda da "şak" diye bir başlık oluşmadı kafamda ilk anda. İlk başlık gerçek duygularımı anlatsa da çok da içime sinmedi doğrusu. Sabah kalktığımda "Yazının ana maddesi ben olduğuma göre kendim üzerimden bir başlık üretmeliyim" diye düşündüm. Ben bastırılmış eşcinsellere aracılık yapıyorsam "Aracı" olmalı diye düşündüm ama aracılık değil de araçlık yapıyordum aslında birilerine. Ne araçlığı yapıyordum? Aşk araçlığı. "Araç" olsun dedim. Sonra da yok "deve" dedim." 'Motor'  yap da tam olsun". Ne olacak yani? "Top" diye tanımlanmaktan gocunmayan biri motor olmaktan mı çekinecek? Seks motoru olmanın eşcinsellik bakış açıma bir avantajı olmadığından , "İçinde duygu da barındırmalı" diye düşündüm ve yazının başlığı "Aşk Motoru" oldu böylece. Ama yanlış anlaşılmasın gene de. Bastırılmış eşcinsellerin duygularını cesaretlendirdiğim için "Aşk Motoru" oldu bu yazının başlığı.

İki erkek birbiriyle sevişiyorsa, bu eşcinsel aşktır. Aşk da kişiden kişiye, kültürden kültüre değiştiği için görecelidir. Oysa arzuyla yaşanılan her ilişkide aşk vardır. Cinselliksiz aşk olabilir ama aşksız cinsellik olmaz. Bir gecelik ihtiyaçlar da aşktır. Tabi kendine bunu yakıştıramayan bu paylaşımlara haksızlık edebilir. Çünkü aşk sorumluluk gerektirir ve bu yükün altına girmek kolay değildir. O yüzden yaşanılan ilişkileri sorumsuz aşk olarak tanımlamak belki de en doğrusu.

Heteroseksist toplumlarda eşcinsellerin en büyük sıkıntısı aşksızlıktır. Özellikle erkek olmak zorunda kalan eşcinseller için en zor şeydir duyguların, aşkın gerçekleştirilmesi, tatmin edilmesi. Çünkü erkek-erkeğe birlikteliğin imkansızlığı çocukluktan itibaren çok derinden beyinlere iyice kazınmıştır. Fırsat bulsalar bunu gerçekleştireceklerdir ama kendisi gibi olanlara yaklşamak imkansız gibi bir şeydir.

Kabul edilen eşcinsellik de tektipleştirildiği- feminenleştirildiği için, bilindik anlamdaki eşcinsellerle beraber olmak, erkek geçinen gizli eşcinseller için bir süre sonra tatmin edici özelliğini yitirmektedir. Erkeklere de açılamamaktadırlar erkekliğe aykırı olduğu için. Çoğu zaman erkeklik kurallarını yıkarak iyice güvendikleri bilindik anlamdaki feminen eşcinsellere tam anlamıyla teslim olmaktan başka seçenekleri de kalmamaktadır "yokluk"tan dolayı. Çünkü onların asıl arzuladığı erkeklerdir. Birbirlerine erkek-erkeğe bir dokunsalar, hatta başka biriyle bile sevişirken bir görseler birbirlerini, yetecektir onlara.

Hayatım boyunca hep bastırılmış-gizli-erkek geçinen eşcinsellerin gerçek-aşksal duygularına alet oldum çoğu zaman istemediğim halde. İstemedim, çünkü ben de aşka açlığımdan dolayı aşık olunduğuma, sevildiğime inandım ve beraber olduğum kişileri kıskandım. Ama şimdi geçti. Olgunlaşmak için insanın çocukça huysuzlaştığı devreleri yaşayarak atlatması gerekiyor.
Başlardan çözemiyordum bu üçlü olayını. Eşcinselliği çözdükçe zamanla anladım birilerinin arzularına, aşklarına, mutluluğuna alet edildiğimi. Heteroseksist toplumlarda aşkın garantisinin olmayacağını anladıktan  sonra sevilmek gibi kaygım kalmayınca da, diğer eşcinsellerin mutluluğu için kullanılmaya hiç sesimi çıkarmadım. Sonuçta hem başkalarının mutluluğundan, hem de sahte veya gerçek kendi paylaşımlarımdan ben de mutlu oluyordum.

Ama ben ne kadar diğerlerine güven versem de, beni duygularına alet edenler birbirlerine güvenemiyordu. Çünkü hepsi de erkeklik rolünü ezberlemişlerdi ve bu ezber öyle "ha" diyince bozulmuyordu. Sadece bir gecelik macera mahiyetinde değişiklik yaşandığı iddia ediliyordu. Herkes sabah uyandığında gene heteroseksüel oluyordu olmak zorunda oldukları için.

Ben eşcinsel mutluluğu hiç yakından görmemiştim filmler ve fotoğraflar dışında. Hiç eşcinsel mutluluklar yanı başıma güvenle uzanmamışlardı. Hiç güvenle birbirine sırtlarını dönüp korkusuzca uyumamışlardı. Hiç eşcinsel mutlulukları-ikisini de kollarımın arasına almamıştım. İlk defa bilindik anlamdaki erkek veya eşcinsel kalıplarına girmeyen gerçek eşcinsellerin mutluluğuna bu kadar yakından, nefes-nefese şahit oldum. Çok güzeldi. İnanın çok güzeldi. Onlar da inkar etmediler, itiraf ettiler hatta.

Hani aşkta kıskançlık olduğuna inanılır ya hep, gerçekle hiç alakası yok. Kıskançlık sevdiğin kişiye sahip olma hırsından başka bir şey değil. Aşk, sevgi paylaşılabilir. İçinde gerçekten samimi bir sevgi varsa herkesi sevebilirsin, herkes de birbirini sevebilir sınırlama getirmeden. İnsanlar birbirlerine açık olunca zaten ne aldatma oluyor ortada, ne de kıskançlık. Aşkta, sevgi de sınır olmayınca, kıskançlık gibi, sahiplenme gibi kötü duygular oluşmuyor bile ve kendini aşk denilen saplantılılıktan kurtarıp hayata kendini daha çok verebiliyorsun. İnsana sahip olmak kadar saçma bir bencillik olamaz zaten. İster mezhebimi çok geniş olarak tanımlayın, isterseniz duygusuz olarak görün ama klişe aşkı ve sevgililiği bir gözden geçirmekte fayda var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder