Cumhuriyet Bayramı'nın hangi sebeple olursa olsun bir gün kutlanmayacağı 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı'nca Van depremi sebebiyle bu yıla mahsus olmak üzere kutlamalar yapılmayacakmış, yapılmıyor da.
Hassasiyetten gözlerim yaşardı desem çok mu ayıp etmiş olurum depremzedelere? Herkes normal yaşamına döndü, hatta deprem bölgesi dışında herkes normal yaşantısını yaşıyordu. İnsanın ağrıyan yeri başkadır, acıkan yeri başka. Herkes gülecek-eğlenecek, yiyecek-içecek ama bir Cumhuriyet kutlaması ağır gelecek öyle mi? Bu kadar çok hassasız, ulusal yas ilan edelim, televizyonlarda-radyolarda eğlenceye dair ne varsa dursun, evlenenler veya sosyal yaşamın tüm aktiviteleri de dursun, durdurulsun.
Ben bu gidişatın sonunu hiç hayra yormuyorum. Burada önemli olan Cumhuriyet Bayramı'nın felaket arkası kutlanıp-kutlanmaması değil, modern alışkanlıklarımızın yerini muhafazakar alışkanlıkların alması için şeriat zihniyetini içselleştirmek adına fırsatçılık yapılması.
Bu kadar çok hassassak felaketlere, acılara karşı Kurban Bayramı' da kutlanmasın o zaman. Kurban Bayramı bir kutlama sayılmaz mı? Bal gibi de kutlama sayılır. Milli ve dini bayramların kendine has kutlama şekilleri olduğunu düşünürsek, toplu hayvan kesimi ve de insanların el öpmek için memleketlerine gitmeleri de kutlamadır. Üstelik iki dini bayramda yollarda ölenlerin sayısı son depremde ölenlerin sayısından fazla oluyor! Tabi bazılarına göre dini bayramlar birlik-beraberliği güçlendirir, küsleri barıştırır! Peki Milli bayramlarımızın amacı nedir? Cumhuriyet'in önemini nasıl gözardı edebiliriz?
Kadınlarımıza soruyorum. İran gibi şeriat kurallarının hüküm sürdüğü bir ülkede yaşamak ister miydiniz? Recim cezalarının veya cinsel yönelimlerinden dolayı idam edilen eşcinsellerin yanında hafif kalacak ama özgür bir şekilde sinema bile yapılamıyor İran'da, sinemacılar hapis yatıyor.
Şeriatı isteyen kadınlarımız var tabii ama ben özgürlüğün anlamını bilen kadınlara sordum zaten. Onlar soru sorulmasını bile hak etmiyorlar. Çünkü bazı kadınlar biliyorum ben, "baş örtüsünü kaldırdı" diye Atatürk düşmanı olan.
Atatürk'e hakaret gerekçesiyle Youtube'u iki yıl yasaklayanlar acaba şu anda yaşadığımız ülkenin kurucusuna, Cumhuriyet'in kuruluş yıldönümünde aynı hassasiyeti niye göstermiyorlar acaba? Bana sordunuz mu, vatandaşa sordunuz mu kutlayalım mı, kutlamayalım mı diye? Cumhuriyeti kutlamak isteyenlerin hassasiyetini yok mu sayıyorsunuz? Evet yok sayıyorsunuz. Şimdi bu Kürt vatandaşlarımıza gösterilen hassasiyet mi oluyor?
Atatürk'ün devrimleri ve de yenilikleri bazı kesimlere uymuyorsa bilemeyeceğim. Uymuyor tabi ki. Atatürk harf devrimi yaptı, kadınların başını açtı ve onlara oy kullanma hakkı verdi, siyasal haklarını verdi. En önemlisi padişahlık yönetimini kaldırdı. Şu anda Cumhuriyet olmasaydı çok partili bir siyasetimiz olabilir miydi acaba? Ahlak bahanesiyle şeriat mahkemelerinde yargılanmak ister miydiniz? Biliyorum bir çoğunun bu ülkede, insanların kendilerini özgürce ifade edebildiği gerçek sanata karşı olduğunu. Cumhuriyet sayesinde uluslararası arenaya takvim, saat, rakam gibi ölçülerle adapte olduğumuzu nasıl gözardı edebiliriz. Önceden soyadımız bile yoktu. Şimdi kadınlar kızlık soyadlarını kullanmak için mücadele ediyorlar, kazanabiliyorlar mı? Devrim diyip geçmeyin? O kadar kolay olsaydı, şimdi Avrupa ülkeleri seviyesinde olurduk siyasal ve kültürel anlamda.
O yüzden Cumhuriyet'e biraz hassasiyet. En çok da kadınlarımızın sahip çıkmasını beklerdim Cumhuriyet'e. Çünkü size açılan yollar bir gün kapanabilir. Hatta siz bile bunu ister duruma gelebilirsiniz. Kadınlarımız derken, gelecek nesilleri göz önünde bulundurarak söylüyorum. Farkında değil misiniz modern ve özgür kadının ne kadar geri plana itildiğini? Kadına değer veriliyormuş gibi yapılıyor veya sadece kendi istedikleri şekilde olursa. Yani heteroseksizmi içselleştirmiş kadınlar kabul görüyorlar ve ön plana çıkartılıyorlar göz boyamak için. Eşcinseller keza zaten öyle, görünürlük açısından tamamen silindiler piyasadan.
Cumhuriyet'in önemini belki tam olarak anlayamayabiliriz o dönemki sıkıntıları biz yaşamadığımız için. Ne de olsa hazır kurulmuş bir Cumhuriyet'in üzerinde doğmuşuz ve yaşıyoruz. Anlamamız için illa ki geriye gitmemiz mi gerekiyor onu da bilmiyorum. Ama sadece kutlamadan ibaret bir ritüel olmadığını öğrenmek için birazcık çaba sarf edelim ve kıymetini bilelim.
"Bu ülkeye şeriat gelmez" denile-denile geldiğimiz noktaya bakar mısınız? Ülkenin kuruluş yıldönümü kutlanmıyor. Güya kutlanamıyor hassaslığımızdan dolayı. Şeriat gelmiş de, normalleştirmeye başlamışız bile. Şeriat dediğin şeyin elini-kolunu sallaya-sallaya, davulla-zurnayla "pat" diye mi geleceğini zannediyorsunuz? Sindire-sindire bir bakmışsın sen de şeriat kanunlarını savunur hale bile gelmişsin.
Şeriatta çağa ayak uydurup kılık değiştirebilir. Ha kara çarşaf, ha en pahalı kapanma şekli. Otosansür ve dolaylı engeller de ahlak bahaneli şeriat kurallarının bir uzantısı sayılmaz mı?
Ha iple sallandırılmışsın İran'daki gibi, ha nefret cinayetine kurban gitmişsin. Bari orada devletin adı yapısıyla uyumlu da, "bizimki" gibi sağ gösterip sol vurmuyor. Orada yaşayanlar duruma göre önlemini alıyorlardır. Biz demokrasiye güveniyoruz ama koruyan-kollayan yok. Adımız var ama kendimiz yokuz.
İranlı yetkililer "Bizde eşcinsel yok" diyor, bizimkiler "hastalık" diyor. Oradakiler asıyor, bizimkiler öldürülmemize seyirci kalıyorlar. Fark var mı sizce? Cumhuriyet kurulalı 88 yıl olmuş ama hala eşcinseller Anayasa'da yer almıyorlar. Bu mu demokratik devlet dediğiniz Cumhuriyet Devleti? Demokrasinin coğrafyası, kültürü olmaz. Çünkü doğa her yerde aynı doğa, insan-canlı her yerde aynı insan-canlı. "Benim kültürüm-geleneklerim böyle" diye demokrasiyi kendi kalıbına uyduramazsın. Medeni devletler eşcinselliği hastalık olmaktan çıkarıp, yasalarında tanımlayıp ayrımcılıklara karşı koruyorsa, eşcinselliği şeriat devleti değilsek kabul etmemiz gerekir. Bunun başka bir alternatifi yok, olamaz.
Demokrasinin olup-olmadığına eşcinsellik kıstas olur mu? Olur, hem de eşcinsellikten daha iyi kıstas olmaz bir ülkede demokrasi olup-olmadığına dair. Çünkü en istenilmeyen durum eşcinselliktir, en ötekileştirilenler, en istenmeyenler eşcinsellerdir. Ne zaman en istenmeyen durum ve en çok ayrımcılığa maruz kalanlar kabul edilir ve eşit muamele görürse, ben o zaman inanırım demokrasinin olduğuna.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder