29 Eylül 2011 Perşembe

Eşcinselliğim Test Edilebilir

Kadınlar Kocalarınız Eşcinsel Olabilir!

Fransa'da anne-babaların çocuklarının cinsel yönelimlerini öğrenmeleri için hazırlanan ve 5 Lira civarında satılan "Oğlum eşcinsel mi?" testi eşcinsel örgütleri tarafından homofobik bulunup tepki çekiyormuş. Uygulamayı icat eden de çocukların eşcinselliklerini kabul etmelerine yardımcı olmak amacıyla hazırladığını söylemiş bu testi. 20 sorunun olduğu uygulamada “Oğlunuz müzik divalarının şarkılarını mı dinliyor? Burnunda piercing mi var? Çocuğunuz müzikal tiyatroları mı seviyor? Çocuğunuz futboldan bir haber mi? Çocuğunuz gazetelerin sadece magazin kısmını ve moda eklerini mi okuyor? Çocuğunuz bakımlı birisi mi?” gibi sorular varmış.

Bu testin amacının eşcinselliğin kabulüne yardımcı olup-olmayacağını veya gerçekten eşcinsel örgütlerin savunduğu gibi homofobiye hizmet edip-etmediğini tartışmanın bir anlamı yok bence şu aşamada. Bildiğim tek şey öyle veya böyle artık eşcinselliğin gizlenmemesi gerektiği. Eğer bu uygulama gerçekten homofobi amçlıysa bile bunu eşcinseller fırsata dönüştürmeli açılarak. Tabi testi hazırlayanın ayrımcılık konusunu kazanca dönüştürmek gibi çıkar amaçlı düşüncesi vardır ama çıkar dünyasında kim çıkarını gözetmiyor ki?

Soruların tamamını bilmiyorum ama haberden okuduğum kadarıyla eşcinsellerin neredeyse tamamına yakınının ilgi alanına giren veya ilgisiz kaldığı konularla ilgili. Şarkıcıları ikon haline getiren, bastırılmışlıklarını küpe, saç tokası, fular gibi aksesuarlarla dışarıya yansıtan, daha çok sanatsal konulara ilgi duyan, hırs ve mücadele oyunu olan futbolun dışında kalan, metroseksüel kılıfıyla bakımlılığını meşrulaştırmaya çalışanlar eşcinseller değiller mi?

Eşcinsellerin tek tipleştirilmesi tabi ki homofobiye giren bir ayrımcılıktır ve bu kalıpların dışında da eşcinseller vardır, yoksa da olmalıdır. Çünkü insanlar içlerinden geldiği gibi yaşamalıdır her ne olurlarsa olsunlar. Yaşayamıyorlarsa da onların kendilerini ifade ettikleri şekilde varoluşlarını kısa sürede değiştiremeyeceğimize göre, toplumsal rol kalıpları da dahil her türlü bağımsızlığımızı kazanıncaya kadar, kendimizi inkar etmek, kendimizden kaçmak eşcinselliğe pek fayda sağlamayacaktır. Çünkü şu anda feminen eşcinsellik de erkeklik veya kadınlık kategorisinin dışında kalmamak için dayatılma sonucu içselleştirilmiş de olsa, sonuçta var olan eşcinselliğin için dolduruyor. Toplumdaki bilinen eşcinsel rol kalıpları belki şartlanmışlık, belki taklit ama ne kadar abartılmış da olsa inkar edilemeyecek bir gerçek. Hatta eşcinsellerin çoğunluğu da bu durumu kanıksamıyor.

Eğer eğer eşcinsellik denilince küpe veya futbol sevmemek gibi durumlar algılanıyorsa, bırakın kendimizi o şekilde kabul ettirelim. Önce bir kabul ettirelim de, eşcinsel kültürü şekillendirmeyi bilahere düşünürüz. Ayrıca eşcinsel kültür de öyle heteroseksizm gibi dayatmayla olacaksa da tepki görür, hiç olmaz. Çünkü insan ne yazık ki kendini bildiği kadarıyla gerçekleştiriyor. Yüksek seviyede bir eşcinsel kültürü tam anlamıyla haklarımızı kazandıktan sonra hayata geçirmek daha kolay ve hızlı olacaktır. Yasal haklar kendimizle barışarak kendimizi bulmamızı, öğrenmemizi sağlayarak ifade alanımızı ve şeklini genişletecektir mutlaka. Eşcinsel kültürü cinsellik, duygusallık gibi öncelikli temel ihtiyaçlarımızdan dolayı sosyal anlamda geliştirme imkanlarımız yok daha. En fazla büyük şehirlerde barlarda eğlenme şeklinden ibaret eşcinsel kültür.

Ayrıca eşcinselliği bilindik anlamdaki feminenlikten kurtarmaya çalışarak da heteroseksizme hizmet etmiş olmayacak mıyız? Çünkü bazı eşcinsellerde kendilerini feminenlikten kurtarmak için maçolaşmak-maskülenleşmek-erkekleşmek gibi çabalar görmüyor muyuz? Onlar ne kadar samimiler acaba erkek görünümlerinin arkasında? Onlar da bazı eşcinsellerin dışta kalmamak için feminenleştiği gibi, onlar da maskülenleşmişler olmasınlar? Ben özellikle erkekliğin baskın şekilde olduğu kültürlerde maskülen eşcinselliği daha samimiyetsiz, feminen eşcinselliği daha cesur bulduğum anlar oluyor. Çünkü feminenlik ne kadar toplumsal anlamda kadına dahiliyet imkanı veriyor gibi görünse de, travestilikte, transseksüellikte olduğu gibi en çok eşcinsel nefretine hedef olanlar onlar oluyorlar.

Maskülenlik daha bir eşcinsellikten kaçış noktası oluyor ve koruyor eşcinselleri heteroseksizmin şiddetinden, nefretinden ve ayrımcılığından. Hatta bir çoğu kendini eşcinsel bile kabul etmeyerek, eşcinsel ilişkiyi bir tür cinsel çeşitlilik olarak görüyor. Bu da haliyle heteroseksizmi besliyor, eşcinselleri daha bir içsel homofobik yapıyor.  Aileler de bu durumu destekliyor, hiç olmazsa çocukları "karı gibi" olmadıkları için.

Sorun belki de eşcinsellikten önce erkekliğin dışında kalanların ötekileştirilmesi. Sorunu kökten çözmek bütün ötekileştirilmiş kimliklere sahip çıkmaktan geçtiğine göre, ben "karı gibi" olmaya varım. Ondan sonra zaten bir şey olmama gerek bile kalmayacak. O yüzden öyle veya böyle önce varoluşumuzu-eşcinselliğimizi olabildiğimiz kadarıyla kabul ettirelim, sonra içimizden geldiği gibi olabiliriz zaten fırsatını bulunca.

Hem içinde transseksüellik barındırmayan kaç tane eşcinsel var ki hayatta. Bundan kaçınmak da bir tür homofobidir. Bazı gerçekleri bastırarak eşcinsel nefreti körüklemenin hiçbir anlamı yok. Her türlü şeklini sevelim eşcinselliğin. Önce kendi kapımızın önünü süpürelim, yanlışlar zamanla elenecektir kendiliğinden zaten.

Bir de eşcinseller "toplum kabul etmez" diye tutturmuşlar gidiyorlar. Toplum dediğiniz kim? Uzaydan gelmiş apayrı bir oluşum mu? O toplum dediğin homofobiyi yaratan senin-benim gibi eşcinselliğiyle barışamamış ve bunu kendinden kaçarken dışarıya, özellikle açık eşcinsellere, kendi eşcinsellikleri ortaya çıkmaması için nefret olarak yansıtan bastırılmış veya gizli eşcinseller. Hiç eşcinseller kendilerine soruyorlar, kendilerini sorguluyorlar mı kabul edilmiş cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerinden niye nefret etmediklerini? Çünkü kadınlık veya erkeklikle ilgili bir problemleri yok ki. Ben şimdi eşcinselliğinden utanmayan ve eşcinselliğiyle barışık biri olarak homofobi kurbanı olsam bile heteroseksüellikten niye nefret edeyim ki? Çünkü içimde başka cinsel yönelimlerle ilgili bir problemim yok. Eşcinselliği kabul etmeyenler de gizli eşcinseller, eşcinsellikten nefret edenler de. İnsan önce kendi beğenmediği tarafların yansımasından nefret eder. Eşcinsellikle uzaktan-yakından alakası olmayan kişiler en fazla eşcinsellere duyarsız kalabilirler, kalkıp da nefret politikası gütmez. Çünkü bilginin olmadığı yerde bana dokunmayan yılan bin yaşayabilir, eşcinsellik de kendilerine yakıştıramadıkları uzaklardaki ibneliktir. Bu dünyada eşcinseller sadece eşcinselliğiyle barışmış açık eşcinsellerden ibaret olsaydı, belki homofobi bu kadar şiddetli olmazdı.

Bu son paragrafı neden ilave ettim biliyor musunuz? Yazıma tepki gösteren bir eşcinsel, eşcinselliğin bir kıyamet alameti olduğunu ve gizli yaşanması gerektiğini savunmuş.

Eşcinselliği tespit eden testleri ve yapısal olarak kategorize ederek protipleştiren heteroseksizme kendilerini ispat etme fırsatını değerlendirmeyen eşcinselleri, cinsel yönelimlerini gizli tutmalarından dolayı eşcinselliğin yok sayılmasına sebep oldukları ve kendi kendilerini kandırdıkları için çok daha tehlikeli buluyorum. Her ne şekilde olursa olsun, insanın kendinden kaçarak yok sayılmasından kötü bir şey olabilir mi?

Herkes her şeyi biliyor ve sadece susuyor. Yani toplumsal bir kandırmaca içindeyiz. Yıllar önce kız yeğenlerimden bir tanesi kalabalık bir aile ortamı içersinde benim içim, "Amcam da 'karı gibi' "demişti ve aile büyükleri susturmaya çalışmıştı onu. Üstelik ne kadar "karı gibi" halim var tartışılır. Bu sadece bir örnek. Yaşamın her biriminde karşılaşıyorum bu tür tanımlamalarla ama bundan niye rahatsız olayım ki. Erkeğe benzemiyorsam benzemiyorum veya kadına benziyorsam da benziyorum, şeref duyarım! Zaten bütün eşcinseller bilmiyor mu arkalarından eşcinselliklerinin konuşulduğunu veya ne olduklarının bilindiğini. Sadece dile getirilmemesi için göze batmamaya çalışıyorlar. Ama sen kendi gerçeğinle göze batmamaya çalışırsan, bir gün çıkarlarına ters düşünce gözünün içine kanırta-kanırta sokarlar gerçekleri.

O yüzden beni test etmelerine bile gerek yok, istiyorlarsa da gönüllüyüm. Ben sanattan, şarkıcılardan, film yıldızlarından hoşlanan, bakımlı olmayı istedikten sonra sevebilen, futbolu değil de futbolcuları seven yumuşak, "karı gibi" bir topum. Bu kadar basit. Ne var şimdi bunda, kıyamet mi koptu? Kopacaksa bile kıyamet benim eşcinsel gerçeğimle kopsun. Çünkü o da doğanın bir gerçeği.

Komik bir şey daha söyleyeceğim. Cinsel yönelim gurur duyulacak bir özellik değil ama eşcinselliğin kabulü için eşcinselliğimle gurur duyduğumu söylediğim zaman eşcinseller de dahil olmak üzere, "Sen şimdi gerçekten eşcinselliğinle gurur mu duyuyorsun?" diyorlar. Benim erkeklerden ve kadınlardan neyim eksik ayol! Erkekse sapına kadar erkek, kadınsa dibine kadar kadınım, daha ötesi var mı! Erkekler nasıl dünyayı penislerinin üstünde döndürüyorlarsa, kadınlar nasıl memelerini gere-gere hava atıyorlarsa, ben de eşcinselliğimle gurur duyuyorum.

Eşcinselliğin test yoluyla tespit edilmesi konusu gündeme gelmişken, ben heteroseksüel evliliklerin de evlilik öncesi bazı kan tahlillerinin yapılması gibi, özellikle eşcinsel erkeklerin eşcinselliklerinin tespit edilmesi taraftarıyım kadınlara karşı haksızlık yapılmaması için. Bu ülkede erkekler kadar eşcinseller de kadınlara haksızlık yapıyor mecburiyetten de olsa. Kadınları kamufle olabilmek için eşcinselliklerine alet ediyorlar. Bundan daha büyük sahtekarlık olabilir mi? Resmen sevgi sahtekarlığı yapıyorlar. O yüzden diyorum ki, "Kadınlar kocalarınız eşcinsel olabilir, aman dikkat!" Ve bu ülkede heteroseksüel evlilik yapmayan eşcinsel nadir olduğuna göre, bir çok kadın eşcinsel erkekle evli ne yazık ki.

Demek istediğim eşcinseller de tembelliklerinden ve kolaycılıklarından dolayı gizli eşcinsel olmanın yollarını fırsat olarak değerlendirip, eşcinselliğin yok sayılmasına katkı sağlıyorlar. Hem de kadınlara haksızlık yaparak.

Tabi iki yüzlülüğe fırsat veren ve üstü örtülen bu problemler, heteroseksist yapı gereği cinsiyet kimliklerin biyolojik cinsiyete indirgenmesinden, cinsel yönelimin göz ardı edilmesinden kaynaklanıyor. Çünkü farklılıkların ne ayırdına varma seviyesindeyiz daha, ne de öğrenme. Yani cinsel gücün toplumsal erkekliğini yerine getirebiliyorsa sorun yok. Sevgi-ilgi dediğin de ne ki bizim toplumumuzda; Dışarıya göstermeden içinden sevebilmek. İçinde de yoksa, bir eşcinsel olarak yumuşaklığından dolayı karını döv-e-mediğin için onu onore edebilmek. Bir kadın başka ne ister ki!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder