7 Ekim 2011 Cuma

Araba Sevdası!

İşim olmadıktan sonra fazla dışarıya çıkmam. "Keyif için sadece müzik-kitap marketlere giderim." desem yalan söylemiş sayılmam ama "sakınan göze çöp batarmış" sözü çok doğru gerçekten. Sen ne kadar kurallara dikkat edersen, ne kadar saygılı olursan, ne kadar insan olabilmek için mücadele edersen, iyi niyetin o kadar çok kötülük olarak geri dönüyor sana.

"İnsan yaşamı" demek bencilce sadece insanın kendisinin yaşamak olduğu bir dünyada, "aşağıdakiler"e "yukarıdakiler"in hakim, yollara da trafiğin hakim olduğunu bildiğim için ben kaldırım ortasından giderken bile başıma bir şey düşeceği, yola yakın giderken de trafiğin kaldırıma çıkacağı paranoyasını yaşarım hep.

Bugün de işlerim için bisikletime atlayıp dışarıya çıktım ve eve dönerken hassasiyetimin kurbanı oluyordum az kalsın. Beni sollayan belediye otobüsü durakta durdu yolcu indirmek-bindirmek için. Ben duran araç olsun, giden ataç olsun hiç sollamam, hep beklerim. Gene otobüsün işini görüp gitmesini bekleyecektim ama arkamdan gelen  başka bir belediye otobüsü düdük çaldı gitmem için. Ben önümde duran otobüsü geçmeye çalışırken, otobüs hareket edince beni fırlattı solumdan geçen arabaların önüne. O anda neler olduğunu tam hatırlamıyorum korkudan. Sadece sol dizimin acısı kaldı o andan. Bir de adamın birisi "Geçmiş olsun" dedi, o kadar. Demek hayat dedikleri buymuş. Sen ölüyorsun, trafik akmaya , yayalar yürümeye, hayat da hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor duyarsızca.

"Kaza geliyorum demez" diyorlar ya, aslında her dışarıya çıktığında "Kaza geliyorum" diyen bir duyarsızlık hakim  ülkemiz insanlarında. Bütün mücadelemiz yaşamak içinse, neden önceliklerimiz insan yaşamına saygı değil de işimiz oluyor acaba? Bir yere iki dakika geç gitsek veya yapacağımız işi insan yaşamından sonraya bıraksak bir şey kaybetmeyiz, bir can kazanırız daha.

Eve gelirken markete uğradım. Bir gazetenin manşetinde sırtından kocası tarafından bıçaklanmış bir kadının haberi vardı. Sığınma evinde kalan kadını kocası eve getirmek için eve getirmiş ve aynı günün akşamında sırtından bıçaklamış, evi de ateşe vermiş. Adamın savunusu "İhanete uğradım."

Anlatmak istediğim bu ülkede her gün insanlar ölüyor ister bıçaklanarak, ister trafik kazasıyla ama hep erkekliğin sevdaları yüzünden. Araba sevdası dedim yazının başlığına, çünkü bu ülkede araba bir ulaşım aracı değil, erkeği erkek yapan gerekliliklerinden-değerlerden biri. Araba erkeklik sevdası olmasa şehirlere bisiklet yolu yapılır ve ulaşım dünyayı az kirletecek şekle dönüştürülür. Bisikletle kaldırımdan gidersin yayalar rahatsız olur, yoldan gidersin böcek gibi ezilirsin.

Kadın da erkeğin hayatını paylaştığı bir insan değil, sadece erkeğin sevdalarından biri, istediği şekilde kullandığı bir arabası-malı ne yazık ki.

Ölümün bu kadar basit olduğunu başına gelince anlıyorsun. Demek aklına getirmediğin bir anda, sevdiklerine "hoşçakal" bile diyemeden ölüm kapını çalabiliyor, amaçların-hedeflerin, planların-projelerin, kısaca yaşamın yarım kalabiliyor sırf duyarsızlık yüzünden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder