23 Kasım 2009 Pazartesi

Eşcinsellerin Yaşam Hakkı var mıdır?

“Polis saldırganı yakalamaktan çok gerçeği öğrenip onun eşcinselliğini ortaya çıkarmak için çabaladı ama amacına ulaşamadı.”

“Yargı inanmıyormuş çekin zorla imzalattırıldığına olayın akabinde şikâyetçi olunmadığı için. İmzaladığı çekin karşılığını faiziyle ödemek zorunda şu an.”

Eşcinseller de her vatandaş gibi yasal haklarından faydalanabilirmiş!

Birinci Vaka:

İnternet ortamında tanıştığı kişinin yanında birinin daha olduğunu görünce monitörden, bu buluşmanın tuzak olabileceğini aklına getirmişti ama yeni biriyle tanışmanın heyecanı ve de daha güvenli partner bulma imkanının zor olduğu homofobik bir kültürde fırsatı değerlendirme arzusu daha ağır bastığı için yüz yüze görüşmek için randevulaşmıştı.
Geceyi birlikte geçirme mekânları da o hafta evde olmayan bir arkadaşının eviydi. Eşcinsellerin yaşadığı kötü deneyimlerin korkusu o kadar endişe verici boyutta oluyor ki daha sonraki dönemlerde de kendi evlerinde rahatsız edilmemek için başkalarının mekânını hangi amaçla kullanacağını söylemeyip evin sahibine karşı bile sorumsuzluk yaptırabiliyor. Ki daha sonra evin sahibi evi boşaltmak zorunda kalmış zaten.

Mutfağa onun için içecek alıp döndükten sonra çek-yata yanına oturup tam öpüşmeye başlayacakları anda saldırgan o mutfaktayken yaptığı hazırlıkla saçından tutup boğazına bıçağı dayadı. Israrla kendisine karşı sırtını dönmesini istiyordu. Aklından bin bir düşünce geçiyordu sırtını döndürüp ne yapacağı konusunda. Sonuçta saldırganın onun kontrolünü elinde tutabilmesi için en garanti pozisyondu bu. Ama saldırganın dediğini yapmayınca ilk bıçak darbesini bacağına yemişti bile. Boğuşmalarla kendini saldırganın altında buldu. Daha çok geç vakit olmamasına rağmen çığlıklarına dışarıdan hiç yanıt alamıyordu. Altında kaldığı sürece aldığı bıçak darbelerinin sayısını bilmiyordu. Yattığı zemin kan gölüne dönüştüğü için ayağı patinaj yaptığından bir türlü kendini toparlayamıyordu. O anda yan tarafında bulunan su bardağına takıldı gözü. Uzansa alabilir miydi acaba pencereye fırlatıp camı kırarak sesini duyurabilmek için. Ama yetişemedi bardağa.

Saldırganla mücadele ederken geçen zaman ona ölümü hatırlatacak kadar umutsuz, geçmişini düşünme zamanı verecek kadar uzundu. Geçtiğimiz yıllarda cinayete kurban giden eşcinsel bir arkadaşı gelmişti aklına. Bir yıl öncesine kadar görüştüğü arkadaşına bir türlü ulaşamıyordu ve telefon hatları da kapanmıştı. İnternetten haber taraması yaptığında öğrenmişti cinayete kurban gittiğini. O da acaba kendisi gibi böyle umutsuz ve çaresiz ölümün soğuk nefesini kanlı bir şekilde hissetmiş miydi?

Saldırganın ölüm darbesini indirdiği anda yaşama arzusuyla bıçağın sapından önce ucunu yakalamıştı geç kalmamak için. Eli kesilmişti ama bıçağın keskin tarafını yakalamayı avantaja dönüştürüp katlanabilir bıçağı ikiye katlayıp saldırganın elini de kesmişti. Psikopatları insana dönüştürebilmek için onların anlayacağı dilden konuşmak gerekiyor ki canı yanınca 'sen n'apıyorsun' diye haykırmıştı aptalca komik bir tepkiyle. Kendini kurtarmak için bu fırsatı kaçırmadı ve ayağa kalkmayı başardı. Saldırgan kurbanını elinden kaçırmamak için ona kaçamayacağını, aşağıda kapıda arkadaşının beklediğini söylese de o can havliyle üzerinde sadece şortuyla kendisini kanlar içinde sokağa atmayı başarmıştı.

Ama hiçbir taksi onu hastaneye götürmek istemiyordu araba kan olur bahanesiyle. Arabanın koltuğuna naylon serdirip hastanenin dış kapısına kadar götürtmüştü taksinin birisine. Hastanenin dış kapısında yarım saat kadar bekletildi adli vaka olduğu için ve hastane görevlilerinden aldığı turnikeyle kendi-kendine turnike yaparak durdurmuştu bacağındaki kanı. İlk tedavisi yapıldıktan sonra polise bıçağın üstüne düşüp yaralandığı yalanından başka yapabileceği bir şey yoktu. Çünkü o bir öğretmendi. Mesleki geleceği için başka seçeneği yoktu ve ailesinin eşcinselliğini öğrenmesine hazır olmadığına inanıyordu.

Polis saldırganı yakalamaktan çok gerçeği öğrenip onun eşcinselliğini ortaya çıkarmak için çabaladı ama amacına ulaşamadı.

İkinci Vaka:

O da bir öğretmendi ve tanıştığı kişinin evine gitti beraber olmak için. Sevişme anında patlayan flaşlarla ne olduğunu anlayamadan boğazına dayanan bıçakla 40 bin liralık çek imzalattırıldı. Planlı bir tuzaktı ve fotoğrafı çeken kişi önceden evde bekliyordu. Şikâyetçi olamadı korkusundan, devlet memuru olduğu için mesleğinden olma düşüncesiyle.

Ailesinin öğrenmesini istememesi düşüncesi de ağır basıyordu. Parayı ödeyebilme imkânı yoktu. Şantajcılar parayı tahsil edemedikçe öldürmekle tehdit etmeye başlamışlardı. Sonunda daha fazla dayanamadı baskıya ve polise gidip her şeyi anlattı.

Olay yargıya intikal etti. Ailesine sadece tehditle çek imzalatma olayı olarak anlattı eşcinselliğini gizleyerek. Yargı inanmıyormuş çekin zorla imzalattırıldığına olayın akabinde şikâyetçi olunmadığı için. İmzaladığı çekin karşılığını faiziyle ödemek zorunda şu an.

***
Okan Bayülgen'in programında Hürriyet Gazetesi cinayet yazarı Prof. Dr. Sevil Atasoy, eşcinsellerin de her vatandaş gibi güvenlik ve yargı hizmetlerinden faydalanabileceğini söylüyordu. Faydalanması da gerekir zaten istenilen sonuçlar alınamasa da ayrımcılığın kayıtlara geçip uzun vadede de olsa eşcinselliğin kabul edilebilirliği adına. Bununla birlikte eşcinsellerin kendileri bu hizmetlerden faydalanmak istemiyormuş gibi yansıtmak homofobinin bir başka boyutu olacaktır.

Polislerin keyfi muamelesi devam ettiği, yargı nefret suçlarına tahrik unsuru gözüyle bakıp suçluları hafifletici sebep bahaneleriyle ödüllendirdiği, ahlak kavramını erkek egemen sistemi korumak için çıkarına uygun şekilde kullandığı, yasalardaki eksiklikler ve toplumsal baskı olduğu sürece eşcinseller, heteroseksüel vatandaşların kullandığı yasal haklardan faydalanmaya çekineceklerdir elbette. Amaç da zaten eşcinselleri sindirip eşcinsellere yönelik suçları yargıdan uzak tutarak kayıt dışı bırakmak değil mi eşcinselliği yok saymak için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder