16 Ağustos 2021 Pazartesi

14-15-16 Ağustos 2021 facebook notlarım

14

TÜRK VOLEYBOLUNUN ULUSLARARASI STARI EBRAR KARAKURT'TAN BOMBA POZ!

Bu da Türk voleyboluna, federasyonuna, yobazalara, ahlakçılara, homofobiklere, cahillere, spor dünyamıza, korkaklara, erkek egemen yapıya, heteroseksizme, en çok da iki de bir kadın voleybolcuların kollarının ve bacaklarının açıklığını dillerine dolayan şeriatçı anlayışa kapak olsun. Sadece yatak odasını, sahneleri, podyumları, kısaca LGBTİ'lerin hapsedildiği alanları değil; hayatın her alanını istiyoruz; ele de geçireceğiz; göreceksiniz!

*R*SPULUĞA DAİR!

Irıspıların da kalbi vardır, yani ırıspılar da sever. Her önüne gelenle yatabilirler ama her önüne geleni sevmezler. Irıspılık eşittir, serbest piyasa; ondan kerisi hazımsızlık! Yani yani, herkesi libido seviyesiyle ve de özgürlük anlayışıyla aşağılayamazsınız! Irıspıların anlaşılamadığı en önemli nokta; canının istediği kadar beraberlik yaşayıp da, sevdiği kişiyi paylaşamaması, kıskanması! Evet, ben de onlardanım! Onurla, gururla!!! Gözünüzden mi düştüm; ay çok sevindim!

Neymiş, eşcinsellik varsa da, dört duvar arasında kalmalıymış. Ne münasebet. Siz heteroseksüel ilişkilerinizi davulla zurnayla kutsarken, biz aşkımızdan niye utanalım ayol. Aptal değiliz ki korkak olalım. Görünür olacağız, dile geleceğiz, apaçık aşkımızı yaşayacağız, haklarımızı arayacağız ve savunacağız, kimliklerimizin arkasında sapasağlam duracağız ve toplumun asıl kesimlerinden biri olduğumuzu göstereceğiz. Siz ister hastalık dersiniz, ister sapıklık, ister günah; bunların hiçbiri biz eşcinselleri bağlamıyor. Homofobiklerin tabiriyle ister özenirsiniz eşcinselliğe, isterse aklınızı kullanıp özenilerek eşcinsel olunmayacağını anlarsınız.

Seks müstehcen bir şey falan değildir, müstehcenlik ahlakçıların icadıdır!

Bazıları diyor ki, "eşcinselliğimi inkar etmedim ama bayrak gibi teşhir de etmedim". Eğer eşcinsellik, heteroseksüellik gibi caka satılacak bir noktada olsaydı, biz de eşcinselliğimizi ağzımıza bile almaz, yaşar geçerdik. Biz o kadar görgüsüz değiliz çünkü!

Yıllar önce aynı branştaki bir erkek sporcumuz, travestiyle basılınca, "Ben onu kadın zannetmiştim" demişti. Şimdi bir kadın voleybolcumuz, hemcinsiyle aşksal poz veriyor! Devrim, kafalardaki özgürlükle başlar!

***

Spor dünyası, sanat dünyasına sıkıştırılan eşcinselliğin, yeni bir VAROLUŞ alanı mı?

Egonu, Zhu Thing, Kim, Meryem Boz, Ebrar Karakurt, Melissa Vargas... Hepsi de voleybolcu ve takımlarının skor yükünü çeken ERKEK GİBİ güçlü smaçörler... 

Egonu dışında hepsi de ülkemizde forma giydiler ve üç tanesi de Türk kimliğine sahip.

Bu voleybolcular neden erkek gibi giyiniyorlar ve de feminen değiller dersiniz? Sporculuğun getirdiği bir şey değil bu. Diğer kadın voleybolculara bakarsanız, sahada formalı olsalar da özel yaşamlarında şıkır şıkır, kadın kadınlar...

Cinsel yönelimini açıkça söyleyemeyenlerinkini yaşam tarzlarından veya sosyal medya paylaşımlarından tahmin edebiliyoruz. Ama Ebrar Karakurt, Egonu, Melissa Vargas gibilerinkini açık ifadelerinden ve paylaşımlarından biliyoruz. Mesela Egonu gibi Ebrar Karakurt da sevgilisyle birlikte sosyal medya sayfasında bir resmini paylaştı.

Yakın bir zamana kadar LGBTİ sporcular cinsel kimliklerini açıkça ifade edemiyorlardı; çünkü sporcusu oldukları kulüplerin baskısı altındaydılar. Son yıllarda spor düyasında da homofobiye karşı bir cephe oluştu. Artık spor kulüpleri eşcinsel oyuncularının arkasında durabiliyorlar. Dolayısıyla bu duruş da sporculara cesaret veren bir etken olsa gerek.

Bu yıl Tokyo'da yapılan Olimpiyatlara kendini açıkça ifde edebilen 166 eşcinsel sporcunun katılması da, bu konuda gelinen noktanın bir göstergesi. Yani eşcinsellerin bilinci ve özgüveni, spor dünyasında eşcinselliğe karşı hoşgörü ve desteğin artıp homofobiye karşı bir duruşun sergilenmesi, LGBTİ görünürlüğünü de beraberinde getirdi.

Spordaki eşcinsel görünürlüğü insanın aklına şunu getiriyor; spor dünyası, sanat dünyasına sıkıştırılan eşcinselliğin, yeni bir varoluş alanı mı? Çünkü erkek egemen dünyanın varoluşu güçtür; spor da bir güç unsurudur. Dolayısıyla spor gibi erkek egemen dünyadan varoluş, eşcinselliğin kabulünü kolaylaştırabilir mi? Çünkü sporcu kimliği ister erkek eşcinselliğinde olsun, ister kadın eşcinselliğinde olsun, erkek egemen dünyada ikinci sınıf görülen kadın davranışı feminenliği barındırmaz. Cinsel yönelim eşitliğini buradan yakalamak mümkün olabilir. Çünkü fiziksel güçlülük, eşcinselleri algılardaki hapsedilen kırılgan alandan kurtarabilir.

Tabi şöyle bir gerçek de va yalnızr; erkek egemen toplumlardaki kadın eşcinselliğine esnek bakış açısı, erkek eşcinselliğine karşı gösterilmeyebilir. Çünkü henüz hali hazırda erkeklerin istila ettiği spor branşlarında kendini açıkça ifade edebilen erkek eşcinsel sporcuları çok göremiyoruz. Gördükleirmiz de bir süre sonra ya emekliliğe ayrılmış sporcular oluyor, ya da sporla aktif olarak bağları kalmayan sporcular oluyor...

Spor dünyasındaki eşcinsel görünürlüğü sosyal yaşamdaki görünürükle paralel de tutabiliriz, erkek egemen heteroseksist dünyaya ait olan bir alan olduğu için cesurca da bulabiliriz.

***

Depremler oluyor, yangınlar oluyor, sel felaketleri... ama insanlar ilişkilerini resmileştirip düğün başlığı altında kutsuyorlar. Düğün sezonu olması sebebiyle ve Korona yasaklarının kalkmasıyla her mahallede bir düğün var ve yollar vızır vızır araba. Kedinin biri az kalsın eziliyordu. Akşama kadar çalışıyorsunuz, oturn evinizde ve dinlenin bee! Maddi imkansızlıklar içine olan sığınmacılar var. İmkansızlıktan seks işçiliği yapan sığınmacı travestiler var... Bu arada Lübnanlı sığınmacı travesti sağlığına kavuşmuş. Bugün karşılaştım, iyi gördüm onu. Sokak kedileri gene çok yavru yapmışlar. Yavru kedinin bir tanesi susamış ama su içmesini bilmiyor. İltihaplanan gözlerini yıkarken, birden yüzünden akan suları yalamaya başladı. Sonra avcumla içirdim, nasıl içiyor  suyu. Yavru bir kedinin susuzluğundan daha önemli ne olabilir ki şu hayatta? Toplanmışlar, "cezayir, cezayir" diye düğün başlığı altında salınmaya devam ediyor insan türü. Sanki felaketler kendi başlarına gelmemiş gibi... Mİlyon yıl geçse de insan türü duyarlı olmayı bir türlü öğrenmeyecek gibi görünüyor...

Düğünleri sevmiyorum. Lüzumsuz bana göre. Git diskoya, daha ucuza eğlen! Cinsel ilişkimi davulla zurnayla niye ispat edeyim ki?

Şarkıcı BERGEN, Türiye'de kadının özetidir. Şiddete maruz kalır, öldürülür ama Anayasa katillere hakettiği cezayı vermz. Çünkü yasalar da erkek cinsiyetçisidir. Toplum da sesini çıkarmaz; çünkü toplum da erkek cinsiyetçisidir, hatta mağdur olan kadınlar da erkek cinsiyetçisidir. Erkek ne yaparsa yapsın, hep affedilir. Tıpkı celladına aşık olan Bergen gibi. Erkektir yapar gözüyle bakılır erkeğe. Kadın ise ikinci sınıf, hatta bir eşya kadar bile değer yoktur ki, alınıp satılır. Hatta köylerde kadınların evliliği için "kız satmak", "kız almak" gibi tabirler kullanılır. O yüzden öldüren sadece katil değildir; cesaret aldığı toplumdur asıl katil!

15

Karşı olduğum o kadar çok şey var ki; demek ki insanlık hepten yanlış ve yoldan çıkmış, özünü-doğasını kaybetmiş!

İnsanlar sonradan edindikleri kültürel yaşamı, doğuştan getidiklerini zannediyor! Kendi düşen ağlamaz!

Tanrım şarkının güzelliğine(Kendi Düşen Ağlamaz); çocukluğum bu şarkılarla geçtiği için, repvari yeni şarkıları çok itici buluyorum... Lale Belkıs... Bin yıl önce yaşasaydı gene farklı ve özel olurdu...

Dünyanın en güzel kadını Fatma Girik'tir... Çünkü tek bir estetiği bile yoktur... Efsane sayılan Marilyn Monroe, Angelina Jolie, Liz Taylor vesaire falan solda sıfır kalır. Kalkmışlar bir de Türkiye'nin en güzel Gülşen Bubikoğlu diyorlar. Saçmalıyorlar tabiki de...

Kral ve Kraliçe; Cüneyt Arkın - Fatma Girik

Samime Sanay'ın en sevdiğim albümü... Çünkü en moderni... Hoşgeldin Aşk

16

GÖZÜNÜZ AYDIN; TÜRKİYE ÇOKTAN AFGANİSTAN VE İRAN OLDU AMA HERKES BUNU İÇSELLEŞTİRDİ ARTIK!

Erdoğan, "Taliban ile yaşanılan süreç çok sıkıntılı; bu konuda bazı çalışmalar yapıyoruz, onların lideri olanı kabul etme durumum olabilir" DEMİŞ. https://www.bbc.com/turkce/live/haberler-turkiye-58169019

Herkes hak ettiğini yaşar, kurunun yanında yaş da yanar. İktidarlar halkın eseridir. Eğer millet istemese, diktatörler iktidarda 1 dakika bile kalamaz. Ben millete bakar iktidarı görürüm, iktidara bakar milleti. İktidarlar gelip geçicidir ama millet ne ise o toplum öyle devam eder. Taşıma suyu ile devrim kısa vadelidir. Yobazlık fırsatını bulunca pörtleyecektir; Tıpkı Afganistan, İran, Türkiye'de olduğu gibi. Eğitim seviyesi yükselmeden, demokrasi asla gelmez. İnsanların canı yanmasına rağmen hala uykuda; Bu korkmakla falan alakalı değil, kapasite meselesi. Genetiksel evrim gibi, sosyolojik evrim de var. Biz, evrimimizi tamamladığımız günü asla göremeyiz. Ufukta bir belirti yok çünkü. Ama umudumumuzu yitirmemeliyiz, laik kesim olarak üzerimize düşeni ve Atatürk'ü yaşatmak için her şey yapmalıyız. Çünkü Atatürkçü düşünce, bu toplumun omurgasıdır, her şeyidir. Eğer Atatürkçüler olmasaydı, Türkiye de şimdiye kadar çoktan Afganistan olurdu.

Fotoğraflarda bir zamanlar İran, Afganistan ve günümüz Türkiye'sini görüyorsunuz. Evet çarşaflı fotoğraf Türkiye!

Bana lütfen dini, muhafazakarlığı ve çıplaklık- cinsellik üzerinden oluşturulan ahlakçılığı savunmayın olur mu? GİDİNİZ BAŞIMDAN!

Kadının çarşafa sokulmasını falan Tanrı'nın emri diye gelmeyin bana! Erkeğinki de et ve kıl, kadının ki de! Fark ne?

Erkekler kıllarıyla gurur duyuyor, kadınlar ayıpmış gibi utanıyor, utandırılıyor. Kadınların ağda yapması falan koşullanma!

Eşcinseller falan da kadınlığa özeniyor, meme yaptırıyor, ağda yaptırıyor, kadınsı davranıyor, makyaj..; gidin beynizi düzelttirin

Şeriat, muhafazakarlık, eşitlik ve özgürlük karşıtlığı, baskı, vesaire güzel bir şey değildir. Ülkemize Doğu ülkelerinden gelen yabancılar diyor ki, Türkiye'de insanlar tek eşli değil, aşka saygıları yok, vesaire. E o zaman neden ülkenizde kalmadınız? Ve üstelik Türkiye'yi liman-geçici olarak kullanıyorsunuz; gideceğiniz Batı daha özgrü; orada nasıl tahammül edeceksiniz? Siz baskıdan kaçmıyor musunuz; gideceğiniz yere baskıcılığı götürmenin manası ne? Baskıdan rahatsız olup özgürlüğün kıymetini bilmemek nasıl bir duygu acaba?

Arkadaş diyor ki bazılarının dediği gibi, "hayatı tek yönlü yaşıyorsun, hep eşcinslelikten bahsediyorsun"... Ne tuhah hayatı tek hücreli organizmalar gibi yaşayıp da hayatı keyfince yaşayanları tek düzen yaşıyor zannetmek. Ben elimden geldiğince ilgi alanlarımı tatmin etmeye çalışan, okuyup araştıran, mümkün olduğunca sanatla, sporla, doğa ile sosyalleşen ve zaman yetersizliğinden şikayetçi olan birisiyim. Eğer bir şeyleri sık dile getiriyosam, orada bir sorun var ki duyarlılık gösteriyorum. Yani eşcinsel ayrımcılığına sesssiz mi kalayım? Eşcinseller cinsel yönelimlerinden dolayı ayrımcılığa maruz kalıyor, çalıştıırlmıyor veya mesleklerinden ihraç ediliyor, askerde çürük raporu veriliyor, hatta öldürülüyorlar. Tabi dünyadan bihaber yaşayan asıl sizler olduğunuz için, yaşanılan acılardan habersizsiniz. Haberiniz olsa da zaten gene durmazlıktan gelirsiniz. Yani ben de mi susayım? Eşcinsellik utanılacak, ayıp bir şey değil ki; ÇOK GÜZEL BİR ŞEY. Bunu normal görmeyenler, geri zekalı cahil insanlar olduğu için, doğanın bir gerçeği olduğunu anlayamıyorlar ve kabul edemiyorlar. Mesela bir erkeğe herkesin içinde eşcinsel misin desen cinayet çıkar; bu cahilliktir. Bir erkeğe kadınlarla cinsel skorunu sorsan, gururla anlatır; bu da cahilliktir. Anlatabiliyor muyum? Hayvanların yardıma ihtiycı var, doğanın yardıma ihtiyacı var; hiçbir şey olmamış gibi mi davranayım ki, sadece benim tepkim sosyal medya üzerinden mesajla kalmıyor; birebir bir şeylere müdahale etmeye, kurtarmaya çalışıyorum.

Hayatı anlayabilmek için sığınmacı, engelli, travesti, eşcinsel, seks işçisi, hatta hayvanlar gibi risk grubunda yer alan ötekileştirilmiş kesimlerden arkadaşlarınız olsun emi! SALLA BAŞINI, AL MAAŞINI türünde insna olmaktan kurtulun!

Yaa ben ne insanlar tanıyorum... Yapacak hiçbir işleri yok. Kahveye gidiyor, TV izliyor, acıkınca yemeğini yiyiyor, hayvanlar gibi içgüdüsel olarak temek ihtiyaçlarını karşılıyor, dünya yansa umrunda değil, en fazla laf ile vatanı kurtarmaya falan çalışıyor, konuşma ihtiyacını gidermek için laf olsun diye birkaç kelime telaffuz ediyor, Acun Medya'nın uyutan prıgramlarının kritiğini falan yapıyor işte... Sonra bir de can sıkıntısındna falan bahsediyorlar ya, nasıl irrite oluyorum; kıçını parmakla canın sıkılıyorsa!

Bosty'yi antibiyotik ile tedavi ettikkten sonra artık nezlesi-gribi ve gözlerindeki kanlanma bitti ve de iyi beslendiği için artık eski kilosuna kavuştu. Şimdilerde tekrar sokakta daha çok kalmak istiyor. Ben ise biraz yaşlı olduğu için başına bir şey gelmesinden ve tekrar hasta olmasından korktuğum için bende yaşamasını istiyorum...

Bu karaböcük 1.5-2 aylık kadar. Sanırım annesi biraz sorumsuz davrandığı için bağışıklık sistemi zayıf ve salgına yakalanmış, nefesi hırıltılı ve her gün gözleri kapanıp irin oluşuyor. Tedaviye başladım. Hayata kazandırabilir miyiz bilmiyorum. Su içmeye ve mama yemeye de başladı. Bakınız, hayvanlarla ilgilenmek bana zor gelmiyor. Bu yavru kedinin bulunduğu kedilerin mekanda su ve mama kaplarını mahalleden birileri sürekli atıyor. Sanırım korkutuyorlar ki artık kediler de o bölgeye gelmiyorlar. Ancak ben uğradığım zaman benimle gelebiliyorlar. Umarım bu yavru kedinin de başına bir şey gelmez. Eve getirsem, annesi gelmez ki; doykur bir annesi var çünkü. Evdeki kedilerle kapışırlar. Sütten kesilsin, o zaman getirebilirim.

Veterinerlik bir uzmanlık işi olabilir ama önce gerçek anlamda hayvanseverlik gerektiriyor ve bir gönül ve vicdan meselesi olmalı!

Hayvanları sevmeyen insanlar sevgi ve saygı yoksunu oldukları için, özür dileirm ama bana göre insan sayılmadıkları içi uzuak durulması gereken kişilerdir. Belki hepsi zararlı değillerdir ama sonuçta duyarsız ve sorumsuz oldukları için hayvan sevmeyenlere karşı tavrımızı koyalım lütfen...

***

Voleybol Kadın A Milli Takımı'ında neler oluyor? 

Kübra Akman gözyaşları içinde milli takıma veda ettiğini açıklıyor ve bütün kadın voleybolcular ona mesajlarıyla destek çıkıyor. Milli Talım Antrenörü Guidetti, Kübra'nın Olimpiyat kadrosunda olmasına rağmen, bir kez bile oynatılmamasını, Kübra'ya ihtiyaç duyulmaması olarak açıklıyor. Kübra Akman'ın kim olduğunun farkında değil mi Guidetti? Yılduz Kızlar Şampiyonasında Türkiye'yi şampiyon yapan, o dömneden star olan tek oyuncu ve Türkiye'nin en pahalı takımı Vakıfbank'ın oyuncusu. BORU DEĞİL yani. Kübra şu anda Türkiye'nin en iyi 3 orta oyuncusundan bir ki Olimpiyatlara'da götürülüyor ama oynatılmıyor. Ve Türk voleybolunun gelmiş geçmiş en iyi blokçularından biri.

Herkes Guidetti'ye tepkili. Çünkü Guidetti hep dikine giden bir adam. İnatçı! Ceremesini Türk Voleybol dünyası çekiyor ama. Biz, 20219'da avrupa şampiyonu da olabilirdik, bu yıl Mİlletler Ligi'nde şampiyon ve Olimpiyatlarda mutlaka madalya alabilirdik. Hep kendi istediği ıyuncuları oynatan bir adam Guidetti. Mesela Milli Takım durduğunda, Milli takım'a can suyu veren İlkin aydın neden görmezden gelindi? Milletler Ligi ve Olimpiyatlar bittikten sonra mı aklı başına geldi Guidetti'nin? Hayır; Guidetti'nin politikası bu; ben antrenörsem, benim dediğim olacak. Tama olsun da, biraz gerçekçi ol be kardeşim, biraz gerçekleir gör; bu kadar bencil olma!

Herkes Gudietti'nin volaybolcularımızı harcadığından bahsediyor... Gizem Güreşen, Gizem Örge, Özge Kırdar, Polen, Naz, Ebrar Karakurt, Meliha ve bilmediğimiz daha niceleri ve son olarak Kübra Akman... Guidetti, çok bilmiş ve akıllı, özgür ıyuncu istemiyor; hep kendinin dediği olacak. Bir kere itiraz ettiler mi, hemen iplerini kesiyor. Sen bir antrenörsün ya; topu oynayan voleybolcular. Saygı duymak zorundasın oyunculara. Onlar olmasa, sen antrenör olamazsın ki...

Herkes artık Guidetti'nin Türkiye'de miyadının dolduğu konusunda hemfikir.

***

Cumhurbaşkanı'ndan Federasyon'una herkes Filenin Sultanları'nın başarısıyla övünmesini biliyor ama konu eşcinsellik olunca, Ebrar'ın nefrete hedef gösterilmesine hiç kimse ses çıkarmıyor. Yarın Avrupa Şampiyonu olunca, hangi yüzle sevineceksiniz? #EbrarKarakurtYalnızDeğildir

Nefret değil, sevgi ve aşk kazanacak. Ebrar'ın takipçi sayısı destek sayesinde 1 günde 200 bin arttı ve 1 milyona doğru gidiyor...

Ebrar, tepki üzerine hemcinsiyle paylaştığı fotoğrafı kaldırmış. ay bana daünkü geri zekalı cahillerin nefretinden korkmadığım için bana bulaşamazlar!

Sosyal medya müstehcenlik bahanesiyle hesaplarımı kapatmasa, eşcinselliğe dair ben ne özel fotoğraflar paylaşırımı biliyor musunuz? Göztünüze göztnüze sokarım benim gurur duyduğum, elalemin ayıp bulduğu fotoğraflarımı...

Ebrar'ın tepkiler üzerine kaldırdığı fotoğrafının orjinali bende var, buyrun yeniden paylaşıyorum... Hadi bana da tepki gösterin!

Voleybolcu kızların yerine ben olsam, homofobiye karşı Avrupa Şampiyonası'na gitmezdim. Veya CEV, yani Avrupa Voleybol Federasyonu, nasıl dopingli ülkelere yasak getiriyorsa, Türkiye'ye de getirmeli ve Filenin Sultanları, Türkiye adına değil, kendi adlarına şampiyonaya katılmalı...

Hayatta fark yaratan eşcinsellerdir; bunu anlayın artık geri zekalı cahil yobazlar!

Dünyanın gidişatını değiştiren en önemli insanların büyük çoğunluğu eşcinsel. Eflatun'dan Sokrat'a, Alan Turing'den Tim Cook'a, Madonna'dan Michael jacksona'a, Marilyn Monroe'dan Angelina Jolie'ye, ülkemizde Mevlana'dan ..'e, Bülent Ersoy'dan Zeki Müren'e kadar... Eşcinsel ünlü insanların listesine bir bakın da, aa o da mı eşcinselmiş diye şaşırın. Siz neyin kafasını ve nefretini yaşıyorsunuz? Eğer insan türü homofobik olmasaydı, belki de dünya şu anda daha ileri düzeyde olabilirdi... Çünkü eşcinseller dünyayı daha yaşanılası kılıyor. ve de SAVAŞMIYOR, SEVİŞİYORLAR!

21. yüzyılda bile Ortaçağ zihniyetlilere itibar eden bir çoğunluk var; YAZIK!

Twitter hesabından paylaşım yapan Ünlü, yetkilileri ve Diyanet'i göreve çağırarak, "Sosyal medyada eşcinselliği özendirenler engellenmezse neslimiz büyük zarar görecektir" demiş. Keşke neslinizin zarar görse!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder