14 Ağustos 2021 Cumartesi

11-12-13 Ağustos 2021 facebook notlarım

 Ülke siyasetinin vatandaşını anlamaması, tınlamaması ne tuhaf değil mi? İnsan haklarından bahsediyoruz, demokrasiden basediyoruz, açlıktan bahsediyoruz; ülkenin lideri soruları gazetecilere dağıtmış, cevapları da ekrandan okuyor. Ülkeyi ele geçirenler senaryoyu yazmışlar, hayatımızın filmini çekiyorlar sanki...

NEZLE OLAN BOSTİ'Yİ NASIL İYİLEŞTİRDİM?

Bosty mahallemizin sokakta yaşayan, sanırım biraz yaşlı kedilerinden biriydi. Çok uysal olması daha önce ev kedisi olduğunun göstergesi. Bosty aylar öncesinden bizde yaşamak istedi ama o sıralar biraz daha dinç olduğu için, evin diğer erkek kedisi Pedro istememişti. 1 ay falan göremedim onu. Sonra bir gün ağzı burnu nezleden dolayı sümük ve kan içinde buldum, gözleri de kanlıydı. Hemen eve getirdim. Güçten düşük olduğu için, evin diğer erkek kedileri bu sefer sesini çıkarmadı. Bosti'ye önce, daha önce diğer kedileri bu şekilde iyileştirdiğim için Aferin şurup tedavisine başladım; 0,5 mili litreyi su ile sulandırarak. Bir nebze fayda etti ama tam anlamıyla iyileşemedi. Çünkü biraz yaşlı olduğu için bağışıklık sistemi zayıftı sanırım. Dün, mercimek tanesi kadar antibiyotik Avoklin'i toz hline getirip sulandırarak verdim. Bugün de akşama kadar nezlesi devam etti. Ama az önce burnunun akmadığını farkettim. Antibiyotik tek dozda bile fayda etmişti sanırım. Ama ben bu akşam bir doz daha verdim. Bu arada gözlerindeki kanlanmalar da bitti. Aferin şurubun tadı biraz acımtırak olduğu için bu akşam vermedim. Yarın sabah eğer burun akıntısı-sümük tamamen biterse, o zaman etki eden antibiyotik demektir. Tabi bu süreçte, yani bir haftadır falan bizde yaşadığı için, beslenmesi de güçlendi. Belki beslenme de etkili olmuş olabilir.

Diyeceksiniz ki, insanların kullandığı ilaçları veterinere danışmadan nasıl kullanabilirsin? Veterinerler çok pahalı ve bir faydasını da göremedim açıkçası(Belki bana öyle denk gelmiştir, bilemeyeceğim) ama kendim tedavi etmeye çalıştığım hiçbir kedi bu yüzden zarar görmedi; aksine iyileşti.

İnsanlığın en büyük sorunu, 21. yüzyılda bile hala hayvanların ve bitki örtüsünün yaşam zincirinin halkalaırndan bir olduğunu kavrayamamasıdır. Oksijen dediğimiz yaşam kaynağımızı su yosunları ve kara bitkileri sağlamaktadır. Bir arının, bir karıncanın, bir yılan veya farenin, kedi veya köpeğin neslinin tükenmesi, belki de yaşam zincirinin kopmasına sebep olacak. Ama 2 yıldır mahalemizdeki sokak kedilerine mama verdiğimiz bir noktadaki mama ve su kaplarını inatla atmaya devam ediyorlar. İnsanlığınızdan utanın bee! Yazıklar olsun sizin gibi insanlara.

İnternet neden demeokratik ülkelerde değil de, Türkiye gibi antidemokratik ülkelerde kesiliyor..? Çünkü gerçeklerin dile getirilmesinden, paylaşılmasından, herekese duyurulmasında korkuyorlar...

***

Ülkemizde ırkçılık son yıllarda iyice arttı. Yani yabancı düşmanlığından bahsediyorum. Yani ülkemizdeki yabancılara karşı olan nefretten ve ayrımcılıktan bahsediyorum. Ülkemizdeki yabancılar gerçek yüzümüzü ortaya çıkardı. Hani biz misafirperver, Avrupa ve Amerika ırkçı idi! İş başa gelince, misafirperverliğimiz sözde kalıyor.

Yabancı düşmanlığı ve ayrımcılığının, nefretinin cahillikten başka bir açıklaması olamaz bence. Çünkü bu ayrımcılık ve ötekileştirme sadece ırksal, milletsel bir mesele değil; cahilliğin nefret ile beslenme meselesi. Dışlanacak yabancı yoksa, kendi içimizdeki dini farklılıkları ötekileştiriyoruz, eşcinseller gibi cinsel yönelimi farklı olanları ötekileştiriyoruz, onlardan nefret ediyoruz, yıllardır bu ülkede yaşayan Kürtler gibi farklı etnisiteleri ötekileştiriyoruz, kadınları ötekileştiriyoruz, insanları çirkin veya şişman, engelli diye falan bile ötekileştiriyoruz. Bunun adı; cahilliğin ötekileştirme üzerinden beslenerek kendini varetme şeklinden başka bir şey olamaz. 

Yoksa insan insandır. Farklı coğrafyada doğarsan farklı renksel, dilsel, dinsel, vesaire kültürel özelliklerin olur. Veya doğan gereği farklı cinsiyet ve cinsel yönelim, cinsel kimliklere sahip olabilirsin. Bunlar ötekileştirilecek özellikler değil, hayatı zenginleştiren renklerdir. Herkes robot gibi fabrikasyon olsaydı, sizce çok keyifli olur muydu hayat; Hayat bile olmazdı belki. Hayatı vareden, bağışıklık sistemini güçlendiren bu çeşitliliktir.

O yüzden şu çeşit veya bu çeşit diye insanlar kategorize edilmemeli. Hayatı negatiften pozitife dönüştürmek için iyi insan kötü insan, vicdanlı insan acımasız insan, eğitimli insan yobaz insan, seven insan nefret yüklü insan gibi kategoriler oluşturabiliriz ancak. Sınırlar çizeceğimize, sınırları kaldırabiliriz ancak.

TÜRK VOLEYBOLUNUN ULUSLARARASI STARI EBRAR KARAKURT'TAN BOMBA POZ!

Bu da Türk voleyboluna, federasyonuna, yobazalara, ahlakçılara, homofobiklere, cahillere, spor dünyamıza, korkaklara, erkek egemen yapıya, heteroseksizme, en çok da iki de bir kadın voleybolcuların kollarının ve bacaklarının açıklığını dillerine dolayan şeriatçı anlayışa kapak olsun. Sadece yatak odasını, sahneleri, podyumları, kısaca LGBTİ'lerin hapsedildiği alanları değil; hayatın her alanını istiyoruz; ele de geçireceğiz; göreceksiniz!

*R*SPULUĞA DAİR!

Irıspıların da kalbi vardır, yani ırıspılar da sever. Her önüne gelenle yatabilirler ama her önüne geleni sevmezler. Irıspılık eşittir, serbest piyasa; ondan kerisi hazımsızlık! Yani yani, herkesi libido seviyesiyle ve de özgürlük anlayışıyla aşağılayamazsınız! Irıspıların anlaşılamadığı en önemli nokta; canının istediği kadar beraberlik yaşayıp da, sevdiği kişiyi paylaşamaması, kıskanması! Evet, ben de onlardanım! Onurla, gururla!!! Gözünüzden mi düştüm; ay çok sevindim!

Neymiş, eşcinsellik varsa da, dört duvar arasında kalmalıymış. Ne münasebet. Siz heteroseksüel ilişkilerinizi davulla zurnayla kutsarken, biz aşkımızdan niye utanalım ayol. Aptal değiliz ki korkak olalım. Görünür olacağız, dile geleceğiz, apaçık aşkımızı yaşayacağız, haklarımızı arayacağız ve savunacağız, kimliklerimizin arkasında sapasağlam duracağız ve toplumun asıl kesimlerinden biri olduğumuzu göstereceğiz. Siz ister hastalık dersiniz, ister sapıklık, ister günah; bunların hiçbiri biz eşcinselleri bağlamıyor. Homofobiklerin tabiriyle ister özenirsiniz eşcinselliğe, isterse aklınızı kullanıp özenilerek eşcinsel olunmayacağını anlarsınız.

Seks müstehcen bir şey falan değildir, müstehcenlik ahlakçıların icadıdır!

Bazıları diyor ki, "eşcinselliğimi inkar etmedim ama bayrak gibi teşhir de etmedim". Eğer eşcinsellik, heteroseksüellik gibi caka satılacak bir noktada olsaydı, biz de eşcinselliğimizi ağzımıza bile almaz, yaşar geçerdik. Biz o kadar görgüsüz değiliz çünkü!

Yıllar önce aynı branştaki bir erkek sporcumuz, travestiyle basılınca, "Ben onu kadın zannetmiştim" demişti. Şimdi bir kadın voleybolcumuz, hemcinsiyle aşksal poz veriyor! Devrim, kafalardaki özgürlükle başlar!

13

Ülke siyasetinin vatandaşını anlamaması, tınlamaması ne tuhaf değil mi? İnsan haklarından bahsediyoruz, demokrasiden basediyoruz, açlıktan bahsediyoruz; ülkenin lideri soruları gazetecilere dağıtmış, cevapları da ekrandan okuyor. Ülkeyi ele geçirenler senaryoyu yazmışlar, hayatımızın filmini çekiyorlar sanki...

İki liseli eşcinsel gencin hayatını anlatan kitaba savcılık, müstehcenlik gerekçesiyle soruştuırma başlatmış, homofobik Sabah gazetesi de bayram ediyor! Eşcinsellik de, eşcinsel aşk da var; eşcinselliğe soruşturma başlatacağınıza, önce kendi adalet anlayışınızı yargılayın! Eşcinselliği ahlaksızlık diye yargılayan bir adalete güven olur mu ayol?!

NEZLE OLAN BOSTİ'Yİ NASIL İYİLEŞTİRDİM?

Bosty mahallemizin sokakta yaşayan, sanırım biraz yaşlı kedilerinden biriydi. Çok uysal olması daha önce ev kedisi olduğunun göstergesi. Bosty aylar öncesinden bizde yaşamak istedi ama o sıralar biraz daha dinç olduğu için, evin diğer erkek kedisi Pedro istememişti. 1 ay falan göremedim onu. Sonra bir gün ağzı burnu nezleden dolayı sümük ve kan içinde buldum, gözleri de kanlıydı. Hemen eve getirdim. Güçten düşük olduğu için, evin diğer erkek kedileri bu sefer sesini çıkarmadı. Bosti'ye önce, daha önce diğer kedileri bu şekilde iyileştirdiğim için Aferin şurup tedavisine başladım; 0,5 mili litreyi su ile sulandırarak. Bir nebze fayda etti ama tam anlamıyla iyileşemedi. Çünkü biraz yaşlı olduğu için bağışıklık sistemi zayıftı sanırım. Dün, mercimek tanesi kadar antibiyotik Avoklin'i toz hline getirip sulandırarak verdim. Bugün de akşama kadar nezlesi devam etti. Ama az önce burnunun akmadığını farkettim. Antibiyotik tek dozda bile fayda etmişti sanırım. Ama ben bu akşam bir doz daha verdim. Bu arada gözlerindeki kanlanmalar da bitti. Aferin şurubun tadı biraz acımtırak olduğu için bu akşam vermedim. Yarın sabah eğer burun akıntısı-sümük tamamen biterse, o zaman etki eden antibiyotik demektir. Tabi bu süreçte, yani bir haftadır falan bizde yaşadığı için, beslenmesi de güçlendi. Belki beslenme de etkili olmuş olabilir.

Diyeceksiniz ki, insanların kullandığı ilaçları veterinere danışmadan nasıl kullanabilirsin? Veterinerler çok pahalı ve bir faydasını da göremedim açıkçası(Belki bana öyle denk gelmiştir, bilemeyeceğim) ama kendim tedavi etmeye çalıştığım hiçbir kedi bu yüzden zarar görmedi; aksine iyileşti.

İnsanlığın en büyük sorunu, 21. yüzyılda bile hala hayvanların ve bitki örtüsünün yaşam zincirinin halkalaırndan bir olduğunu kavrayamamasıdır. Oksijen dediğimiz yaşam kaynağımızı su yosunları ve kara bitkileri sağlamaktadır. Bir arının, bir karıncanın, bir yılan veya farenin, kedi veya köpeğin neslinin tükenmesi, belki de yaşam zincirinin kopmasına sebep olacak. Ama 2 yıldır mahalemizdeki sokak kedilerine mama verdiğimiz bir noktadaki mama ve su kaplarını inatla atmaya devam ediyorlar. İnsanlığınızdan utanın bee! Yazıklar olsun sizin gibi insanlara.

İnternet neden demeokratik ülkelerde değil de, Türkiye gibi antidemokratik ülkelerde kesiliyor..? Çünkü gerçeklerin dile getirilmesinden, paylaşılmasından, herekese duyurulmasında korkuyorlar...

Ülkemizde ırkçılık son yıllarda iyice arttı. Yani yabancı düşmanlığından bahsediyorum. Yani ülkemizdeki yabancılara karşı olan nefretten ve ayrımcılıktan bahsediyorum. Ülkemizdeki yabancılar gerçek yüzümüzü ortaya çıkardı. Hani biz misafirperver, Avrupa ve Amerika ırkçı idi! İş başa gelince, misafirperverliğimiz sözde kalıyor.

Yabancı düşmanlığı ve ayrımcılığının, nefretinin cahillikten başka bir açıklaması olamaz bence. Çünkü bu ayrımcılık ve ötekileştirme sadece ırksal, milletsel bir mesele değil; cahilliğin nefret ile beslenme meselesi. Dışlanacak yabancı yoksa, kendi içimizdeki dini farklılıkları ötekileştiriyoruz, eşcinseller gibi cinsel yönelimi farklı olanları ötekileştiriyoruz, onlardan nefret ediyoruz, yıllardır bu ülkede yaşayan Kürtler gibi farklı etnisiteleri ötekileştiriyoruz, kadınları ötekileştiriyoruz, insanları çirkin veya şişman, engelli diye falan bile ötekileştiriyoruz. Bunun adı; cahilliğin ötekileştirme üzerinden beslenerek kendini varetme şeklinden başka bir şey olamaz. 

Yoksa insan insandır. Farklı coğrafyada doğarsan farklı renksel, dilsel, dinsel, vesaire kültürel özelliklerin olur. Veya doğan gereği farklı cinsiyet ve cinsel yönelim, cinsel kimliklere sahip olabilirsin. Bunlar ötekileştirilecek özellikler değil, hayatı zenginleştiren renklerdir. Herkes robot gibi fabrikasyon olsaydı, sizce çok keyifli olur muydu hayat; Hayat bile olmazdı belki. Hayatı vareden, bağışıklık sistemini güçlendiren bu çeşitliliktir.

O yüzden şu çeşit veya bu çeşit diye insanlar kategorize edilmemeli. Hayatı negatiften pozitife dönüştürmek için iyi insan kötü insan, vicdanlı insan acımasız insan, eğitimli insan yobaz insan, seven insan nefret yüklü insan gibi kategoriler oluşturabiliriz ancak. Sınırlar çizeceğimize, sınırları kaldırabiliriz ancak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder