21 Mayıs 2020 Perşembe

Duygu yoğunluğu içerdsindeyim

15 Mayıs 2020 facebook

İNSAN NELER GÖRÜYOR ŞU HAYATTA... Keşke veteriner olsaydım...
Ailemizdeki 5. hamile kedide doğuma başladı ama sanırım ilk doğumu ve de rahim yolu çok dar olduğu için doğuramıyor. İlk yavruyu yardımımla güç bela doğurdu. Ben artık yavru ölmüştür diye düşündüm. Çünkü bebeğin yüzü morarmış ve de dili dışarıya çıkmıştı. Doğduktan sonra da bedeni cansızdı. Yavaş yavaş canlandı ve emmeye başlayınca bana mucize gibi geldi bu durum. Asıl sorun ikinci yavruda oluştu. Yavrunun ayakları gözüktü ama devamını bir türlü getiremiyordu anne. 1 saatten fazla değişen bir şey olmadı. Ne kedinin ıkınmaları çare oldu, ne de benim yardımım. Belediye sokak hayvanları kliniğini aradım. Sterese girmiştir, tek başına bırak, zamanla doğurur dedi. İnternete batım; kedilerin yardım olmayınca ve saatlerce süren doğuramama durumlarının olduğunu okudum. Ayşegül öğretmeni aradım keidlerle ilgilenen. Bebek ters dönmüş olabilir dedi. Önce başının gelmesi gerekiyormuş. O kadar kedi doğurtmama rağmen hiç buna dikkat etmemişim. Evet ters gelmişti bebek ve ayakları çıkmıştı önce. Telefonlarını verdiği veterinerleri aradım, açmadılar. Sonra odaya tekrar girdim ve kedi hala cebelleşiyordu ve yavrunun dışarıya çıkan ayakları buz gibi olmuştu. yavru öldü sanırım artık, bari anneyi kurtarayım bu dertten dedim ve yavruyu çıkartmaya karar verdim. Kazasız belasız ama çok zor bir şekilde çıkardım yavruyu. İnanın çıkmıyor. Yavruyu kopartmaktan korkuyorum.Gerçekten çok dar döl yolu annenin. Bu yavru daha vahim durumdaydı. Arka bölgesi buz gibiydi ve hareketsizdi. Ama sonuçta anneyi bir dertten kurtarmıştım. Kedi yavaş yavş kendine geldi ama daha önceki doğumlardan yeni doğanlara şahit olduğum kadarıyla, sanki bunlar yaşamayacak gibi görünüyor. Çok canlı değiller, bir tanesi emmeye çalışıyor ama sonraki doğan ememiyor bile. Buz gibi olan ayaklarını şişeye koyduğum sıcak su ile ısıtmaya çalıştım ama ısınmadı bir türlü. Sonra avuçlarımın içine aldım ve tepeden tırnağa sıcak nefesimi üfledim yakın mesafeden. Biracık daha mızırdamaya başladı. Sanırım kan dolaşımı hızlanmaya başladı. Ama gene de umdum fazla yok bu yavrulardan, özellikle ikinci doğandan. Tekrar baktım yavrulara, canlanmışlar... Gerçekten inanamıyorum hayata döndükleirne. Kedi 7 canlı derler ya, gerçekten doğruymuş... Umarım başka bebek yoktur annenin karnında ama karnı büyüktü ve daha 1-2 bebeğin daha olma ihtimali var gibi...
Yazıyı yazdıktan sonra bu sabah bebeklerin çok sağlıklı olduğunu gördüm ve Fırıl kızım başka yavru yapmamıştı. Şu anda her şey yolunda..

Duygu yoğunluğu içerdsindeyim dün gece yaşadıklarımdan sonra. Rahim yolu darlığı ve bir bebeğin ters dönmesinden dolayı doğum yapamayan Fırıl kızımın müdahalemle iki bebeğinin hayata tutunması bir dönüm noktası gibiydi psikolojim açısından. İnsanların meşgaleleri, düzenbazlıkları, çirkeflikleri sanki bir oyun gibi gözümde şu an; ne haliniz varsa görün diyorum.
Dün gece yaşadığım olayda ikinci önemlli nokta ise, aslında gene insanların duyarsız yapısına paralel mesleğinden sosyal yaşama kadar olan çıkarcılıkları doğrultusundaki samimiyetsizlikleri. Benim insanlara hiçbir konuda güvenimin kalmaması da işte bu yüzden. Adam doktorluk ayapıyor ama derdi can kurtarmak değil, para. Eğer dün gece veterinerin tavsiyesine uyup Ayşegül öğretmenin bilgisine danışmasaydım, çünkü ben ne bir kadınım ne de bir uzman doktor, şu anda anne kedi ve yavruları hayatta olmayabilirdi. Tabiki de doğum gerçekleşemeyince, artık bebeğin çıkan ayakları buz gibi olunca, veterinerlerden de yardım alamayınca, internetten araştırdım ve müdahale olmaz ise doğumun asla olmayacağını ve hem bebeklerin hem de annenin ölümüne sebep olabileceğini okuyunca, kıvranan kedime müdahale etmekten başka çarem kalmamıştı. Aslında en başta müdahale ederdim de, o çubuk gibi bebek bedenine zarar vermekten korktuğum için, kendi müdahalemden önce çareler aradım, bulamayınca da müdahalemi yaptım.
Eğer şu anda veterinerlik yapsam, o veterinerlerin diplomasını çöpe atar, onlardan daha faydalı veterinerlik yaparım. Tek dertleri, en azından Karşılaştığım veterinerlerin diyelim, iç ve dış parazit aşısı ve gelsin paralar. Kusura bakmasınlar ama tek dertleri ticaret. Bir keresinde kedim ölüyor, yüzbinlerce liralık kan tahlili ve röntgen olmazsa, müdahale edemem demişti... Bir tanesi beni kedilerimin ona aşılarını falan yaptırmayarak, ona para kazandırmadığım için, ve de ara ara bilgi vermekten rahatsız olduğu için beni kibarca kovmuştu... Oysa kedilerin ne piresizliğie ihtiyacı var, ne de parazitlerini onların kendi kendine temizkeleyemeyeceği durumu var... Bakınız kedi dışarı ve içeri karışık yaşıyorsa, piresi olmaz; ayrıca pire kedinin kaşınarak tüylerini yenilemesini sağlayan ve onları mutlu eden çevresel bir faydalı etmendir. İç parazite gelirsek, kediler zaten dışarıya da çıkıyorsa, o parazit alınacak ve kedi kendi sistemiyle onu atacaktır. Ben bunu biliyorum, kedilerle yaşıyorum çünkü. Bir dönem paraziti olan kedilerimin, bundan kendiliğine kurtulduğunu çok kez şahit oldum. Zaten kurtulsa ne olacak kurtulmasa ne olacak; gene çöplerden yiyecek karıştıracak ve doğasına uygun bünyesinde ne olması gerekiyorsa o olacak...
Evet kısırlaştırmaya karşı olmam konusunda dün gece kedimin doğuramamasından dolayı, istisnai durumlarda kedinin sağlığı açısından esneyebilirim artık. Ama dün geceki o sıkıntılı süreci unutmuş giib Fırıl kızım; yavrularıyla o kadar mutlu ki... Yavrularıyla ilgilenmeyen sorumsuz annelik örneği sergileyen kediler veya süt kalitesi yetersiz ve düşük olanlara da bu müdahale yapılabilir...
Bu arada kedilere baktığı için komşuların şikayetiyle evini değiştirmek zorunda kalN Ayşegül öğretmen hala kedilerle ilgilenmeye devam ediyor. Bu ilgilenmek öyle böyle değil; sokak kedileri için binlerce liralık borca girecek şekilde... Ama eski mahallesindeki kedilere mama getirmekten de vazgeçemiyor. Çünkü o kediler sokakta da yaşasa onun sorumluluğundaydı ve eski mahallesindeki kedilerle arasında duygusal bir bağ vardı. Ama onu istemeyen mahalleli, onu görmekten hala rahatsız; çünkü kedilere mama verilmesini istemiyorlar. Her zaman diyorum, hayattaki her canlı, yaşam zincirinin halkalarından birdir ve o halkalardan bir koparsa, insan türü de tehlikeye girer, tıpkı Korona'da olduğu gibi. Ayşegül öğretmene diyorlarmış ki, bu da kafayı kedilerle bozdu; oysa kimse kafayı kedilerle, veya duyarlılkla bozmaz; sizin gibi duyarsız ve vicdansız insanların cahilliğinden başka bir şey değildir bu düşünce...

***

İnterseks arkadaşımız kendisini erkek bedeninde kadın cinsiyetinde eşcinsel olarak tanımlıyor. Bu da aslında transseksüellik denilen şeyin de toplumsal cinsiyete uygun bir ifade şekli olduğunu anlatıyor. Çünkü rahmi var, çocuk doğurabilir ve sevmediği penisinden kurtulabilir. Diyebilirsiniz ki, eşcinsellik başka, kendini kadın gibi hissedip trans kadın olmak başka... Ama interseks bireyin kendini tanımlayan cümlesine dikkat ederseniz, ben erkek bedeninde bir kadın, yani eşcinselim diyor. Yani erkek bedeninde kadın gibi hissetmekle eşcisnelliğin aynı olduğunu söylüyor bir anlamda. Aslında penisinden rahatsız olduğunu söylerken de interseks olmayan transseksüellerin homofobisini sergiliyor. Hani ben, transseksülelik, bedeniyle barışamamış homofobik bir eşcinsellik diyince tepki göteriyorsunuz ya; aslında homofobi denilen şey, LGBTİ bireylerde de heteroseksüel heteroseksistler kadar güçlü olabiliyor. Ve bu homofobi kişinin bedeni dışında hayatla barışamama, çevresine karşı dik durup mücadele edememe şeklinde de yansıyor. Dikkat ederseniz homofobik olmayan eşcinsellerin ne bedensel ve psikolojik anlamda kendisiyle, ne de çevresiyle bir problemi oluyor. Homofobik olmayan eşcinselin bırakın içsel çatışma yaşmasını, çevresine karşı da kendisi için gerekli mücadeleyi veriyor veya toplumun konuya bakış açısı onun kimliğine bakış açısını olumsuz bir şekilde asla etkilemiyor. Dışarıda bir homofobi var ama bu benim cinsel kimliğimin sorunu değil, konuya cahil kalan, hetorseksizme koşullanmış toplumun sorunu diyebiliyor ve hayatını travmasız sürdürebiliyor...

Çocuklarınıza kendi hayat görüşlerinizi yansıtan proje çocuklar gözüyle bakıp, Boğaçhan, Tonguç gibi isimler verirseniz, yarın çocuğunuz top çıkarsa hem siz hayal kırıklığına uğrarsınız, hem de çocuklarınıza hayatlarını zindan edersiniz. Kültür içselleştirilen ve öğrenilen ama herkese uymayan çok da zorunlu bir şey değildir ama eşcinsellik doğuştandır ve değiştirilemez!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder