21 Mayıs 2020 Perşembe

17 Mayıs 2020 facebook notlarım

İstanbul'da yaşayıp da kendini dünyanın merkezinde sanıp, ayağına gelinmesini isteyecek kadar geri zekalılığı kabul edemiyorum!

İstanbul da, New York, Paris, Roma veya benim köyüm veya kutuptaki ayıların yaşadığı yer gibi bir nokta! Gördük yani, biliyoruz!

Ben sadece Denizli merkezden sevişiyorum; özgüvenin tam ise, bunun metropülü de bir, kırsalı da!

Son dönemlerde kazanmak veya kaybetmeyi sorgulamaya ve neyi kazanıp neyi kaybettiğimizi belirleyenin, olaya ner'den baktığımızla alakalı olabileceğini (biliyordum da), yaşadığım olaylarla daha da düşünmeye başladım. Evet, hayatta kazanılan veya kaybedilen her şey gelip geçici şeyler ve senin hesabına değil bile. Yani bir girdi çıktı oluyor, kağıt üzeirnde kar-zarar oluşuyor ama asıl kar ve zararın senin vicdanına ne kadar dokunduğu. İnsanız hepimiz ve vicdanımızı rahatsız eden şeyleri de unutup hayatımıza devam ediyoruz ama herkesin hayatına vurdum duymaz şekilde devam etmesi farklı sevilerde oluyor. Ben özellikle hayvanlarla olan olaylarda hiç vurdum duymaz olamıyorum. Mesela kedilerin başına her bir şey geldiğinde kendimi suçlu hissediyorum. Yani doğal seleksiyon falan önemini kaybediyor. Neyi eksik veya fazla yaptım diye kendimi sorguluyorum. KAZANILAN, KAZANCIMIZ belki de sadece TECRÜBE şu kısacık hayatımızda. Ama onu da ne kadar yeterli ve doğru kullanabiliyoruz tartışılır...

TANRINIZLA SİZ NASIL İRTİBAT KURUYORSUNUZ?
Kapımın önünden geçen araçlar, burnunu hemen ana caddeye sokmak için öyle bir hız yapıyorlar ki... Yolu ortalıyorum yavaşlasınlar diye, bana mısın demiyorlar. Tanrı nerede? diye sorguluyorum; "Varsan ey Tanrım bu zibidileri niye bu gezegene gönderiyorsun?" diyorum. Tanrı cevap veriyor sanki... "Kulum Halil, istisnalar hariç bu dünyada zibidi olmayan mı var?" diyor ve devam ediyor, "İnsanlar trafik kazalarında geberirlerken, bir tarafta yapılan araba rallileri neyin göstergesi sence? Ayrıca benim varlığım şüpheli. Aslında tanrı denilen kavram, senin inandığın gibi hayatın ve evrenin bir bütünü. O yüzden kafanızda yarattığınız bireysel bir Tanrı olarak benden medet ummayın boşuna. İnsanların başına gelenler de benim gazabım falan değil, Neşet Ertaş'ın dediği gibi insanlar kendi ettiklerinin karşılığını buluyorlar gezegeninizde. Bana, yani gelmeyen bir sese kulak vermeyin, hayatı deneyimleyen ozanlara, filozoflara kulak verin..!". Teşekkürler Tanrım, çok yardımcı ve aydınlatıcı oldun! diyorum kendimce.
Siz nasıl konuşuyorsunuz Tanrınızla?

Ben bir enstrümanla hiç duymadığım melodileri deşifre edebiliyorum. Aslında biraz pratikle çok kolay; bence herkes İngilizce konuşabilmeli, nota bilmeli; 3 insan olursunuz o zaman ve bunlar aracılığıyla milyonlarca fikir!

Herkesin bir devri var ve Cansu Koç da belki devrini tamamladığı için artık çok çabalamıyorDUR! İnsanlar anlamıyor diye, sanat dilinden vazgeçilmemeli!

İnsanlar anlamıyor diye, sanat dilinden vazgeçilmemeli!

Aşk fedakarlığı hak etmez; çünkü insanlara güven olmaz! Bir süre sonra dötleri kalkar ve döt gibi ortada bırakırlar insanı!

Adam telefonumu bulmuş internetten, hadi İstanbul'a gel seks yapalım diyor. 15 milyonluk İstanbul'da yatacak birini bulamıyorsan, demek ki sende bir bozukluk var; 20 gr. et parçası için kilometrelerce yol katedip, günlerce vaktimi mi harcayacağım; akıl ve mantığa inanan biri olarak, şu hayatta yaşadıklarımı aklım havsalam almıyor inanın! NER'DEN DÜŞTÜM BU GEZEGENE?!

Twitter'ın sürekli sayfa formatı değiştirmesinden midem bulanıyor. Twitter'dan çıkış noktasını bulamadım. Google'de Twitter diyor ki çıkış için, "Ayarlar"dan "önce hesap"ı tıklatın diyor. Yok ki böyle bir şey. Sayfayı baştan aşağı tek tek tıklayarak kendim buldum. Sol alt köşedeki isim ve profil resmimden çıkış yapabiliyorsun. Kısa sürede yaptığı ilkinci değişiklik bu. Kabak gibi orta yere bir yere koy çıkış noktasını. Hayır amacınız ne?

N'OLDU, GELE GELE GENE DEDİĞİME Mİ GELDİNİZ!?
Bu yıl evde 30 kedi olunca, bunu duyan insanların gözü çanağından fırlıyor. Oysa onlara gözüm kulğım gibi baktığım halde, seleksiyona uğramaktan kurtulamıyorlar. Bu yıl Chitosh kızım kayboldu ve ardından önceki iki yavrularından kalanlardan biri kayboldu, biri araba altında kaldı, son yavrularından biri de vefat etti. Jazzie kayboldu, Boziş kayboldu, Suzi de gözükmüyor son birkaç gündür. Bu yıl dişi kedilerden 5'i hamileydi ve Meleğin 4 yavrusunda 2'si ex oldu, zaten önceki dönemde de iki kere yavruladığı 8 yavrusundan hayatta kalan olmamıştı. Lilly dışarıya doğurdu evde çok kedi olunca ve şu anda durumlarının ne olduğunu bilmiyorum. Carol'ın 4 yavrusundan 3'ü mefta oldu. Fırıl'ın iki yavrusundan biri gugün ölmüş. Sanırım annesi üzerine yatmış. Ve bu yılki 5 dişi kedinin evde kalan yavrusu 5 tane ama birisi de gidici gibi.Evde şu anda 4 sokak kedisi, 9 evde doğan kedi olmak ve 5 bu sene yeni doğan ile 18 kedi var. Dışarıda yaşayan Lilly ile 19. Yani kısırlaştırma falan, veterinerlere para kazandırmak ve de kedilerin anne olma hakkını elinden almaktan başka bir şey değil... Üzücü tarafı onları yaşatamamak!

ARABASININ ÜSTÜNE KEDİLER SIÇIYORMUŞ DA; AĞZINA SIÇSINLAR TERBİYESİZ!
Karşı apartmanda oturan adam arabasını kapımın önüne park etmiş, gözümün içine baka baka arabasını siliyor. Daha önce alt komşusuyla haber göndermişti kedileri arabamın üstüne sıçıyor diye, bende ağzına sıçıvermiştim caaart diye ve tekrarında bir haber gelmemişti. Bugünde bana bakıyor ama ben hiç umursamıyorum. Ulan utanmaz, hem karşıda oturmana rağmen benim kapımın önüne park ediyorsun, bir de benim kedilerimden rahatsız oluyorsun; bu ne terbiyesizlik! Hangi cehenneme park edeceksen et arabanı. A,hem altı üstü bir teneke parçasıyla motordan ibaret bu araba dediğin; üstüne kediler sıçsa ne olacak, kuşlar sıçsa ne olacak. Çok değerliyse evine sok. Akşama kadar yatıyorsun işte ki 150 kilo göbek yapmışsın. Kediler sıçsın, sen temizle! Ayrıca kedilerin arabasına sıçtığı falan yok, sıçtıysa bile bütün sokakların kedisi benim değil ki; benim kedileirm evin içinde geri zekalı! Kaşınıyorlar resmen; du' bakalım nasıl saldırıya geçecekler, benim elimden nasıl bir kaza çıkacak bilmiyorum. Çıkmaz da, lafın gelişi söylediklerim ama ağızlarının payını öyle bir alırlar ki DELİ HALİL'den...

EŞCİNSELLİĞİN HASTALIK OLDUĞUNA İNANIYOIRSAN, ALMANYADA MOK İŞİN Mİ VAR?
Almanya'daki homofobik Türk doktorunun görevden uzaklaştırılmasını homofobik Sabah gazetesi bakın nasıl trajedik hale getimiş; "3 satır yazıyla kovdular!" Beter olsun. İyi ki dötüne kazık çakmamışlar. Ulan elalemin dötünün başının hasta olup olmamasından sana ne? Almanları eşcinsel diye beğenmiyorsan Arabistan, İran, Afganistan gibi homofobik bir ülkeye git; orada istediğin kadar yırt dötünü "eşcinsellik hastalık" diyene. Sana nasıl diploma vermişler şaşıyorum. Hastalığın literatürde bir tanımı var; döt baş meselesi değil ki hastlık denilen illet!

TÜRKİYE, EŞCİNSELİNİ KORUMAYAN HOMOFOBİK BİR ÜLKEDİR. BU DA BÖYLE BİLİNE. HANGİ AVRUPA BİRLİĞİ'NE GİRMEKTEN BAHSEDİYORSUNUZ SİZ? HAK ETMİYOR Kİ BUNU!
Bugün Anti Homofobi Günü idi. Unutmadım, unutturmayacağım yaşadıklarımı. Daha durun, neler paylaşacağım. Ben değil, bana bunu yapanlar utansın! GEÇMİŞ DE OLSA, HERKES YAPTIKLARININ CEZASINI ÇEKMELİ!

SEKS İŞÇİLERİ OLMASA, SEKSsİZLİKTEN BİRİKEN ENERJİ BÜYÜK PATLAMALARA SEBEP OLABİLİR..!
Eğer birileri, bir şeyleri göztünüzün içine sokmuyorsa, bundan rahatsız olmayın, karşı olsanız bile. Çünkü herkes, kimseye zarar vermiyorsa, istediği şekilde yaşama hakkına sahiptir. Bir de bu dünya arz talep meselesi, müşterisi var ki, o da pazara çıkyor. Meslea ben seks işçiliğini tasvip etmiyorum ama buna niye karşı çıkayım ki; Seks işçileri sayesinde insanların seks yapamadıkları zaman biriken gazları alınıyor işte, daha ne istiyorsunuz; seks temel bir ihtiyaçtır ve gerçekleştirilmezse, cinsel saldırıya sebep olur çünkü. Çınar meydanına çıktığımda bir travesti görüyorum son günlerde. Dalgın dalgın yürüyor, banklarda oturuyor... O kadar masum ki.. Üzülüyorum şahsen. Belki kendi tercihi, belki hayat şartları. Elimden gelse ona çok yardımcı olmak isterdim.

Ben bir öyle bir böyle değilim; sosyolojik bazda olaylara her açıdan bakmaya çalışıyorum! Seks işçiliğini tasvip etmemem, yasaklanmayı gerektirmez. Herkesin kendi seçimi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder