Hayatı çok sevdim, yaşamayı çok sevdim; çünkü güzeldi hayat, bir hediyeydi belki dünyaya gelip nefes almak ve de bu süreci pratik yapmak... Dünya iyisiyle var, kötüsüyle var... Kötü tarafını kabul etmek gerekiyor mu bilmiyorum; hayatın bir gerçeğ diye. İnsan başına kötülük gelmeyince kötülüklere duyarsız kalabiliyor; çünkü canı yanmayınca başkalarının sorunu o kadar önemli olmayabiliyor. Başına gelince de, eğer o taraklarda bezi yoksa-kötülükle uzaktan yakından alakası yoksa-yani kötüdeğilse-kötüük de göreceli bir kavram ama kimseye zarar vermiyorsa, travmatik olabiliyor. Neden diyorsun, olmamalıydı diyorsun, kendine kızıyorsun, filmi başa sarmak istiyorsun... Evet, hep hayata pozitif yaklaşmaya çalıştım; çünkü insanın hamuru ne ise, bunu değiştiremiyor. Hani bazıları niye bu kadar acı çekiyor diye sormamak gerekiyor. Çünkü insnanın bir yapısı var ve yapısından ödün verip de, kötülüklere alışamayabiliyorsun. Yani bir şeylerin farkına varıyorsun ama safsan o saflığını kullanabildikleri gibi, sen de saflığından kurtulmaya çalışmıyorsun. Yani ortalık kötü diye, sen de kötü olamıyorsun. Ne kadar dikkat etmeye çalışsan da, kötüler olduğu sürece, iyileri bir şekilde tuzağa düşürüyorlar, bir şekilde kullanıyorlar. Bu ben iyi, şu kötü meselesi değil; olayı kişiselleştirmiyorum, genel analamda konuşuyorum aslında. Kimisi kaldırabiliyor kötülükleri, kimisi kaldıramıyor. Ve kaldıramayanları anlayabiliyorum. Herkesin dayanma gücü bir değil çünkü. Sakın yanlış anlaşılmasın, ölümü-intiharı falan tavsiye etmiyorum ama artık dayanma gücü olmayanları anlayabiliyorum diyelim. Bu bir veda yazısı falan değil ama anlattıklarım minvalinde hayatımın en kötü anlarını yaşıyorum. Ölmek istemezsin ama ölmek istiyorum diye haykırdığın anlar vardır ya, bunun en şiddetli dönemini yaşıyorum. Ama şu da bir gerçek... Bu dünyada artık yapmak istediğim bir şey kalmadı. 50 senede hiç de rahat bir yaşamım olmadı şikayetçi olmasam da. Yapay zekadan falan bahsediyorum ya ölümsüzlük için, yok bee! Şöyle bir hazırlık yapsam mı artık diye aklımdan geçirmediğim anlar olmuyor değil. yapacak birkaç işim daha var bir-iki yıllık süreçte. Şöyle bir düzen sokayım diyorum, sanki geride bıraktıklarımın benden sonra bir önemi olacakmış gibi... Dediğim gibi bu ölmek istemek değil ama belki de bunun bir alt evresi olabilir; hazır olma hali diyelim. Yani bavulunu hazırlarsın, seni terminale götürecek servisi beklersin ya, öyle bir şey. Hazır olmak istiyorum artık. Yoruluyorum bazen çünkü.Hazır olayım da, gitmek telaşlı olmasın istiyorum. Pıt diye..! Evet, şu bir iki işimi de halledeyim... Zaten "oh dediğin" anda, aslında o rahat süreç yaşanamıyormuş da gibi... Bazı zamanlar dile getirmişimdir bunu, babamın öldüğü yaşta diye... Ana gidince zaten insanın yarısı gidiyor... Hayat öğretici bir şey ama bazen, bazı kapasiteler, o iyi kötü seleksiyonu kaldıramadığı anlar oluyor ve kaldırmadığı anlar sürekli hale gelebiliyor. Çünkü amaçların kalmayınca, hedeflerin kalmayınca; niye diyorsun, niye o zaman, ne gereği var ki..? Dediğim gibi bu bir veda değil ama bana güzellik katan herkese teşekkür etmek istiyorum; çünkü uyku da ölümün kardeşiymiş! Belki bazıları için sabah olmayabilir güneşi görmek istese de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder