19 Nisan 2020 Pazar

Eşcinsel rolleri belirleyen homofobiye dair!

Homofobi, eşcinsel karşıtlığıdır. Yani eşcinsellikten korkuya dayalı nefret. Bir dışsal homofobi var toplumun eşcinsellerden nefret ettiği, bir de içselleştirilmiş homofobi var eşcinsellerin eşcinsellikleriyle barışamadıkları.

Dışsal-toplumsal homofobinin sebebi kısaca cahilliktir (Tabii heteroseksistlik de ama heteroseksistlik de bir cahillik değil mi zaten?). Çünkü insanlar bilmedikleri şeye karşı önyargılı davranırlar ve çoğunluk ne derse, çoğunluğun dışında kalmamak için çoğunluğun tarafında yer alır. Çünkü savunulan azınlıktan olmak istemezler. Mesela eşcinselleri savunarak, kendilerine eşcinsel mi acaba denilmesini istemezler.

İçsel homofobi de aslında biraz önce dediğim gibi toplumun homofobisine maruz kalmamak için, eşcinselin eşcinselliğiyle tam anlamıyla barışamaması. Tabi bunu sadece topluma indirgemek doğru olmaz. Çünkü topluma rağmen eşcinsel hakları aktivizmi yapan eşcinselleri düşündüğümüzde, içselleştirilmiş homofobi denilen olayda kişinin kendi yapısı da belirleyici bir faktör. Çocukluktan itibaren erkek egemen yapıyı, toplumsal cinsiyet rollerini içselleştirmesi de cabası.

Aslında dışsal homofobi kadar tehlikeli biliyor musunuz içselleştirilmiş homofobi? Çünkü dışarıdaki homofobi sana uğrarsa tehlike arzeder ama senin kafanın içindeki kendine olan nefret-içsel homofobi, sürekli mücadele etmek zorunda kaldığın bir durum. Ve dışarıdaki homofobi bitmediği sürece, kendinle olan savaşın da büyüyerek devam edecek, seni farklı arayışlara itecektir; din yoluyla kurtulma, heteroseksüel yaşamı deneyimlemek gibi...

Ve bu tabiki de senin yapına ters olan bir yaşamı-yükü sırtına yüklemek ve hayat boyu bu senin doğana ters olan yaşam biçimini yaşamaya zorlamak demektir. Tabi yaşamak istiyorsanız, insan, doğasına sırtını ne kadar dönebilir ki; öyle veya böyle, az veya çok yaşayacaksın, gerçekleştireceksindir kendini-eşinsel tarafını. Bunu kadına arkadan yaklaşarak yapabilirsin veya sadece aktif geçinerek, ya da travestilere giderek-onlara pasif olarak bile, ya da toplumsal cinsiyet rollerini bu gizli yaşamına uyarlayarak; sen erkek geçinip, kaşındakini kadın rolüne sokarak;..

...veya mesela trans bir kadının kendinin heteroseksüel olduğunu iddia edip, toplumsal cinsiyete uygun birini seçerek... Bunu daha açık ve anlaşılır anlatayım. Mesela ben transseksülliği cinsel yönelimiyle barışamamış eşcinsellik olarak tanımlıyorum ya, işte kendini mesela kadın hisseden bir erkeğin transseksül olarak, heteroseksüel bir erkekle beraber olma isteği gibi. Oysa onlarla beraber olanlar da gizli bir eşcinseldir; yukarıda da dediğim gibi içselleştirilmiş homofobisi olan, eşcinselliğiyle barışamamış gizli eşcinsel; yani aktif geçinen, kendini toplumsal cinsiyet rollerinden erkek sınıfına sokan...

Aslında eşcinselliğe dair ifade çeşitlerini belirleyen de homofobi diyebiliriz bu açıklamalara istinaden. Kendisi olamayanlar, bir şekilde kimliklerini toplumun kabul edebileceği bir kılıfa sokmaya çalışıyorlar. Kendini trans olarak tanımlayanlar, aktif veya pasif eşcinsel olarak tanımlayanlar gibi... Tabi bunların savunuları da heteroseksizme uygun şekilde oluyor; Transseksüeller "Tanrı beni yanlış bedende yaratmış", aktif eşcinseller "ben erkeğim, ne bulursam mikerim" veya "ben onu kadın zannetmiştim", pasif eşcinseller "tecavüze uğradım, böyle oldum", biseksüeller "benim için farketmiyor" gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder