8 Nisan 2020 Çarşamba

7 Nisan 2020 facebook notlarım

Çocukluğumda en çok sevdiiğim sanatçılardandı Yeşim Yılmaz . TRT'de "Gel Bana Gel" şarkısı çıkacak diye heyecanla beklerdim. Hala da o şarkısını en çok severek dinlerim ama her şarkısı çok güel.. Ne mutlu bize ki sevgili Hakan Eren sayesinde onun şarkıları bir CD üzerinde kalıcı hale geldi ve tertemiz kayıtla dinleme imkanına kavuştuk. Bir de o dönem sanatçılarının isimleri çok farklıydı; Yeşim, Yeliz, Gökben, Sezen, Nilüfer, Nükhet, Ajda, Zerrin... Bu isimler daha sonra o kadar çok verildiki çocuklara... Etrafımızdaki yeni jenerasyonun bu isimleri aslında hep onlardan alınmıştır... Bu şarkıdaki melodinin gücü ve düzenlemenin harikalığını farkedebiliyor musunuz?

Devlet parasız maske dağıtacağına, tanesine 1 lira standardı getiremez miydi?Bundan da mı fırsatçılık yapılıyor PR adına diye düşünmeden edemedim. Çünkü bugün sakallı, fesli bir hacı abi, "bak gördün mü devletimizi, gene ne büyük devlet olduğunu gösterdi maskeleri bedava dağıtarak" dedi. Amaca ulaşılmıştı gene!! 50 kuruşluk maskeyle oylar garantilenmişti.

Youtube'da şarklar ardarda çalıyor yaa... Bazen hiç beklemediğiniz şarkılar da çalmaya başlıyor pat diye... Gene bir şarkı başladı; sanki TSM, sanki arabesk, insanı baymadığı için de hafif popumsu şeyler de var... Çünkü orkestra salt arabesk ve alaturka da bu kadar tane tane insanı baymayacak şekilde olmaz. Düzenlemeyi de kim yaptıysa çok güzel yapmış. Söyleyen ise akıllara ziyan güzellikte bir ses. Ve huzurlarınızda Ayşe Mine. Nasıl dolu dolu bir sessin sen Ayşe Mine. Hani bir bardağa en ince kumu koysan da aralarında boşluk kalır ama Ayşe Mine'nin sesinde o kadar bile boşluk olmayan dolu dolu bir sestir. Yani ses dinlemek istiyorsan Ayşe Mine dinleyeceksin, o kadar. Hakan Eren de mükemmel seçimleriyle kliplendiriyor, Youtube'e yüklüyor şarkıları. Ruhuma ilaç gibi geldi, derin bir nefes aldırdı Mum şarkısı... Şarkının adının da sadeec MUM olması çok ilginç... Herkesin emeğine sağlık...
Nedenini bilmiyorum; 70'lerin, 80'lerin sanatçılarını ve müziklerini daha çok seviyorum, vazgeçemiyorum...

ben vicdansızlıklarla bütünleştiğim an ölümümü gerçekleştirmişim demektir. Kendisi tokken kedilerin aç kalması umurlarında olmayan insanlarla ben bütünleşemem. Gerçek vicdan ve duyarlılık başka bir şeydir. Ben bir kedim eve geç geldiği zaman tedirginlikten agresifleşen bir insnaım. Benden, yapımdan vazgeçmem beklenmemeli. Amaaan, onlar bir hayvan diyemem. Hayvanlar bir robot değil ki. Eğer sen onlara sevgi ile yaklaşırsan, kendi kapasitelerinde ses çıkarıp, elleriyle yüzüne ve dudaklarına dokunup bir şeyler anlatmak isteyen insan gibi canlı olduğunu hissetseydiniz, daha çok bağırmamı isterdiniz... Benim yapım bu ve yanlış bir şey yok bunda. Ben çocukluğumdan beri böyleyim ve inandığım doğrularımdan istesem de vazgeçemem. Ben çocukken de kedilere bir şey yapıldığı zaman mahalleyi ayağa kaldıran bir çocuktum... Tecrübelerim doğrultusunda, insan türü de 5-10 milyarlık bir gezegenin çok kısa sürecine tekabül eden canlı türü. İnsanlar da bilimsel olarak düşünebilecek bir yapıdalarsa, bu konuda çaba sarfedip bilinçlensinler. NİYE BEN İNANMADIĞIM YANLIŞLIKLARLA BÜTÜNLEŞEYİM Kİ?

Topluma uymayı kabul etmiyorum.Toplum akıl ve mantık çerçevesinde doğruya doğru ve herkesi-şeyi kapsayacak şekilde dönüştürülmeli

Eşcinsellik toplumumuza aykırıymış! Doğasını yitirmiş toplum da bana aykırı. Ben heteroseksüelleşeceğime, toplum eşcinselleşsin!

Toplumlar et yiyeceğine, artık hayvanları yaşatmasını öğrenmeli; çünkü insanlar et yemeden yaşayabilir; Protein her şeyde var!

Ben et yemediğim için çok mu sağlıksız ve de geri zekalıyım sizce? Bakliyatları yiyin yiyin os.run, daha rahatlatıcı!

İnsanların elini kolunu bağlayacaksın, kaplanı getireceksin ve kolundan bir lokma ısırtacaksın; nasılmış et yemek!

Yağmur yağınca cennet ve huzur sürecim başlıyor... Keşke yağmur hiç durmasa...

Doğum tarihine gün yazıp da yıl yazamamak... Doğum tarihim 1 yıl küçük yazılmış ve bu bile beni çok rahatsız ediyor. 69 özel çünkü

Doğum tarihim 10 Haziran 1969 ama bir ablam Haziran'ın 10'u bir ablam 15'i diyor. Belki 14'üdür ne bileyim ama İkizler burcuyum!

Bağışıklık sistemi hücrelerinin bulunduğu barsakları, her türlü organizmaya karşı yoğurtta bulunan probiyotikler çok iyi koruyor!

Koronavirüse karşı en iyi ilaç yoğurt ve uyku ile bağışıklık sisteminizi güçlendirebilirsiniz!

Bu kış iki kere nezle oldum ve belirtillerini baz aldığımda Korona olmadığını anlıyorum. Ben günde 3 öğün yoğurt yiyen bir yörüğüm

Biz geçmişten beri Cover'ci bir milletiz. Aranjman dediğimiz Türkçe Sözlü Hafif Müzik'te geçmişte bile o kadar başarılıymışız ki, orjinalleri solda sıfır kalıyor. Hani o herkesin yere göğe sığdıramadığı Fairouz'u Ajda Pekkan resmen osurtmuş!

Bir zamanlar Denizli'de oluşması için ilk buluşmada içinde ilk bulunanlardan olduğum ve ismini bile benim verdiğim halde adını ağzıma bile almak istemediğim bir oluşuma sonradan katılanlar, oluşumda sadace bir gözlemci veya toplantıları kaleme alan bir kişi olarak bulunmama rağmen, Kaos GL'nin gönderdiği bayrak veya dergilerin satışıyla yürüyüşlerde kullanmak üzere pankart vesaire için kırtasiye malzemesi almak dışında bildiğim kadarıyla hiçbir maddi alış-veriş olmadığı halde, buluşmalara katılmadığım dönemde yokluğumdan istifade para toplayıp insanları dolandırdığıma dair iftirada bulunanları esefle kınıyorum. Birincisi, bayrak satışında para toplayan ben değil bu tür dedikoduları yapanlardı, ikincisi bir defa gerçekleşen bayrak ve dergi satışında katkı olsun diye en çok bayrak ve dergi satın alan bendim üstelik. O bayrakları da daha sonra yürüyüşlerde kullanmak isteyenlere hediye ettim... Böyle şahsiyetsizlerden ne aktivist olur, ne de LGBTİ'lere bir gelecek... Bu açıklamayı niye yaptım..? O grupla ilişiğimi keseli 3.5-4 yıl olmasına rağmen, hala aleyhimde karalama kampanyasına devam ediyorlar. Çünkü gerçek aktivizm partner bulmak için çay toplantısı yapmak değil, bilinçlenmek ve bilinçlendirmek için araştırma yapıp bilgisel fikir paylaşımında falan bulunmak gerektirir... Eğer burada sorgulanması gereken birileri varsa, A, B, C ve D şahıslarıdır. Onlar da kendilerini biliyorlar zaten! Tekrar altını çizerek belirteyim, toplantılara katılmak dışında hiçbir grubun resmi üyesi olmadım ve hayatım boyunca da böyle bir üyelik kişiliğime ve prensiplerime uymadığı için düşünmediğim bir şeydir. Çünkü böyle ortamlarda birlik beraberlik içinde eşcinsel hakları mücadelesi yapmak yerine, doğasıyla ve kimliğiyle barışamayanların, kendi iç savaşlarını diğerlerine yansıtmaktan başka hiçbir çabası yoktur. Yoksa Türkiye'de LGBTİ hareketinde 30 yıla yakın geçen süreçte, haklara dair biraz yol alınmaz mıydı? Oluşumlar, dernekler oturmamış kişiliklerinin savaşını bir yana bırakıp, olaylara biraz akıl ve mantık çerçevesinde yaklaşırlarsa hem kendileri için, hem de kendilerine bakış açısı için bir katkı sağlamış olurlar...

Eşcinsel hakları aktivizminin içersinde bir fiil neredeyse 30 yıldır varım ama bu süreçte bilinçli eşcinsel topluluklarının oluşamaması, bu faaliyetlere ayırdığım zamana için bazen üzülmeme sebep oluyor. Oysa benim gerçekleştirmeyi düşündüğüm hayalleirm vardı... Yaa, eşcinsellerimiz hala A, P veya kadın-erkek transseksülelik evresinde... Artık bu kalıpları yıkmaya çalışın heteroseksist - cinsiyetçi bir toplumda yaşasak da...

Muhafazakarlar, gelecekteki insan türünün cinsiyetsiz olacak olmasına karşılar; transseksüeller ne düşünüyorlar acaba bu konuda?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder