19 Mart 2020 Perşembe

Asıl yakılması gereken, nefrettir; Aleviler değil!

Beren Saat, Neslihan Atagül, Hazal Kaya, Tuba Büyüküstün, Tamer Karadağlı, Cem Özer, Barış Arduç, Şevval Sam, Cezmi Baskın, Mehmet Günsür, Kemal Sunal, Mahir İpek, Onur Tuna, Taner Ölmez, Zerrin Özer, Haluk Levent, Haluk Bilginer, Aşkın Nur Yengi, Fikret Kuşkan, Murat Ünalmış, Bergüzar Korel, Beren Saat, Fahriye Evcen, Şener Şen, Engin Günaydın, Ozan Güven, Evrim Akın, Rıza Kocaoğlu, İsmail Demirci, İlyas Salman, Kemal Kılıçdaroğlu, Ceza, Burak Özçivit, Oya Aydoğan, İclal Aydın, Okan Yalabık, Tolga Sarıtaş, Oktay Kaynarca, Şahan Gökbakar, Mehmet Ali Nuroğlu, Serhat Tutumluer, Mustafa Sandal...  https://www.youtube.com/watch?v=44lZuVhKEwE Liste daha uzuyor gidiyor...

Yukarıda saydığım isimlerin bir otele kapatılıp yakıldığını düşünebilir misiniz? Türkiyede kıyamet kopar değil mi? Çünkü onlarla bir bağ kurmuşuzdur görsel veya işitsel sanat dünyasında... Ama bağ kurmadıklarımız, bir şey paylaşmadıklarımız, hatta şöyle de diyebiliriz, çıkarımız olmayan insanları, vatandaşlarımızı yakabiliriz; öyle mi?

Ben, dün bir YouTuber'ın, Alevileri bir otel odasına kapatıp geçmişteki gibi yakmaktan falan bahsetmesinden bunu anladım... Diyor ki, "Cem evlerinde birisi mi ölmüş, oralara kimse gitmiyor ki saldırganlardan başka...". Yani saldırganlığı meşrulaştırmayı suç olarak falan görmüyor da, "Alevilerler yok ki, varsa bile başlarına bir şey gelmiyor, geliyormuş gibi yalana haber yayıyorlar." diyerek kendini haklı çıkarmaya çalışıyor... Sonra gülüyor, kendisini izleyenleri eğlendiriyor... Kimi, neyi savunuyor ki bu kişi de, böyle saçmalıyor? https://www.internethaber.com/pinar-fidan-aleviler-hakkinda-ne-dedi-kriz-cikardi-pinar-fidan-kimdir-nereli-2089644h.htm

Ben son yıllarda, özellikle Gezi olaylarında bunu bariz gördük, artık Kürt, Alevi, Ermeni meselelerinin kalmadığını, herkesin barış içinde kardeşçe yaşamaya falan başladığına şahit olduk, ben buna da inandım gerçekten. Bir konu kapatılmaya çalışıldıkça pörtler, özgürlük arttıkça kimse de kendini pörtletmez. Mesela Kürt arkadaşlarım eskiden kendilerine Kürt dememek için doğuluyum derlerdi ve ben çok utanırdım kendilerini içlerinden geldiği gibi tanımlayamadıkları için, onları rencide etmemek için de onlara Kürt demeye dilim varmazdı sanki Kürt olmak kötü bir şeymiş gibi. Artık son dönemlerde herkes birbirini kabul edip dostça yaşamaya başladıkça bir rahatlık gelmedi mi üzerimize? Yoksa bana mı öyle geliyor?

AMA BİRİLERİ SANIRIM DOSTLUKTAN, BARIŞTAN, HUZUR İÇİNDE YAŞAMAKTAN RAHATSIZ OLUYOR Kİ, BİR ŞEYLERİ GEÇMİŞ ÜZERİNDEN FALAN KAŞIMAYA ÇALIŞIYOR. ÇÜNKÜ GÜNÜMÜZ ÜZERİNDEN NEFRETE KİMSE PİRİM VERMİYOR ARTIK. SOSYAL MEDYADAN ÇOK NEFİS TEPKİ GÖSTERİLEBİLİYOR BÖYLE HADSİZLİKLERE KARŞI!

Ben mesela kendimimi pek bir şey olarak tanımlama ihtiyacı hissetmem. Çünkü bırakın insanları, hayvanların bile insanlar kadar yaşama hakkına inanan ve destekleyen biriyim. Herkes, her şey eşit haklara sahip olmalıdır bana göre! Hatta çiçeklerin ticari olarak kullanılmasına bile karşıyım. Çünkü doğanın ticarileştirilmesi, insanları vicdansızlaştırıyor. Çünkü insanoğlu çıkarı için gözünü kırpmadan, boom!
Amaaa, ben ne kadar insanların kendilerini tanımlamasına karşı çıksam da (Çünkü tanımlama olmayınca ötekileştirme de olmaz; veya öyle olacağına inanıyorum, diyelim! Yalnız benim sınıfsızlık isteğimle, bazılarının bazı kesimleri asimile etmek için tanımlanmasına karşı çıkmasını karıştırmayalım. İnsanlar kendilerini tanımlayarak önce bir tatmin olsunlar, ondan sonra zaten tanımsızlığa geçilecektir diye düşünüyorum; çünkü o yok sayılmanın, kaale alınmamanın tanımlanarak kötü psikolojisinden kurtulmak gerekiyor önce, barış ortamına geçebilmek için.), içinde yaşadığımız düzende kültürel bir hareket de mevcut; ister din olarak olsun, ister mezhep, ister etnisite, coğrafya, vesaire. Bunlardan şu aşamda vazgeçilemeyeceğine göre, nasıl biz saygı duyulmak istiyorsak, başkalarının yaşam biçimlerine de saygı duymak zorundayız. Unutmayın ki sen başkalarını ötekileştirirken, kendini de onların gözünde ötekileştiriyorsun; hem de kendini acımasız-vicdansız-duyarsız-insanlık dışı bir şekilde etiketleyerek. O yüzden insanları; kültürleri, doğuştan getirdikleri özelllikleri, dilleri, renkleri, cinsiyetleri, cinsel yönelimleri, dinleri üzerinden ötekileştirmeyi akıl dışı buluyorum. Nasıl senin inancın, inandıkların doğru olur da; başkalarınınkini yanluş bulur ve bu kesimleri nefrete hedef gösterirsin; hukuğumuz belki bu konuda çok sağlıklı işlemiyor olabilir ama insanlık dışı gerçekten bu şekilde bir ayrımcılık yapmak, insanları ötekileştirmek.

Alevileri yakalım, Kürtleri yakalım, Ermenileri yakalım, eşcinselleri zaten yakalım diyor ya bazı geri zihniyetler... Yakalım da, Türkiye'de 50 çeşit etnisite var, belki daha fazla; peki geriye ne kalacak o zaman? Sadece Sünni Müslümanlık mı? Bu ülkede yaşayan herkes, Türk olsun veya olmasın bu ülkenin bir vatandaşıdır ve hiç kimse diğerini küçümseyemez, aşağılayamaz, nefrete hedef gösteremez. Kaldı ki artık çok embesilce bu tür söylemler. Zaten bu tür ilkel nefret söylemlerinde bulunanlar, sosyal medyanın gücü sayesinde ağızlarının payını alıyorlar!


İnsanlar hakareti ediyor ediyor, sonra da ironi yaptım, siz yanlış anladınız diye kıvırıyor. Yapma kardeşim ironi. Hakaretin ironisi mi olu? Neymiş, Alevileri otele doldurup yakmalıymış! Yapmadılar mı zaten zamanında? Herkes nefretini kussun, sonra da ironi yaptım desin!

1993 yılında Sivas'ta Radikal İslamcıların Madımak Oteli'ni yakması sonucu 33'ü sanatçı olmak üzere toplam 37 kişi öldü!

Madımak Otelini yakanların baş sanığı 2012 yılında ölmüş! Corona Virüsü daha sevimli bunların yanında. İnsan böylelerinin tipine, özellikle bakışlarına, hal ve tavırlarına bakınca ürküyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder