22 Şubat 2020 Cumartesi

Pop Art tad(rz)ında nostalji!




Denizli'de şehir merkezi sayılan Delik Çınar'da yer alan Turan Bahadır Sergi salonu bir-iki haftalık aradan sonra muhteşem bir sergiye kapılarını açarak resim severlere görkemli bir sevinç yaşattı, en azından şahsım adına diyeceğim ama sergiye gelenler de açılışa kalabalık bir şekilde katılarak ve sergiye hayranlıklarını dile getirmişler. Serginin girişinde sanki tabakları boyamışlar hissi veren silikon tabaklardan oluşan renk boyalarının paletleri, karma serginin katılımcılarının paletleriymiş ve her renk ve fırça darbesi adeta doğal ve karakteristik bir resim çalışması niteliğinde. Ben sanat atölyesi ve sahibini tanımadığım için, turnelerinin Denizli ayağı sandım buradaki sergiyi. Oysa Denizlili sanatçıların bir sergisiymiş. Bu arada belirteyim, sanata gönül veren herkes benim gözümde birer sanatçı olduğu için, sanatla uğraşan kişilere de sanatçı demekte behis görmüyorum, herkes birer Picasso olmasa da! Salona girer girmez, atölye sahibi çalışmaların tamamını Pop Art olarak nitelemese de, bana göre o dönemin dergi, afiş, sinema, dizi figürleri birer Pop Art görünümünde oduğu için, tam anlamıyla bana Pop Art tarzı gibi geldi. Çünkü bazen neyi nasıl yaptığından çok o dönemin ruhu ve de seyircinin algısı da neyin ne olduğu konusunda belirleyici olabiliyor. Çünkü Pop Art, fotoğraf gibi olmaktan çok şablon gibi resimler olduğu için(yaratıcısı Andy Varhol) ve bu sergide de bu hissedilebiliyor. Bu dönemki atölye çalışmasında 70'ler ve 80'lerin, hatta 90'ların sinema, dizi, dergi, afiş, pop ve sinema sanatçıları, toplumun yaşam biçimi gibi ögeler konu seçilmiş ve her kursiyer kendi belirlediği figürü konu edinmiş. Hangi birini sayayım ki; Kurt Cobain, Şarlo, Michael Jackson, Madonna, Marilyn Monroe, Rita Hayworth, Audrey Hepburn, Mavi Boncuk filmi, Küçük Ev dizisi, çizgi film Heidi ve Red Kit, o dönemin radyo-TV-telefon gibi iletişim araçları, vesaire... Eğer atölye sahibi Siğnem Atılgan demeseydi, çok da dikkat etmeyecektim; resimlerin hepsi aynı boyuttaydı ve dikey olarak çalışılmıştı. Bu da bir ahenk yaratmış görünürlükte. Masalar konulan Vita yağ tenekelerini ise, Siğnem hanın kendi elleriyle yapmış. Evet Vita yağ bile günümüzde artık margarin sağlığa zararlı olduğu için fazla tüketilmese de, Vita yağ ömrünü çoktan tüketmiş olsa da, 70'lerin 80'lerin bir yaşam markası haline gelen bir tüketim ürünüydü. Siğnem hanımla kısa da olsa sohbet etme fırsatı bulduk. Denizli'de şu anda 10 kadar resim atölyesi varmış ve "Sanatölye" bunlara cesaret veren ilklerdenmiş. Her yıl atölye kursiyerlerinin çalışmalarından oluşan belli konseptlerde sergi açıyorlarmış. 60 civarında kursiyeri bulunan atölyenin 45 kursiyeriyle açılmış bu son sergi. Neden nostalji, diye sordum. Bir nedeni yokmuş; konu olarak bunu seçmişler bu sene ve bir yıllık bir çalışmanın ürünüymüş bu sergi. Doğrusu farklı meslek gruplarından oluşan sanat ruhlarının, sanat platformunda buluşup ve bunu toplumla buluşturabilmek güzel bir şey. Zaten daha önceki dönemlerde sosyal mesaj veren konsepleri de olmuş çocuk gelinler gibi. Sergiye eşlik eden o dönemin şarkıları ise bir bütünlük, bir tamamlayıcılık sağlıyor resime. Gene salonda çok kaldım, çok fotoğraf çektim ve çenem dütüyse de kusura bakmasınlar artık, şansıma ki benden başka salonda kimse yoktu bugünkü kapı açılışında ilk gelen ben olduğum için... Bu arada atölyenin kursiyer olarak yetişkinlerden başka çocuk ve genç grubu da bulunuyormuş...
Not: Çok resim fotoğrafladım ama geri kalanını da ziyaret ederek görebilirsiniz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder