1 Ocak
Yılbaşı ekranı ilk defa bu kadar bomboştu bana göre; resmen sıfırdı. Sadece TV 8'de müzikli eğlence vardı, o da sıkıcı bir O Ses Türkiye ünlü versiyonuydu. Bir de Doğuş Medya kanallarında ortak Fikret Şenes projesi. TRT'de ise Nostalji 1 başlığı altında 80'ler Yılbaşı eğlenceleri. İyi ki o dönemler yaşanmış da, o dönemlerle oyalanıyoruz şimdi. Zeki Müren, Emel Sayın, Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Nilüfer, Nükhet Duru, Barış Manço, Beş Yıl Önce On Yıl Sonra, Bedia Akartürk, Mazhar Fuat Özkan, Neşe Karaböcek... Bir elin parmakları kadar ama hepsi de doyurucuymuşlar ki, hala onlarla eğleniyor, hala onların yerini hiç kimse tutamıyor...
Ben bireysel yaşama inanan, onu savunan ve öyle yaşayan biri olmama, aile kavramının karşı olduğum heteroseksizme alet edilip toplumsal cinisyetleştirilmesine rağmen, doğru kullanıldıktan sonra gücüne inanan biriyim. Aile kavramı sadece kan bağı ile olan bir şey değildir. Saygı ve sevgi ile yoğrulursa güvenilebilecek en sağlam yapıdır. Başınız dara düşünce, sizin kapısını çalabildiğiniz veya onların sizi öyle veya böyle düşündüğü tek kapıdır. Elin insanı çıkarlar doğrusunda sizin arkadaşınız veya dostunuz olur ve hiç gözünüzün yaşına bakmadan sırtını dönebilir. Bazen aile anlayışı beklentilerinizi yerine getirmeyebilir ama eğer bir anormallik yok ise, aile sevgi demektir, sevgi bağı demektir. İnsan ailesinden başka hiç kiimseyi özlemiyor biliyor musunuz? Veya hiç kimseyi aile bireyleri kadar güçlü sevemiyor, hiç kimseyi aile bireylerini koruduğu kadar korumuyor, başkalarına koşulsuz güvenemiyor, vesaire... Mesela aile bireylerinin başına bi şey geldiği zaman canınız başka yanıyor, sanki kendi canınız yanıyormuş gibi bunu derinden hissediyorsunuz... Bilmiyorum belki düşüncelerim bazılarına ters geliyor olabilir ama ben aile kuramasam da bir ailemin olmasından dolayı hep kendimi güvende hissettim. En azından beni dışlamayan bir ailem oduğu için bile kendimi şanslı hissediyorum. İnsanların çıkarları olmazsa size alo bile demezler ama aile bireylerinin aklına gelirsiniz. Belki hayata bakış açılarımız farklı olabilir aile üyleriyle ama ben ailem olduğu için kendimi hep mutlu hissettim. İnsanın hayatından herkes siktirolup gidiyor ama ailen hep yanında oluyor. İnsan olgunlaştıkça aile kavramının önemini daha iyi anlıyor. En azından benim hislerim bu doğrultuda. Yeğenlerim geldi bu sabah ellerinde kek ile... tadı, en marka keklerde bile yok; çünkü içinde sevgi var...
Yeni bir yıl, önceki yılların bileşkesidir! Daha ilk günden bunu görebiliyorsun..!
Yılbaşı gecem nasıl geçti; birkaç yılbaşı hariç hep yalnız geçirdiğim gibi, bu gece de yalnız geçirdim ve diğer günlerden hiçbir farkı yoktu. Sadece bir arkadaşım geldi, onunla biraz oturduk, o kadar. Aynı gün, aynı süreç devam ediyor işte. Bazıları eğlence gibi rutin dışılıklarına bir araç edinmiş olabilir Yılbaşı'nı, ne güzel!
#tenis te başarının sırrı: sevmek, çok çalışmak, teknik ve yetenek! Mrs. LAyla bunun en güzel örneği!
2 Ocak
Türkiye'de kadın!
İki gündür eski kocası veya eski takıldıkları tarafından rahatsız edilen kadınlar kafamı meşgul ediyor; yaşadığım şehirde karşıma çıkan 2 örnek dolayısıyla... "Hayır"dan anlamamak, hastalıklı bir ruh halinden başka bir şey değildir. Bu da toplumsal erkekliğin ne kadar acınacak ve de onursuz bir şey olduğunun göstergesi. Yaa hayır diyor, istemiyor... Ama şöyle bir şey var erkeklikte. Ben acizim diyor, sen bana yar olmadın diyor, eğer ben mutsuzsam senin mutlu olmaya hakkın yoktur ve bu hayatı sana zindan ederim diyor. Yani bu da nereye çıkıyor; erkekliğin, Duygu Asena'nın dediği gibi, gelişimini tamamlayamamış bir hayvanlığa. Yaa, ben birini seviyorsam, o beni sevmese de onun mutlu olmasını isterim. İkincisi, beni sevmeyen bir insan, ben sevsem de beni ne kadar mutlu edebilir ki..? Bu kadarını bile düşünemiyor işte toplumsal erkeklik. Bu yobazlar toplumsal cinsiyet eşitliğine, işte ipleri vermemek için karşı çıkıyor. Tabi burada erkekliği bu hale getiren kadınlık gibi yardımcı faktörleri gözardı edemeyiz!
4 Ocak
Hayatta hiç kimseye ne zarar vermeyi düşünmüşümdür, ne de zararım olmuştur; bazılarının çıkarına ters düştüysem, bu kendi sorunlarıdır!
Almanya'ya çalışmaya gidenler yıllarca yabancı düşmanlığında şikayet ettiler ama BİZİM de yabancı düşmanlığı konusunda onlardan bir farkımızın olmadığını görmedik mi?
Haberler takip etmeyi bırakalı 1 yıl oldu. Bugün bir baktım, değişen bir şey yok; tecavüz, cinayet, uyuşturucu, ülkeler arası çatışma...
5 Ocak
SUNA SELEN: Eşim Münir Özkul hastanede yatarken, paramız olmadığı için tam 3 ay Çapa'dan İstiklal'e yürüdüm. Ama hiç zoruma gitmedi, spor olarak düşündüm. Oyuncuyuz diye paramız var sanırlar ama tiyatrocuların çalışmayınca parası olmaz. Kurtuluş’ta küçücük bir evde oturuyorduk. İmkanlarımız da feci kısıtlıydı. Sonra ben sokakta bir köpek buldum, kendi boğazımızı zor doyururken, onu da ailemize dahil ettim. (Gülüyor) Üst kattan bir komşu köpeğe ciğer parçaları getirdi. O an “Acaba bu ciğerleri köpeğe mi versek yoksa pişirsek yesek mi” diye düşündüm. (Gözleri doluyor) Sonra vicdanımız ağır bastı. Bizim yememiz namuslu gelmedi. Köpeğe yedirdik. Biz aç kaldık ama köpeğimizi doyurduk. Biz imkansızlıklar içinde mutluyduk.
7 Ocak2020
EŞCİNSELLİK ne ayıp ne günah, ne hastalık ne anormal; gerçek ayol GERÇEK!
Kargomun dağıtıcı şubede bekleme süresinin 1 gün olduğuna dair mesaj aldım. Acaba geri mi gidecek düşüncesiyle almaya gittim. Dağıtımda değil, şubedeymiş. Cumartesi günü dağıtıma çıktığını, evde bulamadıklarını söylediler. Sana irsaliye bırakılmamış mı, telefonla aranmamış mısın, mesaj gönderilmedi mi diye sordular. Hayır dedim. Oysa o gün akşama kadar evdeydim hasta olduğum için ve gelen giden olmadı. Kargomu aldıktan sonra iki mesak geldi bbana. Önce kargo Halil Kandok tarafından alınmıştır diye, sonra kargonuz dağıtıma çıkmıştır diye. Yani yapılacak işleri ben kargomu teslim aldıktan sonra yapmış gibi göstermek adına mesaj geçiyorlar yazılı kanıt olarak. Kargo adrese teslim şeklinde olmasa ve ücretini ödemesem anlayacağım... Türkiye'de yaşamayı seviyorum ama çok disiplinsiziz yaa!
O kadar şekilciyiz ki, bunun sebebi cahil olmamızla alakalı. Mesela estetik bir fotoğraf paylaşıyorsun, hiç kimsenin umrunda olmuyor ama insan bedeninden br et parçası paylaşıyorsun cinsel arzuları depreştirecek ama hiç estetik olmayan, ooooo... Hayvanınbile sempatik olanına gönül veriyorız... Dünya değil şekilci olan, insnalar...
Avustralya'daki yangını hükümet çıkarmıştır büyük ihtimal. Çünkü kanguru nüfusu insan nüfusundan fazla diye katletmeyi düşünüyordu
Yeter artık paylaşmayın Avustralya'da yanan hayvanları;ya kendimi öldüreceğim, ya Avustralyalıları doğaya sahip çıkamadıkları için
6 Ocak 2020
Ölen-intihar eden insanların arkasından üzüntülerini dile getiriyor ya insanlar, sonra da sistemi suçluyorlar falan... Siz o sistemin bir parçası değil misiniz? Ölen kişiler size yardıma gelme cesareti gösteremediyse, belki de yardım istedi de reddedildiler bile, bundan siz de suçlusunuz. Kim mi bu siz dediklerim; komşusu aç iken, diğerlerinin miki taşağına denk olan hepiniz. Duyarsızların duyarsız olduklarını biliyoruz da, duyarlılık maskesi takınanlar; en çok siz iğrençsiniz! İntihar eden üniversiteli kız için, kimse haberimiz yoktu falan demesin... O tweetleri attığında, gören hiç kimse olmadı mı? Zaten sesini duyurmak için atmıştır o tweetleri, onurluca dolaylı bir yardım isteğiymiş bu.. Keşke benim haberim olsaydı diyorum... Biliyor musunuz, en çok yardım kuruluşlarından, derneklerden nefret ediyorum. O kadar işlevsiz ve çıkarcı kurumlar ki bunlar... Hepsini çok iyi biliyorum. Neye ve kime hizmet ediyor bunlar biliyorum... Tatile çıkanlar, hacca gidenler, evde karınlarını doyurmak yerine lüks restoranlarda hava atmak için yemek yiyenler, ihtiyacı olmadığı halde terapi mahiyetine alış veriş yapıp bununla övünenler... Sizlere iğrençsiniz demek bile gelmiyor içimden; çünkü szlere kötü laf söylemek bile size iltifat sayılacağı için, ne haliniz varsa görün diyorum... Bi titreyin, bi kendinize gelin yaa... Bi vicdanınızı harekete geçirin, bir insanlığınızı... Bütün bunlardan, bu ülkeyi yönetenleri tahsis edenlerdir suçlu olan! Dışarıda yağmur yağıyor ve kimbili kaç kedi şu anda açlıktan üşüyordur. Tabi size göre doğanın kanunudur bunlar değil mi?
Not: Başka bir haberde, Sibel Ünli'nin yardım tweetlerinden sonra arkadaşlarının onunla konuştuklarını 15 gün psikolojik tedavi gördüğünü okudum ama hayatta değişen bir şey olmayınca,....
Sibel Ünli 7 değil de 2 çocuklu bir ailenin evladı olsaydı, belki de bu sıkıntıları yaşamayıp intihar etmezdi!
Tanrı rızkını verir diye çok çocuk yapmayın, hatta hiç çocuk yapmayın; varolan çocukların bakımını üstlenin!
Zannedersiniz ki Amerika'nın öldürdüğü molla Kasım Süleymani'ye İran halkı üzülüyor; oysa hepsi zil takıp oynuyor, Mollaların hepsine sıranın gelmesini sabırsızlıkla bekliyor. O cenzadedeki kalabalıklar, Mollaların zorla alana sürdükleri Molla karşıtları aslında. Bizim medya da şeriatçılara çanak tutuyor resmen.
SİBEL ŞİMDİ YEMEK PARAM YOK DİYEREK YALAN MI SÖYLEMİŞ; GÜLDÜRMEYİN İNSANI! AİLESİ SUSTURULMUŞ BENCE!
Bir tarafta yemek parası ve gidecek yerinin olmadığını söyleyip intihar eden bir öğrenci, diğer tarafta aylık 10 bin lira gelirlerinin olduğunu ve devletin yardım ettiğini söyleyen bir aile. Parayla susturuldu mu acaba aile diye insan düşünmeden edemiyor... Kardeşi de acımız büyük, soru almıyorum, her şey basın açıklamamızda yazıyor diyor basın açıklaması için çağırdıkları gazetecilere. Oysa çoğu zaman aileler çocuklarının ölümüne hep bir sorumlu arayıp olay çıkartırlar. Yani olayın kapanmasını istiyor gibi bir tavrı vardı ailenin basın karşısında. Bir de alt kültürden bir ailenin basın açıklaması yapmak gibi bir düşüncesi olmaz ki... Sanki yetkililer tarafından milleti susturmak için de böyle bir şey tezgahlanmış gibi geldi bana. Üniversiteye ise söyleyecek bir söz, çene yormaktan başka bir şey değil. Aldığınız karar doğru ise, niye arkasında durmadınız; halkın tepki göstermesinden mi korktunuz? Bütün resmi kurumlar yaptıkları yanlışın farkındalar ve olayın büyümemesi için çark etmiş vaziyetteler. Konuyu ne kadar kapatmaya çalışırlarsa çalışsınlar, Sibel artık eğitim sistemimizin bozukluğuna canını bedel ederek meydan okuyan bir kahraman olarak yaşayacaktır. Hele bir de yokluk içersinde bile sokak hayvanlarını düşünmesi ve evsizlere yardım organizasyonunda çalışması, onu melek mertebesine yükseltmiştir. Ben bu çocuğun psikolojik sorunlarının olduğuna bile inanmıyorum; ancak sistem bunaltmış olabilir. Çünkü yapısal anlamda psikolojik sorunları olan bir kişi hayvanlara ve yoksullara karşı bu kadar duyarlı olup, bir fiil faaliyetlerde bulunamaz. Hele ki üniversite de 3. sınıfa kadar gelemez. Bir de ailenin acımız büyük diyip de sistemin tarafında yer almaları, beni daha çok üzdü. Yaa Sibel'in fotoğraflarına bakıyorum da, hiç öyle psikolojik rahatsızlığı olan biri gibi değil de, yaşama ve yaşatma umuduyla dolu bir insan gibi. Yemeyin bizi Sibel hastaydı, ailesinin aylık 10 bin lira geliri, orada-şuarada-burada evleri var diye... Sibel bir de bu hayata dayanamıyorum diyor; yaşadığı hayatın onu bunalttığını göremiyor muyuz? Eğer gerçekten psikolojik rahatsızlığı olsa, doktorlar bir şeyin yok veya iyileştin diye taburcu eder mi? Bunlar benim sisteme güvensizliğimin bende uyandırdığı duygular ve olaydan sonraki tavır ve davranışlar da beni böyle düşünmeye itti. Bir de erkek kardeşin konuşmasında bir tedirginlik var; doğallık ve samimiyet yok bana göre.
Türkiye'de yanlışlar referandumda tek elden yönetime EVETdenildiği,toplumun bütün birimlerini aynı kafadan insanlar yönettiği için
İstanbul Üniversitesi öğrenciye eski sistemden tekrar yemek vermeye devam edeceğini açıklamış. Bir kişinin yaşama hakkı elinden alındıktan sonra dünyanın bütün açlarını doyursanız kaç yazar artık! Geçmiş olsun! Bütün bu yanlışlar niye oluyor biliyor musunuz; zamanında tek elden yönetime evet dediniz ya, işte toplumun bütün birimleri aynı zihniyetten insnalar tarafından yönetildiği için!
Rütbeli bir kişi gelince hemen ayağa kalkılıp el pençe divan duruluyor; Benden niye daha saygıdeğer olsun ki bazıları?
Diktatörler eşitlik, özgürlük ve demokrasi istemezler; kim itaat edecek ve köle olacak ki herkes eşit olunca?
Milletvekilleri 22 bin lira maaşla geçinirken, vatandaş niye ve nasıl 2 bin lira ile geçinsin ki..?
Türkiye'de % 15 oran ile 5 milyon işsiz var. Asgari ücret 2.3 bin, emekli maaşı da bin-2 bin arası. Milletvekili maaşı 22 bin!
Yeter artık paylaşmayın Avustralya'da yanan hayvanları;ya kendimi öldüreceğim, ya Avustralyalıları doğaya sahip çıkamadıkları için
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder