2 Aralık 2019 Pazartesi

HALLEDEMEDİĞİM YAŞAM MÜCADELEMİ RÜYAMDA MAHKMELEŞTİRİYORUM!

Sert sayılabilecek bir rüya gördüm. Annem yaşıyor oluyor hala. Hem Denizli merkezde, hem de köyde geçiyor rüya. Yani yaşadığım mekan şehirken, birden köye dönüşüyor. Şu anda kaldığım apartmanın 6 katını bizim aile bireyleri satın almış oluyor ve altlı üstlü yaşıyormuş oluyoruz. Sahne annem, ben ve büyük yeğenimle açılıyor. Ben erken yatacağımı söylüyorum. Annem diyor ki, şimdi yatarsın, gece saat 12'de de kalkıp erkekleri kasdederek sevgilinle buluşursun diyor. Sinir oluyorum. Oysa gerçek hayatta annem eşcinsel olduğumu biliyordu, aile ve tüm çevrem de biliyor ama ilişkilerimi aileme veya çevreme göstere göstere yaşamadım hiçbir zaman. İnsan ne kadar özgür ve rahat olsa da, içinde yaşadığı ortama göre davranmak zorunda kalıyor çünkü. Tamam açık bir eşcinselsin, haklarını çatır çatır savunuyorsun ama işin içine aile girince ne bileyim belki onları üzmemek adına, belki de mahçup oluyorsun işte, ahlakçı anlayışı da içselleştirmiş oluyorsun sonuçta, ilişki söz konusu olunca bunu gizli yaşamak zorunda kalıyorsun. İlişki yaşadığım kişileri tesadüfen de olsa aile veya çevrem gördü ama onlara hiçbir zaman bununla yatoyorum demedim, zaten buna da/bu kadarına da gerek yok. Zaten ne olduğun biliniyor, bunu bir de söze dökersen, arada ne saygı kalır, ne de güvenlik!
Rüya sahnem, sonra bizim de yaşadığımız Yukarı Mahalle denilen köyümüze taşınıyor. 25 plakalı, 250 de olabilir, İranlı feminen bir eşcinselin kullandığı bir otomobil köy meydanında kahve önünde zınk diye duruyor. İçinde inen zayıf, uzun boylu feminen İranlı eşcinsel bizim köy meydanındaki 4 tane musluğu olan çeşme duvarının üzerine çıkıyor ve kendini yüzü koynu pat dite yere atıyor, kendine kasten zarar veriyor. Toz toprak içinde ve yaralı olmasına rağmen hızını alamayıp bir kez daha atıyor, sonra bir kez daha atmak istiyor sanırım ama birkaç kişi onu durdurmak için koşuyor ama çok da kişi gitmiyor yanına. Orada film biraz kopuyor gibi. Çocuğun kendine zarar verme sebebi de, arabayla köyü turlarken bizim gençlerden bazıları onunla dalga geçmiş, kim olduklarını biliyorum ama isim vermeyeceğim, çünkü yıllar sonra onunla yattım, şimdilerde 60'larında bu kişi ve kişiler. Yani olay 80'lerin başıyla günümüz arasında harmanlanıyor. Ve bizim apartman köye taşınıyor bu sefer ve büyük yeğenimin yerini küçük abim alıyor ve annem, ben ve abimle kritize ediyoruz bu eşcinselin kendine zarar verme olayını. Ve ben abime diyorum ki aslında ben bu tür-feminen kişilerle asla beraber olmam. Yani çirkin falan olabilir ama feminen olamaz diyorum. O çocuğa yardım koşar ve onun kendisini yüksekten atmasına engel olur, onu yatıştırırdım ama biliyorsun etraftan dedi kodu olurdu arkamdan diyorum. Sadece bilmem kim yardımına gitti diyorum.
Oysa gerçek hayatta hiç öyle dedikodu olur falan demem. Çünkü herkes ne olduğumu biliyor ve yardım etmek için de eşcinsel olması hiçbir şeyi değiştirmez. Yani gizli eşcinsel olsam bilinç altım devreye girmiş diyeceğim ama eşcinsellere, travestilere yardım için açıkça koşan birisiyim. Ayrıca feminen birisiyle beraber olmayacağımı söylemem de gerçek hayatta da bilinen bir uygulamam. Bu da feminen kişiyle olunmaması gerektiğinden değil. Yani içimden de gelmiyor ama sonuçta iğrenç de gelmiyor ama kimliklerin toplumsal rol ve cinisyetlere indirgenmesi bana samimiyetsiz ve de iki yüzlüce geliyor. Yani bir erkeğin feminen olması ne kadar içten gelebilir tartışılır; Eşcinsellerin yumuşak bir tavrı var ama bunu kadın rolüne indirgemek öğrenilmişlikten başka bir şey olamaz bana göre.
Uyanıyorum ve bilgisayarı açık bırakmıştım azıcık uykumu alıp kalkarım diye. Uyandığımda kediler zaten klavyenin üzerinde dolaştıkları ve günde kaç defa kapattıkları için, gene kapatmışlar.
4 şekerli çayımı yudumlarken, rüya özelimi de paylaşayım dedim. Herkes, herkesin bir sırrı olduğunu düşünebilir haklı olarak, çünkü herkes herşeyini paylaşamayabilir kendilerine haklı olarak güvenemedikleri için. Çünkü dışlanırlar, dedikodusu yapılır; çünkü yaşanılan şeyler ve düşünceler toplumsal normallere uygun olmayabilir ama benim özelimin olmadığnı bir kez daha hatırlatayım. Çünkü ben üzerimde hiçbir baskının oluşmasını sevmiyorum. Yanlışsa yapmam, yapıyorsam da doğruluğuna inanıyorumdur. Bu hem uygulamada, hem de düşünsel bazda...
Kış da gelmiş gibi sanki. Sanki kışı sevecek gibiyim bu sene. Çünkü iklim değişikliği sebebiyle havaların sıcak olacağını biliyorum ya, artık soğuklar korkutmuyor beni...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder