Hatipoğlu konuyu toparmaya çalışırken homofobisini de sergilemekten alıkoyamıyor tabi: "Evladımızdır, Acun'u bir ağabeyi gibi seviyor!" diyor. Sonra da tescillemek için "Öyle değil mi?" diye eşcinsele soruyor.
Eşcinselimizin cinsel yönelimi o kadar depreşmiş ki, Hatipoğlu'nun dediğini bile duymuyor ve hızını alamayıp Nihat Hatipoğlu'na sarılmak istiyor ama Hatiopğlu "sonra inşallah" diye geçiştiriyor. Eşcinselimizin libidosu belli ki tavan yapmış, Hatipoğlu onunla ilgili konuşuyor, adını falan soruyor ama eşcinselimiz "gidip sarılayım" diye kendi kendine konuşmaya devam ediyor.
Ve Hatipoğşu tarafından sürekli tekrar edilen temenni, "Allah yardımcınız olsun inşallah!". Eşcinselimiz de bu kültürün bir parçası olarak amin mahiyetinde elini yüzüne sürerek seyirciyle beraber kendini alkışlıyor ve gülümsüyor. Seyirci gülerken ve alkışlarken biraz mahçup, biraz dalgavari tabi. Çünkü bu konular böyle direkt bir şekilde masaya yatırılmıyor ki ülkemizde. Ancak ya gizli kapılar ardında konuşuluyor, ya da reddediliyor. O yüzden ben bu yaşanılan olayı normal karşılıyorum ve olmasının, bazı geçeklerin kabul edilmesi için güzel bir şey olduğunu düşünüyorum.
Hatipoğlu gerçekler karşısında bu sefer gerçekçi bir ifadede bulunmak istiyor sanırsam ki, biraz önce erkek erkeğe olan sevgiyi abi kardeş ilişkisi olarak açıklarken, akabinde de eşcinselliğin tanımı olarak "Gencimiz bizden biraz farklı ve daha rahat hareket edebiliyor." diyor. Yani eşcinsel olmak, sanki ne bileyim bir kontrolsüzlükmüş gibi daha rahat bir kimlik olarak tanımlanıyor. Devam ediyor... "Reşat gibi daha farklı olan kardeşlerimiz var, hepsi bizim canımız, ciğerimiz, evlatlarımız (Bu sözler karşısında eşcinselimiz ekranlardan gülerek el sallıyor kabul görmüş gibi.), hepsini sahiplenmeliyiz, biz hiçbirini dışlamayacağız..." diyor... (Ama biz sahipsiz miyiz; homofobi yüzünden sahipsiz kalıyoruz kalıyorsak-ailelerimiz bile dışlamak zorunda kalıyorsa, bu homofobi yüzünden; keşke bunu anlayabilseniz ve homofobinin zararlı neticeleri hakkında da vaazlar verebilseniz!)
Bu arada arka fonda duygusal bir ilahi çalıyor tabi... Her şey o kadar programlı ki; kitlelerin afyonu ile öyle güzel uyutuluyoruz ki...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder