6 Haziran 2018 Çarşamba

Lakpüşte!


Bazı insanların inanılmaz derecede melek gibi oluşları karşısında mahçup oluyorum, belki kendimden utanıyorum... Bugün ne oldu derseniz? Bugün ne oldu diye sormam bile, olan şeyin beni ne kadar etkilediğinin göstergesi. Badminton oynamaya gittiğimiz spor salonu şehrimizin bir başka köşesi ve araçlarla gitmek zorunda kalıyoruz. Niye peki o kadar uzaklara gidiyoruz? Çünkü belediye yetişkinlere olan kursları çeşitli gerekçelerle iptal ETMİŞ. Açıkçası badminton öğretmeni gelen yok diye, o saati de çocuklara ayırmış. Bzim badminton grubu İranlılardan oluşuyor. Onları özellikle istemediler. Kimler mi? Valla bilmiyorum, badminton öğretmenimize sormamız gerekiyor. Öğretmenimizin dediğine göre diğer branşlardaki öğretmenler, İranlılardan rahatsız oluyormuş. İranlıların bir şey yaptığından değil, yabancı düşmanlığı diyelim açık ve net olarak. Yönetimin dediğine göre de badminton öğretmenimiz problem yaşıyormuş İranlılarla. OYSA HEPSİ KOCA BİR YALAN. Ne diğer branşların rahatsız olması için-yabancı düşmanlığı yapmak için bir sebep var, ne de İranlılarla bir problem yaşıyor badminton öğretmeni. Problem varsa da hangi tarafta problem olduğunun iyi bilinmesi gerekiyor. Size bir şey söyleyeyim mi? Ben de Türküm, ben de bu memleketin bir vatandaşıyım ama bizim badminton grubundaki İranlılarla ne problem yaşadım, ne de yaşandığına şahit oldum. Yaşanılan problemlerde de dediğim gibi hangi tarafta problem olduğunun iyi bilinmesi gerekiyor. Konuyu iki noktaya bağlayacağım. 1. Belediyenin sadece ve sadece salonlarını kullandırtmadığı (evet malzemelerini kendileri alıyor kursiyerler ve o malzemelerle turnuvalarda bir de Denizli Belediyesi adına kupalar kazandırdılar),  bu insanlar-İranlılar biz Türklere kucak açıyorlar. Parayla salon kiralıyorlar ama bizden ne salon kirası alıyorlar, ne de malzeme aldırıyorlar. Biz ne yapıyoruz; onları kovuyoruz. 2. Gelelim asıl meseleye. Bugün, haa, bu adamalar bir de beni özel araçlarıyla alıyorlar salona götürmek için, bir de geri bırakıyorlar ve benden hiçbir çıkarları yok, işte bugün onların aracıyla, kardeşim kadar sevdiğim Hüseyin ve Fariba çiftiyle ana yolda giderken, Hüseyin, "Lakpüşte" dedi ve direksiyorun kırarak geri döndü hayatımızı riske ederek akan trafikte. Ben zannettim ki, karşıdan market vesaire yerden bir şeyler alacak. Oysa yolda karşıdan karşıya geçmekte olan küçük kaplumbağayı görmüş. Onu eliyle aldı ve gitmek istediği tarafa bıraktı. Bu adamın melekliğini konuşamaya bile gerek yok. Giderken zaten konumuz da kaplumbağanın Farsaçası ve Türkçesi oldu ama kaplumbağa kelimesini bir türlü söyleyemediler, çok zor buldular. Bu kadar iyi insanlarla karşılaşmayı ve bu hadar iyi muamele edilmeyi hakediyor muyum acaba ben, diye düşünüyorum. Ve bir gün gidecek bu insanlar. Keşke gitmeseler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder