24 Haziran 2018 Pazar

Gidiyorum, yüreğimde de değilsiniz!

 Yaşadığım acılar öldürmüyordu ama bir kedi tırmalaması, bir kağıt kesiği gibi inceden inceden yakıyordu, sızlatıyordu her gün, her gece. 


Yaşın 20 veya 30 olması değildir gitme kararının alınmasının geç olup olmadığı konusunda; o kararı alabilecek bir özgüvene ve hayatın zorluklarını tek başına göğüsleyip veya göğüsleyemeyek olmasıdır kişinin. Kısaca kişinin yapısıdır; hayata bakış açısı, bireysel veya toplumsal oluşu, akıl-fikri, dirayetli olup olmaması, mantık çerçevesinde hareket edip edemeyeceği, duygusal olup olmaması, hayata tutnabilme potansiyeli, kendine inancı, korkak olup olmaması, hayatı ve kendini stratejik bir şekilde yönetebilme potansiyeli, vicdanını nerede kullanabileceğini bilmesi(çünkü bazıları vardır, sahte sözlerle gözyaşlarına karşı bile yelkenleri hemen indirir; bu vicdan değil, saflıktır), vesaire... Fazla uzatmayalım. Demek istediğim kişi kendinden bilmelidir nasıl yaşam yaşadığını.

Evet gidiyorum, gitme kararı aldım. Gidecektim zaten de belki erken diyelim, belki de zamanı geldi bir şeyler denk düştü diyelim. Ama gidebilecek miydim gerçekten bir şeyler gerekçe olmasaydı, ne kadar gitmek istiyordum bilmiyorum. Özgürce, içimden geldiği gibi, müdahale edilmeden yaşamak istiyordum ama gerçekten gitmek istiyor muydum bilmiyorum; çünkü gidebilecek olsaydım, şimdiye kadar da durmazdım. Çünkü insan yapmak istiyorsa yapar, gitmek istiyorsa gider; istemektir belirleyici olan; engeller değil; engeller aşılmak için vadır sadece ama aşmak isteyene; aşmak istemeyene çok güzel bir bahanedir.

İşte gidiyorum kendime rağmen bütün yaşadıklarımı geride bırakarak. Belki yaşadığım acılarda benim de payım vardı; hatta tek suçlusu benim acı çektirenlere fırsat verdiğim için; işte acılarımı da geride bırakarak gidiyorum. Yaşadığım acılar öldürmüyordu ama bir kedi tırmalaması, bir kağıt kesiği gibi inceden inceden yakıyordu, sızlatıyordu her gün, her gece. O güçlü, iri cüsseli dağ gibi insanın içi hüngür hüngür ağlıyordu her gün, her gece ama kimse duymuyordu bunu. Çünkü acımasızdı insanlar, düşünmüyorlardı kendilerinden başkasını. Sözde düşünüyorlardı, düşünüyormuş gibi yapıyorlardı. Her şeyi biliyordum ama lanet olsun şu vicdanıma, iyiniyetime, belki de salaklığıma ki susuyordum; belki bir gün düzelirLER diye diye. Biliyordum da düzelmeyeceğiniZİ. Çünkü düşman bile işkence etmekten yorulur be! Ama annem yorulmadı. Her dakika, her saniye hayatımı zehir etti bana. Bundan sanki keyif alıyordu. Psikolojisi konusunda hiçbir şey demeyeceğim, ben doktor değilim çünkü ama sağlıklı bir psikoloji değildi bana göre. Seven insan çocuğunu düşünür ama bir insan akıl ve mantık çerçevesinde düşünemiyorsa, ya cahildir, ya da hastadır gerçekten. Cahil insan da gerçekleri öğrenir be okuması yazması varsa. Ben dogmalara sığınarak falan kendi inandıklarına gerekçe sunanları sağlıklı göremiyorum ne yazık ki. Gerçekten bir insan sağlıklı düşünebiliyorsa ve cahil değilse, akıl ve mantık çerçevesinde hareket edebilir değil mi? Eğer edemiyorsa, bunun arkasında, kişinin hayata karşı bir öfkesi vardır; acaba kendi yaşayamadıkları, gerçekleştiremediği şeylerin hesabını mı sormaktadır güç yeterliliği yaptığı kişiler üzerinden? Güç yeterliliğini güçsüz insanlar yaparlar biliyor musunuz elinde buldukları imkanları karşısındaki kişiye karşı koz olarak kullanarak. Belki de gitme kararımın gecikmesinin en büyük sebeplerinden biri de buydu ama bu da benim güçsüzlüğümü göstermez mi; yeni doğmuş bir bebeği dahi sokağa bıraksan, o bile hayata tutnabilecekken, benim kararlarımın gecikmesinin arkasında korkaklığımından ve güçsüzlüğümden başka bir şey yatabilir mi? O yüzden kozlarınızı da bırakarak gidiyorum...

Gidiyorum işte arkamda kırgınlarımı da bırakarak. Evet insanın canından çok sevdiklerinin kırması çok derin yaralıyor insanı. Seviyorsun ama onlar seni sürekli kırıyor, yaralıyor; insan evlat olmaktan bile nefret ediyor bazen. Ama güçlü olmalıyım. Çünkü bugüne kadarki alttan almalarım, fedakarlıklarım hiç sonuç vermedi kendimi üzmekten başka. Aslında aldığım karar gitmekten çok, kendim olup olmama kararıydı. Evet, ben kendim olacaktım ve kendim gibi yaşayacaktım doğamın hesabını kimseye vermemek için. Çünkü ben kimseden hesap sormuyordum yaratılış şekillleri için ama insanlar bana, benim hesabımı soruyordu sen neden böylesin diye. Beni kendileri gibi yapmaya çalışıyorlardı. Ben kendimden vazgeçersem mutlu olamazdım ki. Yaşayan bir ölüden farkım kalmaz ki kendimden vazgeçince. Ben heteroseksizmin projesi değildim. İnsanlar kendi hatalarının, yanlışlarının, yaşayamamışlıklarının günahını benim üzerimden mi temize çekmeye çalışıyorlardı acaba? Ben burada eşcinselliği falan anlatmayacağım; çünkü oduna bir şey anlatsan cevap alamazsın değil mi? Düşünemeyen, hele ki düşünmek istemeyen birine laf anlatmaktan daha imkansız bir şey olamaz. Herkes aslında kendince haklı olamaz; bir doğru var ise, kendi yetersizlikleriniz yüzünden, o doğruya yanlış diyemezsiniz. Şöyle ki; siz içinde yaşadığınız toplumun bir parçası olarak kendinizi haklı çıkarmaya çalışabilirsiniz ama hayatın bazı gerçekleri vardır asla değiştirilemeyecek olan eşcinsellik gibi.

İşte gidiyorum sizleri uhrevi inançlarınızla, saçma sapan akıl ve mantık dışı düşüncelerinizle başbaşa ve toplum içersinde başınız eğilmeyecek şekilde dimdik bırakarak. Çünkü çok üzdünüz beni düşüncesiz düşüncelerinizle. Beni rantçı doktor ve hocalara alet ettiniz sözde siz en doğrusunu bilenler. Farkında değil miydiniz saniye saniye baskı kurduğunuzun ve bunalttığınızın, kendi mutluluklarınız için beni mutsuz ettiğinizin. Oysa siz de mutlu değildiniz ve gerçekleri kabul etmediğiniz sürece mutlu olamayaktınız. Gerçeklerle yüzleşilmediği sürece ne bir şeyler neticelendirilebilirdi, dolayısıyla ne de mutlu olunabilirdi. Siz eşcinselliğimi örtmeye çalıştıkça, aslında benimle beraber kendi içinizi de kanırtıyordunuz. Oysa bu gerçeği kabul etseniz, zaten kabul etmekten başka zerre kadar bile seçenek yok, işte eşcinselliğimi kabul etseydiniz, hem siz mutlu olacaktınız, hem de ben. Kabul ettik diye falan da kimseyi kandıramazsınız. Çünkü eşcinsellik yaşanılmadığı sürece eşcinsellik sayılmaz. Siz de eşcinselliğimi sadece sözde kabul ediyor, eşcinselliğimi yaşamama izin vermiyordunuz. İşte ben eşcinselliğimi yaşamak için gidiyorum sizlerden uzak. Ve asla dönmeyeceğim sizin karanlık düşüncelerinize. Beni homofobinize alet ettiniz çocuğunuz olmama rağmen ve ben ailemin eşcinselliğme olan nefreti yüzünden gidiyorum.

Ve bir gün döner miyim, dömez miyim bilmiyorum; belki de dönülmeze gidiyorumdur. Her şey geçmişte kalacak. Acılara paydos! Geçen onca seneye üzülmem gerekir mi bilmiyorum bu gitmeyi başaramadığım için. Artık geçmişle ecelleşmenin de bir manası olamaz. Yaşandı bitti bana karşı saygısızca. Ve en önemlisi ne biliyor musunuz; ben, bana yaşattıklarınızdan dolayı vicdanım rahat bir şekilde gidiyorum ve ne halde kaldığınız, olduğunuz umrumda bile değil. Ve bana artık yaptırım uygulayamayacağınız için de çok keyif alıyorum. Ve de acıyorum sizlere. Çünkü zavallısınız. Çünkü doğanın bir gerçeğine karşı yeldeğirmenleriyle savaşan Don Kişot gibiydiniz. Geçmişimde bir hikayesiniz şimdi; bir daha asla dönüp yaşamayacağım ama bir daha yaşamamk için de asla unutmayacağım. Nefret örneği olarak bu hayatta bana birebir, bir hayat dersi oldunuz. Ben dersimi aldım ve asla homofobiye pirim vermem, asla kendim olmaktan ödün vermem artık bu saatten sonra. Çok merak ediyorum; şimdi kime eza yapacaksınız acaba? Ve de şunu sormak istiyorum; eğer eşcisnel olmasaydım, takıntılı yapınıza neyimi alet edecektiniz. Çünkü eşcinsellikten çok sorun olan, sizin yapınızdı ve buna benim sessizliğim zemin hazırladı. Şunu biliyorum ki, ben eşcinsel olmasaydım, bu iyi niyetli yapımla, başka bir şeyimle oyuncağınız olurdum. O yüzden ben sadece eşcinselliğim yüzünden değil, her ne şekilde olursa olsun sırf sizden kurtulmak için gidiyorum. Pişman olacaksınız biliyorum ama asla dönmeyeceğim; çünkü sizin değişmeyeceğinizi çok iyi biliyorum. Çünkü samimi olan, benim samimiyetime ve eşcinselliğime inanır ve bunu yaşamama müdahale etmezdi.

Ben yüreğinizden gittim çünkü!

Hayatta seçimlerimiz çok önemli geleceğimizi belirlediği için!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder