
90'ların başı... Askerden yeni gelmişim. Bir gün bir kitapçıda fanzin şeklinde bir eşcinsellik dergisiyle karşılaşıyorum. Yaşadığım şehir olan Denizli'de cereyan ediyor bu olay. Düşünün eşcinsellikle ilgili bir dergi, hem de fanzin şeklinde Denizli'de bir kitapçıda. Evrendeki çekim yasası bu olsa gerek. Denizli'de eşcinselliği savunmak isteyen bir kişiyle temas için böyle bir kıvılcımın olması gerekiyormuş ki, olmuş. Şimdiki gibi internet yok ki o zaman. Klasik posta yoluyla yazdım Kaos GL'ye. Ve aylarca bu şekilde yazıştık. Ben derginin Denizli'de kitabevlerine bırakılmasına aracılık ediyordum. 10-15 dergi falan işte. Çok satılmıyordu. Çünkü eşcinsellikle ilgili yayınlara aç bir eşcinsel dünyamız olmadı ki hiçbir zaman; olsaydı, şu anda eşcinsel hareketi daha farklı şekilde ve konumda olurdu. DAHA BAĞIMSIZ BİR MÜCADELE VEREBİLİRDİ BELKİ O ZAMAN VE HER OLUMSUZLUKLA BAĞDAŞTIRILMAZDI. Ben bu yazışmalardan sonra Kaos GL'nin etkinliklerine katılmaya başladım. Güzel günlerdi o günler. Çok masumaneydi buluşmalarımız. Çünkü biz doğuştan getirdiğimiz cinsel yönelimimizi insanca yaşamak derdindeydik. Başka ne amacımız olabilirdi ki. Daha sonraları Kaos GL daha da büyüdü, sesini daha çok duyurmaya başladı ve ben Ankara'ya Kaos GL'ye gitmemeye başladım, gerek de kalmadı zaten belki de. Zaten benim eşcinselliğe bakış açım, LGBTİ denilen kesimle ters düşmeye başladı. Ben naturel bir eşcinsellik anlayışını savunuyordum, içimden gelen ve inandığım doğruları diyelim. "Eşcinsellik politikası şu olmalıdır" düşüncesi bana dayatma gibi geliyordu. Farklılıkların da ortak doğruları kadar, kendi içinde farklılıkları da olabileceğinin kabul görmemesi bana ters geliyordu. Kaos GL benim yazılarımı paylaşmamaya başladı. Belki 2 yıla yakın süre hiç bağım kalmadı gibi bir şey Kaos GL ile ama gönül bağım hiçbir zaman kopamaz. Çünkü benim eşcinsellikle ilgili olarak kendimi düzgün bir şekilde ifade etmem Kaos GL ile olmuştur. Kaos GL ile düşünsel anlamda ters düşen taraflarım olabilir miydi; evet olabilirdi. Ben hükümetlerin eşcinsel baskısını her zaman reddetmişimdir en büyük inancı özgürlük olan birisi olarak ama doğduğu toprakları ve de en önemlisi ülkesini ölümüne çok seven bir milliyetçiyim. Bu da şu demek değil; içinde yaşadığımız kültürde bazı kesimleri sevmiyorum. Benim türcülüğe bile karşı olan biri olarak ayrımcılıkla alakam olamaz. Ama mücadele şeklinin hep insancıl olması taraftarı birisiyim. Asi birisiyim ama asla anarşist bir yapım yok. Haksızlık karşısında içimde fırtınalar kopar ama mücadele şeklinin hep yumuşak ve de elde çiçekle olması gerektiğine inanıyorum. Ben öyle elde taşla ve silahla iktidara karşı mücadeleyi hiç tasvip etmemişimdir. Öyle bir şey benim kişiliğime ters. Konuyu şuraya bağlamak istiyorum. Mücadele şekli hümanistçe olmalı, eşcinsel hakları mücadelesi de sadece cinsel yönelim üzerinden yapılmalı. Çünkü bazı kültürlerde diken üzerinde yaşanır ve iktidara ters düşersen, karalama kurbanı olabilir ve iyi niyetinin üzerine kara bulutlar çökebilir ve yapılan güzellikleri kimse görmez, görmezlikten gelir, görmek istemeyebilir. Daha açık konuşayım; eşcinsellikle alakası olmayan kesimlerin başka konulardaki hümanistçe olmayan mücadelelerini reddediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder