20 Ocak 2018 Cumartesi

Eşcinsellik adına siz nasıl varoluyorsunuz da Kerimcan'ı eleştiryorsunuz ki?


Sabahın 6'sında kedim Lilly uyandırdı. Şunu da söyleyeyim. Lilly uyur, uyanır, sonra gelir mırmır bir şeyler anlatır beni uyandırarak, oyun oynamak ister, yemek ister, tuvaleti gelmiştir dışarıya çıkmak ister, vesaire... Onun düzenine uymaya çalışarak yaşıyoruz işte. Aslında mevzubahis olan sadece Lilly değil, kediler. Kedileri çok seviyorsan, onlarla bir hayat sürmeyi seçmişsen, tabiki de bir insan kadar, hatta daha fazla sorumlulukları oluyor... İnsanların hakim olduğu dünyada, insanların başına değil hayvanların başına daha çok şey geliyor. İnsan kendini koruyabilir veya insanın insana yaptığı diyebiliriz ama insanın hayvanlara yaptıkları malumunuz ve kedilerin insanlardan korunmaya ihtiyacı oluğu için, çok daha büyük sorumluluk gerektiriyor. Diyebilirsiniz ki, sanki insandan bahsediyorsun... Evet, hayvanları insanlardan daha çok korunmaya değer görüyorum ve şu anda hayatımda 1 numara olan kediler. Evet kedilerimi herkesten çok seviyorum.

Her neyse uyanınca, Lilly uyandırınca interneti açtım hemen. Çünkü uyumadığım zamanlar, sporum ve işlerim dışında sürekli internetteyim. İnternet diyince falan da okumak, yazmak ve müzik dinlemek için tabii. Ben öyle chat kanallarında dolaşan, sosyal medya üzerinden zaman öldüren bir insan değilim, olmadım, olamam. Sosyal medya denilen ağı, sadece paylaşımlarımı yapmak için kullanıyorum; haberler, fotoğraflar, müzikler... Gazetelerimizi açtım interneti açar açmaz ve ilk dikkatimi çeken haber, Ortadoğu'nun Kardaşyan kardeşleri idi. Sonra Kerimcan Durmaz ve tayfasını anlatan bir köşe yazısı... Artık herkes, daha doğrusu aklını kullananlar, artık günümüzde varolma mecrası ne ise, onu değerlendiriyor. Hani bazıları diyor ya, internet nedir hiç bilmem, sosyal medya nedir hiç bilmem; bilmiyorsun da çok iyi ediyorsun sanki. Neymiş zaman kaybıymış; pardon siz zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz; kahve köşelerinde mi, bar taburelerinde mi, piknik alanlarında mı; herhalde kütüphanelerde değil!

Bakınız devir değişiyor. Sanayi devrimi öncesi ve sonrası yaşamı nasıl bir değilse, internet çağı öncesi ve sonrası asla bir olamaz. Evet, eğer hayatta dönüm noktaları olarak çağlardan bahsediyorsak, internet insanlık aleminin en büyük çağıdır. Durağan bir yaşamdan, sanki ışık hızı bir yaşama geçilmiştir. Dumanla, kuşla ve posta yoluyla iletişimden, anında görüntüye geçilmiştir. Ve şimdi siz sosyal medyanın popüler olduğu internet dünyasında, bunu kullananları ve bu şekilde varolanları nasıl küçümseyebilirsiniz? İçerik dediğimiz hangi amaçla varolduğu tabiki de çok önemli ama hadi 5 dil üzerinden ve akademik seviyeden varolmaya çalıştık diyelim, kim alacak bunu; talebe göre sunum yapılmıyor mu? Keşke sağlıklı şekilde varolunup eşcinsel dönüşüm sağlanabilseydi. Veya siz nasıl varoluyorsunuz? Veya varolmaya çalışıyor musunuz bile? Eleştirdiğimiz ve burun kıvırdığımız kendimiz değil mi; faklı bir eşcinsel topluluğu olsaydı, sosyal medya uzantıları da o şekilde olmaz mıydı? Durum şundan ibaret; Kerimcan, olmak istediğimiZi başarmış ve biz de hazmedemiyoruz. Hazmedememek diye bir şey yok mu bizim kültürümüzde başarıyı alkışlamak yerine? Başarı mı dediğinizi duyar gibiyim Kerimcan'ın yaptıklarına; peki sizce başarı ne; beş üniversite bitirmek mi, topluma faydalı olacak işler yapmak mı, homofobiyi kırmak adına toplumsal dönüşümü sağlamak mı; yoksa lüks içinde eğlenceli bir hayat sürmek mi? Peki siz neyi başardınız veya başarmak için mücadele ediyorsunuz? Eşcinsellerimize bakıyorum; Kerimcan Durmaz piyasada olmadan, hatta doğmadan önce bile eşcinsellerimizin hayali buydu-Kerimcan gibi olmak, hala da öyle. Sanırım siz Kerimcan gibi köşeyi dönemediniz!

Ben Kerimcan Durmaz formülünü beğeniyor veya destekliyor muyum; ne alaka diyorum böyle bir soruya. Herkesin bir bakış açısı, hayat görüşü vardır ve bunun paralelinden varolmaya çalışır ve de herkesin kendini gerçekleştirme şekli farklı olabilir. O yüzden bireylerin varolma şekillerinin kıyaslanması doğru olamaz. Ben kendimden sorumluyum ve kendi varolma şeklimden mükellefim. Herkesin varoluş formülü, herkese uymayabilir. Birisinin tüm varoluş şekillerini altın tepsi içinde sunsan bile, bu, bir başkasına uymayacağı için kabul etmeyebilir. Herkesin bir kişiliği vardır ve varolma şekli de ona göredir. Mesela ben müziği ve dansı çok severim ama bu sevmekten ibarettir. Bunlarla şov yaparak varolmaya çalışmam beni tatmin etmeyeceği için veya bu şekilde varolamayacağım için, utanırım bundan. Haa, Kerimcan bu anlamda yeteneği olmasa da bunun üzerinden varolma konusunda çok özgüvenlidir ve bu şekilde varolmak onu tatmin ediyor olabilir ve getirisi de cazip geldiği için bundan memnundur. Ben Kerimcan olmam, olmak istemem veya olamam ama olanlara da mani olmamak gerekir.

Gelelim diğer bir konuya. 90'lı yıllarda gay şarkıcıların başlangıç yaptığı gayşov familyanın bir uzantısıdır gay sosyal medya fenomenleri. O dönem onlar eleştiriliyordu eşcinsel camia tarafından "bizi yanlış temsil ediyorlar" diye, şimdi de sosyal medyadakiler. Çünkü toplumun önyargılı ve ahlakçı bakış açısını pekiştiriyormuş bu tipler. Tabi bunları eleştiren eşcinsel camianın düşüncesi bu. Heteroseksüel dünya da bunları-şovcu eşcinselleri lüzumsuz buluyor ve eşcinsel camianın bunlara bakış açısını onaylıyor. Ben ne düşünüyorum. Yıllar önce bir radyo programında da Ayça Şen bana sormuştu şarkıcı Aydın ve Fatih Ürek gibiler hakkında ne düşündüğümü. Ben de varoluş varoluştur, yeraltında yok gibi yaşamaktansa, en azından eşcinsellik gerçeğine işaret eder her türlü varoluş dedim. Tabi varoluştan varoluşa fark var ama bizim daha sağlıklı varolmamızın önünde bir engel mi var? Kerimcan Durmaz gibi varoluyorsan, Murathan Mungan gibi de varolabilirsin. Eğlence sektörüyle beraber yazın dünyasıyla veya sinemayla da varolabilirsin eğer yeteneğin var ise ve gönül ister ki daha sağlıklı bir şekilde varolunsun. Amaç sesini duyurmaksa, daha ciddi şekilde mesaj verilebilsin çok isterim, hatta benden daha çok isteyen olamaz.

Kerimcan Durmaz'ı eleştirenlere diyeceğim o ki; peki siz nasıl varolmak istiyorsunuz veya varolma çabanız var mı? Yoksa sırf laf olsun diye mi konuşuyorsunuz? En başta, hayatın içinde ne kadar varsınız eşcinsel olarak? Kerimcan Durmaz gibiler belki eşcinselliği doğru temsil etmiyor olabilirler eşcinseliğin normal karşılanması için ama bir cesaret örneği sergiliyorlar toplum içerisinde varolarak. Bakınız Kerimcan Durmaz şovuna ailesi ile gelmiş. Bir çoğu ailesine eşcinselliğini kabul ettirme derdindeyken, bu çocuk toplumun eleştirdiği şovunu, ailesini arkasına alarak gerçekleştiriyor. Bu şu demek oluyor; ailesi eşcinselliğini biliyor ki onun yanında duruyorlar. E bizim, biz eşcinsellerin yapmak istediği, en başta yapmamız gereken zaten ailemize kabul ettirmek değil mi eşcinselliğimizi? Aileler kabul edince toplum otomatik olarak kabul etmiş olmayacak mı eşcinselliği? Toplum demek aile demek değil mi? Olaya yapıcı taraftan yaklaşmanızı tavsiye ediyorum. Günümüzde hala eşcinselliği "ibret-i şehri pompei" diye vurmaya çalışan yobaz zihniyeti, herhangi bir şekilde varolmaya çalışarak yıkmaya çalışabiliriz yeraltında veya kabuğumuzda kalmak yerine.

İyi Pazar'lar, ben tenise kaçar; bu da bir varoluş!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder