17 Ocak 2018 Çarşamba

Benim Batı yüzüm kültür meselesi değil, yapı meselesidir


Bakan Kurtulmuş, “Tanzimat elitleri, Meşrutiyet elitleri, Cumhuriyet elitleri kültür-sanat alanını milletten kaçırdılar, milleti dönüştürmenin bir aracı olarak kullandılar. Çaykovski vesaire dinletirsek millet adam oluruz zannedildi. Bizim Anadolu türküleri, ezgileri, Türk sanat musikisi, Münir Nurettin’ler, Safiye Ayla’lar çalınmadı, icra edilmedi. Ama şöyle bir şey yok: Biz devlet olarak bir karar alacağız ve insanların kültür-sanat alanındaki birikimlerini hemen bir kararnameyle, bir yasayla, bilmem genelgeyle değiştireceğiz, şunu yapın-bunu yapın diyeceğiz ve millet böyle düşünmeye başlayacak. Bu bir seferberlik ruhuyla olacak olan bir şey, iki asrın yanlışlıklarını düzeltmemiz gerekiyor” demiş.

Kaçırmışım. Ertuğrul Özkök köşesinde bahsedince haberim oldu. Ertuğrul Özkök'ü de düşüncelerini, hayata bakış açısını, duruşunu, sanata yoğun ilgisini falan sevmeme rağmen, Kerimcan Durmaz'dan bahsettiği için okudum. Hiç de ayıp değil eşcinsel gündemi magazin boyutundan takip etmek, belki de eşcinsellerimizle kontakt kurabilmenin birinci yolu şu aşamada. Çünkü eşcinsellerimiz akademik veya sosyalist boyutta değiller ne yazık ki...
Kerimcan ile ilgili düşüncelerimi bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Serbest dünyada kimin nasıl varolduğu veya varaolacağına düşüncesizce saldırmak, olaya sağlıklı bir eleştirel yaklaşım değil, hazımsızlıktır. Çevrene, kendine bir bakacaksın ki, ondan sonra bireyleri eleştireceksin. Kerimcan olsa olsa heteroseksist bir dünyada yaşayan eşcinsel kitlenin uzantısı olabilir. Kerimcan'ı beğenmeyen Türkiye eşcinselliği, aslında kendini beğenmiyor demektir. Ben Kerimcan'ı beğeniyor muyum? Böyle bir soruyu saçma sapan buluyorum. Benim bir bakış açım var ve eşcinselliğe bakış açımı kişiler üzerinden açıklamam, olayı sığlaştırır. Kerimcan'a gelinceye kadar, siyasilerin ikiyüzlülüğünü falan eleştirebilirim bu konuda ancak, samimiyetsizliğini, eşcinsellik üzerinden nasıl prim yapmaya çalıştıklarını falan, eşcinselliği kötü emellerine nasıl alet etttiklerini, homofobik kesimler veya zihniyetler veya unsurların sanki eşcinsel dostu olacaklarmış gibi gösterilmeye çalışılması falan...

Her neyse asıl konumuza, bahsetmek istediğim konuya gelecek olursak, yani yazının en başındaki paragrafa, Kültür Bakanı imiş bilmiyordum, Numan Kurtulmuş'un sözlerine...
Şimdi bir Külür Bakanı düşünün ki, başka kültürleri, yani klasik müzik kültürünü falan, batı kültürünü küçümsüyor dersek sözlerini saptırmış mı olurum, çünkü Cumhuriyet dönemi elitleri için "Çaykovkovsi dinlersek adam oluruz zannedildi" falan diyor, yani "kendi kültürümüz varken başka kültürlere ne gerek var, sonuçta bir işe yaramadı, kültür sanattan milleti kaçırdılar" demek istiyor, diyor.
Neden hayata, dünyaya sadece kendi penceremizden bakıyoruz..?
Neden sadece bizim kültürümüz çok doğru veya çok güzel olsun?
Etnik kültürü evrensel kültüre dönüştürsek; daha renkli, daha zevkli, dahadaha doyurucu, daha harman, daha ekletktik, daha barışsal olmaz mı?
İnsanın neyi sevdiği veya seveceği kültürel bir mesele midir, yapı meselesi midir?
Tabi onlara göre Müslüman Türk Kültür'nde arya dinlemek bir özentililiktir. Tıpkı eşcinselliğin özenilerek olduğunu zannettikleri gibi.
Bakınız doğa, yapı diye bir gerçek var. Sen nasıl hayata dar pencereden bakıyorsan, sadece kendi değerlerinin doğru ve gerçek olduğuna inanıyorsan, bir de hayata daha geniş pencereden bakan, hayata doğal gözlerle bakan, hayata baskılara veya geleneksel yapıya rağmen içinden geldiği gibi özgürce davranmak isteyen, beyinleri-zihinleri yeniliğe açık, basmakalıplıktan, tekdüzelikten, tektiplilikten sıkılan, hatta nefret eden boğulduğu için, daha esnek, daha özgürlükçü, daha değişken, daha denysel yapılar, insanlar var. Bilmem anlatabiliyor muyum, bilmem anlayabiliyor musunuz?
Adam benim caz veya rock dinlememi, opera veya klasik müzik dinlememi özentililik zannediyor. Kendisi dinleyemiyor ya, yapısı tek sesli olduğu için kaldıramıyor ya, hayata daha geniş bakmayı, bakanları anlayamıyor işte. Anlayabilse bile anlamak istemiyor. Çünkü kendisi hayatı daha dar çerçevede yaşarken, başkalarının daha çeşitli, daha renkli, daha keyifli yaşamasını HAZMEDEMİYOR.
Sen hayatı koyu bir arabesk ile melankolik yaşarsın, ben caz ile daha light geçiştiririm. Seninki de hüzündür, benimki de. Ben dibe vurmak istemiyorum kardeşim. Sen acı çekmekten zevk alırsın, ben hayatın hüznünü bile acı çekmemek için eğlenceli bir şekilde yaşamaktan zevk alırım. Herkes mozaşist olmak zorunda değil.
Bu bir kültür meselesi değildir, yapı meselesidir. Ben köyde doğdum ama her zaman batı kültürüne yakın hissettim kendimi. Çünkü ben yenilikçi ve özgürlükçü bir ruha sahibim. Bu, bu kadar basit. Çünkü ben bu dünyaya yaşamak için geldim, birilerine hizmet etmek için değil. Benim saygım öncelikle kendime ve özgürce yaşama hakkıma. Birileri benden üstün değil ki, birilerinin istediği veya kültürü gibi yaşayayım. Bireyselliğime saygı duymayanın kültürüne niye zorlayayım ki kendimi. Açmıyor beni.
Bu demek değil ki şarkılarımızı, türkülerimizi sevmiyorum. Her kültür bir renk benim için ama hapishane değil. Ben o türküleri alırım caz formatında dinelrim. Çünkü tıngır mıngır şekli beni boğuyor.
Bırakınız kardeşim aslı bozulsun şarkılarımızın-türkülerimizin çok sesli yorumalnarak ki zenginleşsin, özgürleşsin, evrenselleşsin. Bu sayede kültürümüz esneyeceği için daha itibar görcektir "Doğu Kültürü" diye küçümseneceği yerde. Batı kültürü veya klasik müzik, caz, opera niye evrensel; çünkü aslı bozulacak diye bir kaygı yok. Esnedikçe zenginleşiyor, zenginleştikçe evrenselleşiyor sanat, kültürler.
Ben bunları anlatabiliyorken, anlamak niye bu kadar zor acaba diye düşünüyorum. Çünkü beyinler yenilikçiliğe ve özgürlüğe kapalı. Deneysellikten korkuluyor.
Tabi kapalılık dünya üzerimizdeki yerimizi de kısıtlıyor. Saygı duyulmuyoruz, çünkü kimsenin içini açmıyoruz.
Buşuna bekliyoruz sevgiyle, saygıyla karşılanmayı. Adamlar özgürlüklerini kısıtlamak için mi kapalılığa saygı duysunlar? Adamlar homofobiye maruz kalmak için mi senin eşcinsel karşıtlığını haklı bulsunlar? Adamlar tek sesli olmak için mi gelenekselliğe mahkum etsinler kendileirni...
Fazla uzatmaya gerek yok sanırım. Anlatmak istediklerim, anlaşılabilmek için anlaşılabilecek kadar olmuştur.
Artık Eurovision Şarkı Yarışması'na katılmıyoruz. Artık devlet televizyon ve radyolarında klasik, caz, opera, kısaca yabancı müzik çalmıyor.
Diyordu ki TRT yetkilileri program değişikliği için, raiting yapmıyor. Oysa yabancı karşıtlığından başka bir şey değil bütün bunlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder