22 Ağustos 2017 Salı

Sağlıklı olduktan sonra insan yaşamak ister elbet


Fatma Girik ile ilgili bir haber vardı bugün Hürriyet'te. Sağlığına kavuşmuş ve 92 yaşındaki annesiyle müze gibi evinde yaşıyormuş Bodrum'da. Sonra duvarındaki afişlerinden biri çekti dikkatimi. "Gün Ortasında Karanlık" filmi. Dazlak kafalıydı afişte. Filmi izlemeye başladım. Saçları sıfıra vuruluyordu ve psikolojisi de sıfırdı oynadığı rolde. Filmi izledikçe, daha önce izlediğim bir filmi olduğu aklıma geldi. Tekerlekli sandalyeye bağımlı engelli bir çocukla annesinin dünyasını anlatıyordu. Çok zordur yatağa bağımlı bir kişiyle ilgilenmek. Filmi o dönem tabiki de şu anki duygularla izlememişimdir. Çünkü daha o dönemlerde yatağa bağımlı olmanın ne demek olduğunu böyle bir süreci yaşamadığım için nereden bilecektim ki. Filmin bir sahnesinde çocuğuna yemek yemeye ikna edemeyince Fatma Girik-Güzin rolü, "ağlayarak ne istiyorsun bendne?" dedi bir kaç kere. Kendi yaşadığım sürecin getirdiği noktalardan birydi bu. Ben de zannediyordum ki annnem bana eziyet ediyor bitmez tükenmek istekleriyle. Oysa yatağa bağımlı bir dünyadaki yaşamak, yaşamak değildi. Sevgi istiyordu, ilgi istiyordu, eski günlerdeki gibi daha sağlıklı bir yaşam istiyordu. Ama insan tıkanıyor bir süre sonra yapılacak bir şey kalmayınca. Çünkü hücreler yaşlanıyor, fonksiyonlar yerine getirilemiyor, kısca vücut tükeniyordu yaşama arzusuna rağmen. Annem hiç ölmek istemedi ama direnemedi doğanın kurallarına. Filmde annenin psikolojisi bozuluyor çocuğunu kaybetmenin üzüntüsüyle. Benim psikolojim sağlam ama hassas kişilerin sevdiklerini kaybetmesi hiç de hafif olmuyor. İnsanın doğaya karşı gelesi geliyor. Yani kurduğu dünyanın bozulmasını istemiyor insan. Tabi bu sevgi anlayışıyla alakalı bir şey olsa gerek. Herkesin sevgiyi yaşaması, sevgiden beklentileri farklı farklı olabiliyor. Benim sevgim de sadece anne odaklıydı sanırım. Çünkü şu dünyada annemden başka hiç kimseye güvenim olmadı sevgi konusunda. Çıkarsız, beklentisiz bir sevgi yoktu bu dünyada ve bu da bana hiç uymuyordu. İnsan sevgisini yaşadığı kişiyi kaybedince de gücüne gidiyor haliyle. Yaşlılık zor, yaşlılarla ilgilenmek zor ama sevgiden yoksun yaşamak da kaldırılabilir bir şey değil. Çok ağır bir şekilde değil ama gene de bakıma muhtaç şekilde de olsa annemin yaşamasını çok isterdim. Bir dünyam vardı benim de bu şekilde ve bu dünya şu anda eskisi gibi değil. Boşluklar var dolduramadığım. Yaşamımda sistem olarak hiçbir aksaklı yok. İradem sağlam yaşamak konusunda ama özlem var içimde, unutamamak var, üzülüyorum da zaman zaman. Bazen olamaz diyor, neden öldü diyorum, yapılabilecek bir şeyler olabilir miydi diyorum son 75 günlük yoğun bakım sürecinin onun için bir işkence olduğunu bildiğim halde. Herkese sevdiğiyle bir yaşam diliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder