1 Haziran 2017 Perşembe

Nefret eden nefretinde boğulur, çok seven de sevgiye boğulur!


Eşcinseller bilindiği üzere yıllardır dinci basının "sapıklar" diye nefretine hedef olur. Yeni Akit Gazetesi de bunlardan biridir. Eşcinsellerin her yaptığına sapıklar diye başlık atar bu gazete. Sapıklığın ne olduğunu biliyor mu acaba eşcinsellere sapık diyenler? Sapıklık sapmaktır ve eşcinseller heteroseksüellikten sapmamıştır eşcinselliğe. Heteroseksüel olsalar niye heteroseksüel olarak yaşamasınlar ki heteroseksist dünyada? Sapıklık ancak eşcinsellerin cinsel yönelimlerini bastırıp heteroseksüelliğe zorlaması olabilir. Böyle basit bir mantıktan bile yoksun kişiler, hatta vicdandan yoksun kişiler basının başına getirilip insan olan eşcinselleri, doğanın değişitirilemez cinsel yönelimi olan eşcinsellikleri yüzünden kitlesel nefrete hedef gösteriyorlar. Ben tanımıyordum bile bu şahsı, tanımak da istemezdim. Çünkü nefret bir tanedir ve önemli olan nefretin kimden geldiği değil, nefretin olmaması gerektiğidir. Nefret ile kapsamlı bir şekilde mücadele etmezsek, bugün K şahsından gelen, yarın C şahsından gelebilir. O yüzden bu şahıslar bende zerre kadar bile olumlu-olumsuz bir his oluşturmuyor. Olaya çözümsel açıdan genel, toplumsal bakmak gerekiyor... Bu nefret neden var ve nasıl bitirilebilir? Nefret, nefret edenlerin durdurulmasıyla mı mümkündür, nefrete zemin hazırlayan koşulların düzeltilmesi ve de nefrete izin veren mağdurların da bilinçlenmesiyle mi mümkündür, vesaire..? Aslında homofobinin bitmesinin yolları çok basit ve nettir. Önce eşcinseller bilinçlendirilecek, topluma da eşcinsellik anlatılacak ve de homofobinin manasızlığı anlatılacak. Eşcinseller bilinçlenmeyip susuyorlarsa, topluma da bir şey anlatılmıyorsa, aynı tas aynı hamam devem eder elbet nefret yüklü homofobik hayat. Konumuza, eşcinsellere nefret kusan gazetenin yayın yönetmeninin öldürülmesine gelince... Ne oh olsun diyorum (çünkü vicdan denilen bir şey var), ne de üzüntüye dair zerre kadar bir şey hissediyorum. Bu şahsı tanımıyorum, tanımak da istemezdim, zaten kişilerle ilgilenmiyorum... Eşcinsellere nefret kusan bir yayın yönetmeninin nesiyle ilgileneyim ki? Kişisel olarak bu kişiyle ilgili beynimde düşünceler oluşsa neye yarayacak ki..? Yaprak bile kıpırdamıyor içimde. Hayata uhrevi bir bakış açım da yok ki manevi açıdan falan sözler sarf edeyim. Bildiğim tek şey hayattan ders çıkarmamız gerektiği. Nefret güzel bir şey değildir. Bir kesime nefret duyup da bir kesimi sevmek diye bir insanlık olmaz. Doğayı sevmezsen, insanların içindeki nefret duygusunun ne zaman ne şekilde ortaya çıkacağı hiç belli olmaz. Bir kesimden sebepsiz yere nefret edersen, bir başkasının nefreti de sana musallat olabilir. Kısaca nefret güzel bir şey değildir. Sevgi mağduriyet yaratmaz hem karşıya, hem de kendimize. Mesela ben nefret edileceklerden bile nefret etmem; sadece o nefretin bana bulaşmaması için, o nefret yüklü canlıları silerim hayatımdan. Onlar zaten bir süre sonra kendi nefretlerinde boğulacaktır zaten doğa dengesini sağlayacağı için.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder