23 Şubat 2017 Perşembe

Sporda eşcinsellik ve transseksüellik meseleleri


Aslında haber bugünün değil ama vakitsizlikten paylaşamadım. Hatta LGBTİ'lerin ve LGBTİ örgütlerinin fah*şeliği sanki meslekmiş gibi savunmalarına karşıtlığımı dile getirecektim; sonra şimdiki konuyu öne çektim. LGBTİ ve oluşumları-MIZ nelerle uğraştıkları için, daha mühim meseleleri gözden kaçırıyorlar sanırım.

Brezilyalı erkek voleybol sporcusu (Tiffany Pereira de Abreu ameliyatla kadın olunca), erkekler liginden kadınlar ligine transfer oluyor. Haliyle fiziksel yapısı nedeniyle voleybolun dengesini alt üst ediyor. Çünkü doğal bedeni erkek bedeni olduğu için, güç olarak kadın voleybolu satandartlarının üstünde. Sporda taktik önemlidir ama belirleyici ve avantajlı olan olan fiziksel güçtür.

Yasal da olsa voleybol otoriteleri bu geçişi saygısızlık olarak nitelendiriyor. Bence haklılar. Her takım kendine, kadından erkeğe dönen bir sporcu bulamaz ki. Şu anda İtalya liginde oynuyor ama diğer bütün ligler böyle bir geçişi kabul eder mi bilmiyorum. Yasal olarak da kimsenin itiraz etmeye hakkı yok ama mesela böyle bir transfer Türkiye'de olsa, sanırım taraftar baskısı falan yıldıracaktır bu sporcuyu ama bence güzel bir renk olur voleybol sahalarında böyle değişim.

Sporcu da kendi açısından haklı. Spor hayatından vazgeçmesi de adaletsizlik sayılmaz mı spor sahalarındaki denge adaletsizliği gibi? Translar ligi oluşturulsa, bırakın ligi, bir takım bile oluşturulabilir mi? Evet karışık bir durum biraz. Erkekler liginde de oynayamaz haliyle. Oynayabilir mi?!

Spordan bahsetmişken dün bir haber daha okumuştum. Amerika basketbol kadın oyuncularından biri potalara veda etmiş. Neden biliyor musunuz; heteroseksüel olduğu için lezbiyenler arasında dışlanmış. Diyor ki; "kadınlar basketbol liginin % 99'u lezbiyen". Buyrun burdan yakın.

Diğer spor branşlarında da erkek gibi kadınları çok görmüyor muyuz? Trans kadınlar veya eşcinseller ne kadar kendilerini görünmez kılıyorsa spor dünyasında, trans erkekler veya lezbiyenler de erkek egemen dünyada varolmak için spor gibi erkeklerin kendilerini gösterdikleri arenalarda boy gösteriyorlar. Bir anlamda varoluş için erkek dünyanın fırsatlarından istifade ediyorlar. Çünkü kimse erkek gibi kadın sporcuya sesini çıkarmıyor; daha gurur bile duyuyor güç ve başarı arzettiği için.

Ben izleyici olarak voleybolu izlemeyi seviyorum ve orada diğerleirnden farklı olan kadın voleybolcular oluyor mesela. Fiziksel olarak daha güçlü oluyorlar, hiç makyaj yapmıyorlar falan ve daha maskülen oluyorlar ses tonu olarak, davranış olarak... Badminton veya tenis oynarken de erkek eşcinsel veya trans kadın hiç göremiyorum ama lezbiyen ve trans erkekleri görebiliyorum.

Teniste de Navratilova yıllarca şampiyonluğu elinde bulundurmadı mı ve daha sonra lezbiyenliğini itiraf etmedi mi? Erkek gibi değil miydi zaten? Bu falan kadın kategorilerinde oluşan bir adaletsizlik sayılmaz mı? Yani Navratilova teniste şampiyon mu, yoksa bütün madalyaları elinden alınması gereken bir sporcu mu?

Spor sanki eşcinsellikten soyut bir şeymiş gibi Denizli'deki önceki oluşumdayken yazdığım ve paylaştığım spor yazılarımın eşcinsellikle ne alakası olduğu söyleniyordu. Aslında Türkiye'deki LGBTİ anlayışı genelde böyle. Eşcinsel evlilikler, geçiş ameliyatları, seks işçiliği vesaireler eşcinsellerin gündemi... Biz heteroseksizmin bize çizdiği çemberde debelenirken, hayatın kendisini kaçırdığımızın farkında bile değiliz. Ve en önemlisi heteroseksizmin bize sunduğu ötekiliği pekiştiriyoruz bu çember yüzünden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder