23 Ocak 2017 Pazartesi

Türkiye'de eşcinsellik hareketi neden başarısız?


Aktivizm, içinde yaşadığın devleti ve sistemi karşına almak değil, onu, kendi inandığın değerlerle özgün-doğal bir şekilde dik durarak, bu değerlerle hayatta varolarak ve bu değerleri hayata geçirerek kültürel anlamda dönüştürmektir. Gerçek eş-cinsel devrim, hayata kendin olarak, doğal olarak karışmaktır. Eşcinsel hakları mücadelesi örgütsel bazda ancak LGBTİ'leri ve LGBTİ anlayışını heteroseksist zihniyetten kurtarmak noktasında faydalı olabilir. Yani LGBTİ örgütlerinin temel, belki de tek amacı, onlara-LGBTİ+lara kimliklerinin arkasında durabilmeleri için cesaret vermek amacıyla, onları doğal bilimlerlerin bilgisiyle bilinçlendirmek olmalıdır. Çünkü aracı-temsilci hak savunuculuğu avukatlık seviyesinde kısa vadeli bir savunu olabilir ve bu bireye tek başına kendini savunmasına yetmeyebileceği gibi, tek başına varolmasının önünde engel de oluşturablir. Zaten şöyle bir gerçek de var. Kağıt üzerindeki hakları kullanabilmek için de, öncelikle içinde yaşadığımız kültüre de kendimizi inandırmak gerekmiyor mu? Çünkü yabancı kalınan, bilinmeyen, hayatın içinde olmayıp inanılmayan şeylere hakları verilse bile, reel yaşamlar pürüz çıkartabiliyor. Yazılı haklar tartışmasız 1(bir) numaralı önemli ama en öncelik kişinin kendini, kendine inandırmak ve kendine inanan kişinin de çevresini farklı kendiliğine inandırmak olmalıdır. Mesela ben eşcinelliğime o kadar inanıyorum ki, bunu da karşımdakinde hiçbir şekilde tereddüt oluşturmayacak şekilde ifade edince, karşımdakinin inanmaktan başka hiçbir alternatifi kalmıyor. İnanmasa ne olacak ki; karşısında kendine çok güçlü inanan biri karşısında susmaktan başka hiçbir şey yapamıyor. İnanmak çok önemli. Mesela ben sadece eşcinsellik konusunda değil, her konuda tereddütsüz şekilde haklıysam, o hak savunulacaktır alternatifsiz şekilde ve karşısına çıkacağım kişilerin karşısına çok emin şekilde çıkarım. O hak ya kazanılacaktır, ya da kazanılacaktır. Bana, heteroseksizmden soyutlanmamış LGBTİ anlayışıyla mücadele etmek, heteroseksizme yamanmak gibi geliyor ve LGBTİ'lerin mücadelesi bu anlamda karantina altına alınmış bir devinim-yerinde sayma, kendini teselli etme gibi geliyor. Belki de hayatın içinde varolmak yerine sistem karşıtı bir mücadele, özellikle geleneksel toplumlarda daha da ötekileştiriyor olabilir LGBTİ'leri. İnanmak ve inandırmak çok önemli; kilit nokta da bu sanırsam! İnanmak ve inandırmak! Biz eşcinselliğimize inanırsak, ancak o zaman inandırabiliriz dünyayı eşcinselliğe. Ama biz daha eşcinselliğin ne oldğunu bilmediğimiz ve ikame(transseksüellik gibi) kimliklerle varolmaya çalıştığımız gibi, eşcinsel hakları konusunda egolarımızı bile yenebilmiş değiliz... Hep çıkar peşindeyiz, hep "o nasıl olur da benden daha iyi olabilir" kompleksleri içersindeyiz, hala ötekiler olarak birbirimize karşı rütbelerimizi konuşturmakta, güçlerimizi birbirimize karşı güç yeterliliği olarak kullanmaktayız. İşbirliğinden bahsedenler bile küçük hesapların peşindeler gönüllülük iyiniyetini susitimal ederek... Yazık diyebiliyorum ancak' Çünkü gerçekten heterokapitalist sistemin öğütmediği hiçbir kesim yok. Yalan mı.?! Şunu da söylemekte fayda görüyorum. Bilişim çağında artık zihniyetimizi(özellikle cinisyetçi ve ahlakçı) değiştirerek kafamızın içindeki yanlışlara-heteroseksizme karşı kazanacağımız mücadele stratejisi, gerçek yaşamda bizi eşitliğe ve özgürlüğe çok daha kolay kavuşturacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder