4 Ocak 2017 Çarşamba

En iyisini yaptım Klara!

Bugünden...

Benim gerçekleştireceğim hayalim kalmadı gibi bir şey.
Hep dilimdeydi; 4 üniversite bitireyim; açıktan da olsa 4.sünü okuyorum şu anda; diplomadan başka bir şey değilmiş... Üniversite denilen şey sadece öğrendiğin bilgiyi faydalı bir şekilde kullanabilmek ve insanlığı öğrenebilmekmiş.
Son 4-5 yılda çok spor yaptım; hemen hemen her gün bir veya birkaç bıranşta... Badminton, tenis, yüzmek, bisiklet, biraz voleybol...
Hep bir LGBTİ merkezinin olmasını isterdim yaşadığım Denizli'de. Aslında merkez denilen şey de o eşcinsel ruhu yaşatabilmekten başka bir şey değildi. Çünkü mekan sadece bir araç o ruha, o mücadeleye ama gene de önemli heteroseksist bir dünyada. Çünkü bütünleşebilmek için engellerle karşılaşabiliyorsun. Şu anda toplanabildiğimiz ve eşcinsellikle ilgili kaynakları dağıtabildiğim kendimize ait bir mekanımız var. LGBTİ kütüphanesi veya kitaplığı bir nebze olsun gerçekleşti gibi bir şey.
Çocukluğumdan beri hep bir gazetemin, bir dergimin olmasını hayal ederdim. Daha okuma yazma bilmeden bile köyden şehire gazete siparişi verir, kestiğim fotoğrafları hayallerimde kurgular ve sergilerdim çevremdekilere. İnternet ve bloglar sayesinde en azından LGBTİ dünyasına ulaşabildim diye düşünüyorum.
Ve müzik... Dünyanın bütün şarkılarını dinlemek en büyük tutkum ve internet sayesinde bunu da gerçekleştiriyorum (Binlerce orjinal müzik albümüm de cabası.). Ama müzik denilen şey, derya deniz olduğu için, o yolculuk hiç bitmeyecek tabiki de...
Benim başka da hayalim olmadı ki hiç... Çocukluğumdan beri geniş çapta müzik dinleyebilmek ve istediğim şeyleri okuyabilmekti tek hayalim. Onu da gerçekleştirebildim. Ne yatım ne katım olsun istedim, ne de dünyanın şu köşesinde yaşayayım dedim özgürlük denilen şeyin kafamın içinde olduğunu bildiğim için.
Biliyor musunuz, aslında eşcinsel hakları için mücadele etmek de eşcinseller bilinçlenmedikleri sürece ütopik bir şey. İçinde yaşadığımız süreçte LGBTİ anlayışının heteroseksizmi pekiştirmekten öteye gidemeyeceğini gördükçe, bu konuda kendimi paralamaktan da vazgeçtim. Ben öğrendiklerimi, bildiklerimi yayayım da alan alsın, almayan yan cebine koysun! Çünkü hak edilmeyen yaşamları insanlara vermek manasız kalıyor. Mesela bir eşcinsele bedeniyle barış dediğin aman, bunu hakaret olarak anlıyor. Ona insanca yaşama hakkını versen bile elinin tersiyle itip, çoğunluğun yaşamını benimseyebiliyor. Biliyorum sözlerim gene yanlış anlaşılacaktır ama anlaşılmamak gibi kaygım da kalmadı artık.
Şunu da öğrendim hayatta... İnsanlara tavsiye bile işe yaramıyor. Bunun sebeplerini de tartışmya gerek yok aslında. Ya yapı meselesi, ya da gene yapı meselesi... Çünkü çevresel faktörlere doğru veya yanlış yaklaşabilmek de insanın kendi elinde. Çünkü kırsaldan da bir modacı veya müzisyen çıkabiliyorsa, içinde yaşadığımız çevreye yıkmak her şeyi kolaycılık veya bahane gibime geliyor. O yüzden ben hayatımı yapıma uygun yaşayayım da, birilerine cesaret verebilirsem ne ala. Bırakın taşlasınlar; o taşlar kendi kafalarına gelecek bir gün zaten.
Eksiklerim uluslararası İngilizce ve de 10 parmak klavye ama onlar da şu anki yaşamımda bildiğim kadarıyla işimi görüyor. Şöyle bir şey de var; Ana vatanında pratik yapmadıktan ve sürekli kullanmadıktan sonra, bir süre sonra İngilizce de istenilen noktaya taşınamıyor gibime geliyor.
Önümüzdeki yıllarda nasıl mı yaşayacağım..? Şu felsefe de bitsin, artık okul mokul yok. 2020 yılında emekli olacağım ve arşivime çeklip kitaplarımı okuyacağım, müziklerimi dinleyeceğim, LGBTİQ+ konusunda paylaşımlarıma devam edeceğim. Belki de fotoğrafçılığı daha da profesyonelleştireceğim, belki LGBTİQ+ sergisi açacağım yaşamımdan örneklerle. Çünkü ciltler dolusu günlüklerim, o dönemin homofobisini yansıtan fotoğraflarım boşa gitmesin.
Gerçekten şu ülkeye gideyim, şöyle bir şeylerim olsun diyebileceğim hayallerim yok benim. Sadece huzur ve de etrafımda bilgili, bilinçli insanlar istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder