22 Aralık 2016 Perşembe

Bir portre; eşcinsel, yaşlı, mülteci ve de bedensel engellli

Her insanın evrende bir misyonu vardır diye düşünüyorum. Hayat ENGELlere rağmen yaşamaya değer, zorluklarla belki daha anlamlı... Ve bir de umudunu kaybetmemişsen daha keyifli hale getirilebilir, en azından daha yaşanılır kılınabilir...


İranlı mülteci LGBTİ'lerin Türkiye'de sığınmacı olmalarının arkasında gerçekten homofobik dramlar yatıyor. Yoksa bir insan yıllardır yaşadığı ülkeden öyle kolay kolay kopmak istemez diye düşünüyorum. Çünkü ülke dediğimiz şey sadece bir kara parçası değil, bir yaşam kültürüdür de insanın varoluşunu sağlayan. C. bir sığınmacı ama LGBTİ bir sığınmacı, üstelik bir bacağı protezli, bir bacağı da platinli engelli bir sığınmacı, belki de en önemlisi 50 yaşında bir sığınmacı. Hepsi de birbirinde zor durumlar. Yabancı olmanın sıkıntısı malumunuz. Çünkü yabancı olmak öteki olmaktır. "Ne işi vardır yabancıların ülkemizde. Zaten kendi kendimize bile yetememekteyiz. Bir de yabancılarla mı paylaşacağız kısıtlı imkanlarımızı..." diye bir düşünce hakimdir. Hadi yabancı olmayı aştık diyelim. Bir süre sonra adapte olabilirsin sığınmacı olarak bulunduğun kültüre, çevre edinmişsindir, iş bulabilmişsindir, bir şekilde hayata tutunabilmişsindir gençliğin avantajlarıyla. Çünkü belli yaşın üzerindeysen, bırakın sığınmacı olmayı, yerli olsan bile bir değerin olmayabiliyor. Yeteneğin ve belgen olsa bile işverenin gözünde işe yaramaz bir parçasındır artık. Şekilci bir dünyada da aynı cemaatten olsan bile sosyal gruptan dışlanabilme ihtimalin yüksektir. Çünkü engelliysen zaten yarım bir insansındır! Tüm sosyal imkanlardan faydalansan bile, engelliysen eğer bırakın dışarında mesafeli yaklaşımı, insanın kendine yaklaşımı bile çok pozitif olmayabilir. Yalnız bırakılırsın ama daha çok yalnız da hissedersin kendini. Çünkü engelli olmak gerçekten çok büyük eksiklik hissettirebilir kişiye kendisi konusunda. Bütün bunlara rağmen yaşama umudun varsa, büyük başarıdır bu bence. Tamam yaşamak bir lütuftur, hediyedir ama engeller herkesi hayata karşı dirayetli kılamayabilir. Neden sorusunu çok sordurtabilir insanın başına gelen olumsuzluklar, isyan ettirebilir... Ama yaşamak diye bir gerçek de var tercihini ondan yana kullanırsan. C. bütün engellere rağmen bunu başarabilmiş olanlardan. Hatta başına gelenleri dünyaya geliş sebebinin birer uzantısı olarak görüyor. Türkiye'ye geliş sebebi ise, devletin ve çevresinin ve de ailesinin homofobisi yüzünden. Oysa memleketinde yaşamaktan çok memnundur ve başka ülkeye iltica etmeyi karşılaştığı homofobi dayanılmaz boyuta gelinceye kadar düşünmemiştir bile. 10 küsur yıllık hayat arkadaşını kaybedişi, sonra birilerinin sebep olduğu bir trafik kazasında engelli hale gelişi, devletin polisinin şiddeti, gene birilerinin çıkar amaçlı maddi şantajları, ve bu şantajlar ve maddi istismarlar esnasında ailesinin cinsel kimliğini öğrenmesi, akabinde ailesinin şiddeti ve dışlaması... Sonunda çareyi ülkesini terketmekte görür. Tabiki de hayat, Türkiye'de de beklediği gibi gitmemektedir. Çünkü yaşlısın, engellisin, LGBTİ'sin ve dolayısıyla maddi sıkıntılar yaşaman kaçınılmaz. Ama bütün olumsuzluklara rağmen umudunu yitirmiyor. Ama bazı kişiler yardım konusunda ayrıcalıklı olmayı hak ediyor diye düşünüyorum ben. C.nin iş bulması çok zor. Acilen kendisine fayda sağlayabilecek bir tedaviye ihtiyacı var. Yani protezli olan bacağına, bacağını iltihaplamayacak ve dolayısıyla daha yukarıdan kesilmesine sebep olmayacak iyi bir proteze ihtiyacı var ama şu anda sığınmacı olarak bulunuğu Türkiye ona bu koşulları sağlamıyor (İyi bir sağlık istemimiz var zannedilebilir ama yaşamayan sağlık sistemimizin derecesi konusunda sağlıklı bir tespitte bulunamayabilir. Ben neredeyse yaşadığı süre boyunca annemi hastane hastane dolaştıran biri olduğum ve o sektörün içinde çalıştığım için, neyin ne olduğunu bilenlerdenim.). Yabancı olmasından dolayı kötü muamelelere maruz kalması da cabası. C. hayatını iyi kötü yardımlarla idame ettiriyor ama bu yardım devletin 3 ayda verdiği 150 liralık yardımla mümkün olabilir mi sizce? Çevresindeki duyarlı insanların yardımıyla ayakta kalabiliyor ancak, ama bunun sürekliliği konusunda bir garanti yok ki. İltica edeceği ülkeye gidinceye kadar her ne koşulda olursa olsun pes etmeye niyeti gözükmüyor bütün olumsuzluklara rağmen ama beklediği ülke olan Kanada'ya iltica durdurulduğu için Amerika'ya gitmek zorunda bırakılıyor BM tarafından. Neden Kanada'ya gitmek istiyor; çünkü oranın sosyal şartları daha iyiymiş ve tanıdıkları o ülkede. Belli bir yaştan sonra insanoğlunun en büyük sorunu gerçekten yalnızlıktır. Bir de engelliysen daha da yalnızlaşabilirsin. O yüzden C. nin istediği ülkeye gitmesi çok önemliydi. C. ailesini geride bıraktı ve onlarla tekrar görüşmesi söz konusu bile değil artık. Çünkü sadece İran kültürünün ve ülkesinin dışlamasıyla ve baskısıyla değil, ailesinin de homofobisi ve şiddeti yüzünden ülkesini terketmek zorunda kalmıştı. Hayatta yalnız bırakılması ve sistemin belli bir yaşın üzerindekileri yalnızlaştırması yüzünden arkadaşlarının-çevresinin bulunduğu ülkeye gitme arzusuna karşı daha duyarlı davranılamaz mı? C. nin bir şikayeti de yardım kurumlarının yeri geldiğinde veya ciddi yardım anlamında formaliteden ibaret olması. Ama buna rağmen kapıların tamamen kapatılmaması için susmayı tercih edebiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder