8 Temmuz 2016 Cuma

Yerelde nasıl bir LGBTİ hareketi..?

LGBTİ'ler özgürlüğe, özgür ve samimi bir LGBTİ anlayışıyla kavuşabilir ancak



Yereldeki LGBTİ oluşumlarının amaçları ne olmalı ve LGBTİ hareketine nasıl katkı sağlayabilirler, nasıl bir yol izlemeliler veya öncelikleri ne olmalı ki sağlıklı bir yol izleyebilsinler, LGBTİ'lerin en öncelikli sorunları ne, LGBTİ hareketinin yavaş ilerlemesinin sebebi ne, LGBTİ'ler arasındaki anlaşmazlıkların veya bütün olamamalarının arkasındaki gerçekler ne, LGBTİ hareketi neden kısır ve şablonmatik, LGBTİ'ler kendilerine neden güvenmiyor ve kimliklerinin arkasında neden sağlam duramıyorlar, LGBT'lerin açılamamalarının sebepleri ne veya sadece aile-çevre-toplum gibi cinsiyetçi unsurlar mı, LGBTİ'lerin ahlakçı ve heteroseksist olmaları görmezlikten mi gelinmeli veya böyle bir hakları olabilir mi, LGBTİ'ler siyasileşmekten korktukları sürece LGBTİ hareketi eşitlik ve özgürlüğe kavuşabilir mi, LGBTİ'lerin kimliklerine inanmaları için neler yapılmalı, LGBTİ'lerin bilinçlenmeleri için nasıl bilgilendirici programlar izlenmeli, LGBTİ'lik nedir tam anlamıyla biliyor muyuz veya konuya muvaffak mıyız, LGBTİ'lerin mücadeleden beklentileri ne, içinde yaşanılan kültürden bağımsız bir LGBTİ hareketi tahayyül edilemez mi, LGBTİ'ler korkularında ne kadar haklı ve korkunun ecele faydası var mı, LGBTİ'lerin harekete katılmamak gibi lüksleri olabilir mi, quuersel bakılmayan bir LGBTİ hareketi özgürlük ve eşitlik adına bir aktivizm sayılır mı ve bu bizi evrensele taşıyabilir mi, yereldeki LGBTİ hareketi içinde bulunulan toplumsal koşulları ne derece göz önünde bulundurmalı..?

LGBTİ hareketi nedir..? Kısaca LGBTİ'leri eşit ve özgür konuma getirmesi için yapılan bir aktivitedir. Çünkü LGBTİ'ler heteroseksüeller kadar eşit ve özgür değillerdir. Öyle-ler midir? Konuyu şuradan özetleyebiliriz; heteroseksüellikten utanılmıyor ama eşcinsellik utanılacak bir şeymiş gibi özgürce yaşanamıyor. Eşcinsellik utanılacak bir şey mi? LGBTİ hareketinin hedefine ulaşılabilmesi için kimliklerimizle barışabilmek adına eşcinsellerin hareket noktası bence burası olmalı. Biz eşcinselliğimizi veya diğer LGBTİ kimliklerimizi ne kadar seviyoruz, ne kadar barışığız onlarla, kimliklerimizin arkasında ne kadar durabilme ve kimliklerimizi ne kadar savunabilme inancımız var? İnanıyor muyuz gerçekten heteroseksüellik dışındaki kimliklere? İyi ki eşcinsel veya trans veya biseksüel, interseksüel ve diğerleri şeklinde doğmuşuz diyebiliyor muyuz? Gece yatarken kaçımız sabah uyanınca heteroseksüele dönüşmek istemedik? Kaçımız heteroseksüel yaşamdan koruyabildik, kurtarabildik kendimizi? Eşcinseller veya transseksüeller, kısaca LGBTİ'lerin sadece göründükleri kadar olduğunu mu sanıyorsunuz? Aslında burada şu soruyu da sormak gerekiyor; eşcinsellik sadece cinsellik midir, transseksüellik doğduğumuz bedenden karşı bedene geçmek veya sadece cinsiyet kimliğinden mi ibaret olmalıdır? LGBTİ hareketinin LGBTİ'leri eşit ve özgür bireyler yapamamasının veya LGBTİ hareketinin yavaş ilerlemesinin arkasında, daha çok LGBTİ'lerin konuya nasıl baktıkları da etkili bence. Çünkü LGBTİ'lik tam anlamıyla kavranamadığı için LGBTİ'ler kendilerini bulmakta tereddütler yaşıyorlar ve kendilerine kavuşmakta gecikmeler oluyor. Dolayısıyla kendilerini sağlıklı bir şekilde savunacak donanımları, dolayısıyla özgüvenleri olmuyor. Bir çok LGBTİ diyebilir ki, "Ben kendimi biliyorum, kendimle barışığım...". "Acaba?" diyorum. Bazıları da "Benim yakın çevreme açılamamın arkasında kimliğime karşı barışamamışlık değil, homofobi ve transfobi yatıyor...". Gerçekten öyle mi? Öncelikle eşcinselliğin kötü bir şey olduğuna inanmasak, her şeye rağmen gizlenmek yerine kendimizi savunuruz. Haksız olduğumuz başka konularda bile topluma, ailemize, çevremize karşı direnebilirken, dikleşebilirken, neden eşcinsellik veya LGBTİ'lik konusunda savunamıyoruz kendimizi? Başka şeylere karşı kişisel haklarımızı savunurken, neden LGBTİ'lik konusunda bırak haklarımızı savunmayı, kimliğimizin arkasında bile duramıyoruz. Bakınız, eşcinselliğimizin farkında olmamız, cinsel yönelimimizle tam anlamıyla barışık olduğumuz anlamına gelmez... Diğer kimliklerde de aynı şekilde barışık değiliz. Kimlikler arası bir barışamamışlık da mevcut tabiiki de. Gerçekten biz kendimizle, yani heteroseksüellik veya trans olmayan cinsiyet kimliklerimizle tam anlamıyla barışık olsak, öğrenilecek veya duyulacak korkusuyla yaşamayız. Bizim kimi sevdiğimize dair utanmalarımız, saklanmalarımız homofobik toplumla mı, yoksa bizim bu konuyla tam anlamıyla yüzleşememizle mi alakalı iyi analiz etmeliyiz. Bilinçli bir LGBTİ olabilmek için bilgilenmek dışında, hayata nasıl baktığımız da alakalı. Eğer heteroseksistçe bakıyorsak, yani heteroseksizmin manevi değerlerine ve öğretilerine göre bakıyorsak ve bundan kendimiz kurtaramıyorsak, kimliklerimizi layığıyla öğrensek bile, kimliklerimizle tam anlamıyla barışamayabiliriz. Uç bir örnek olacak ama, mesela din eşcinselliği lanetlerken, din ve eşcinselilk konusunda bir uzlaşma bekleyemeyiz. Çünkü din heteroseksizmin elinde. Mesela bireysel bakamıyorsak hayata, örneğin "Ben cinsel kimliğim yüzünden ailemi karşıma alamam, onları üzemem..." diyorsanız, gene orta bir yol bulamayız. Çünkü aile de heteroseksizmin pençesinde bir kavram. Oysa cinsel kimliklerimiz doğanın bir parçası ve gerçeği. Heteroseksizmin ve değerlerinin hukuki ve insanlık açısından, kişilerin doğuştan getirdikleri yapısal özelliklerine karşı çıkma hakkı olabilir mi? "Eşcinsellik doğuştan" demesini biliyorsanız, o zaman heteroseksizmin ölçütlerinden bağımsız bir şekilde varolabilme haklarımızın bilincinde olmamız gerekiyor. Heteroseksüellerin neden heteroseksüel oldukları sorgulanmıyorsa, eşcinsellerin de ne ve neden veya nasıl oldukları sorgulanamaz. Benim eşcinsel olarak yaşamam çevreme ve kendime zarar vermiyorsa, hatta cinsel kimlik olarak kendimi gerçekleştirince mutlu oluyorsam, bunun sorgulanması akıl ve mantık dışıdır. Ben bir konuya dah değinmek istiyorum burada. LGBTİ'lerimiz bilgisel anlamda ne yazık ki kimlikler konusunun üzerine çok düşmüyor ve nasıl öğrendilerse o şekilde, en önemlisi toplumun önyargılı bakış açısına göre kalıpasal veya yanlış bir kimlik anlayışı geliştirebiliyorlar. Önceki toplantılarımızda o yüzden her toplantıya kimlikleri tanımlayarak başladık ama orada bile kimlikleri kalıpsal tanımlamaktan kurtulamadık. Neymiş öyle transseksüellik olmaz, neymiş cinsiyetsizlik olmaz, neymiş toplumun hassasiyetlerine göre bir kimlik olmalıymış vesaire... Hassaslık konusuna da değinmek gerekirse... Hassas olanın veya olması gerekenin heteroseksist çoğunluk değil, ötekileştirilen biz LGBTİ'ler olduğunu bir anlayabilsek... Kısaca LGBTİ'ler özgürlüğe, özgür bir LGBTİ anlayışıyla kavuşabilir ancak.

Benim bir de kısa bir formülüm var bu konuda... LGBTİ'liğin ne olduğunu bilimsel anlamda kavramalıyız ki kendimizi keşfedebilelim, kendimizle barışabilelim, özgüvenli bir şekilde kimliklerimizin arkasında durabilelim ve kendimizi savunabilelelim... Zaten otomatik olarak açılmış oluyoruz bu yolu izlersek, hayatın içine karışmış oluyoruz farkında olmadan... LGBTİ konusunu siyasi boyuta taşıyabilmek için de, hayatın içinde pratik olarak politik olabilmeliyiz öncelikle ki, bu şekilde hem kendimizi hazırlamış, hem de toplumu hazırlamış oluruz haklarımızı yasal anlamda kazanabilmek için.

Şunu da söylemeden geçemeyeceğim... LGBTİ hareketinde samimi olmak gerekiyor ki engellere rağmen bahanelere sırtımızı dayamadan fedakar olabilelim, mücadeleden vazgeçmeyelim. Örneğin sağlık veya çok önemli bir problem olmadığı sürece işe gitmekten vazgeçiyor muyuz, okulumuzu ne kadar asıyoruz, yemekten veya uykumuzdan ne kadar fedakarlık edebiliyoruz..? Peki bizim varoluş haklarımız, sevgi ve aşk haklarımız daha mı az önemli de savsaklıyoruz LGBTİ hareketini veya hiç umrumuzda bile olmayabiliyor? İşte dedim ya... LGBTİ hareketinin başarıya ulaşmasında bizim LGBTİ'liğe bakış açımız çok önemli; LGBTİ'lik utanılacak bir konu mu, sadece cinsellik mi, vesaire..?

Konuyu daha da uzatabiliriz ama bu sadece dünden kafamda şekillenen, gün içinde kendimle kısa bir şekilde muhabbetleştiğim sürecin dışarıya ve zamana uzantısı...

Not: Bu yazı, yereldeki LGBTİ hareketinin başlangıç noktası, yani sadece LGBTİ'lerin kendileriyle barışma noktası çerçevesinde yazılmış, hareketin daha sonraki ve geniş boyutu konuya dahil edilmemiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder