28 Mart 2016 Pazartesi

Jimmy Somerville'i seviniz!


Youtube'da Sam Smith çıktı karşıma... Writings On The Wall... Sam Smith'i tabiki de ilk çıktığı günden beri biliyorum... Müzik adına almadığı ödül kalmadı bile diyebiliriz... Ama inanın hala can-ı gönülden kulak kabartamadım biliyor musunuz müziğin en küçük nüanslarında bile dolaşan biri olarak... Nedenini bilmiyorum ama ruhuma derinden nüfuz etmesi gerekiyor duygusal biçimde ki inanayım müziğine, dinlemek gelsin içimden.. Ben bazen bazılarını geç keşfederim müzikal anlamda; umarım bu da öyledir... Bazen de "ben sesimle, yorumumla çok güçlüyüm" havasında olanlara, en başta "hadi ordan!" mı diyorum ne... Veya beni çarpacak bir işle kendine bağlaması gerekiyor...

Bir de şöyle bir durum var sanırım bende... Müzikte çok adaletliyim sanırım... Bir kişi müzik yapıyorsa, önce bütün kimliklerinden arınarak müzik adamı kimliğiyle müzik yapması gerekiyor. Yani müzik insanı müzik kimliğiyle ön planda olmalı... Bakınız yanlış anlaşılmasın... Bir şarkıcı en eşcinsel haliyle, en feminen haliyle, en frapan haliyle müzik yapabilir ama yaptığı müzik her şeyin-in önünde olmalıdır ve diğer tarafları beni zaten rahatsız etmez de... Dediğim gibi müzik çok önemli ya benim için, müziğiyle çarpmalı sanatçı beni... Sam Smith de eşcinselliğiyle ön planda değil ama, çok iyi bir ses ve youmcu da... Sanırım daha yüksek bir enerji veya benim kimyama uygun bir enerjisinin mi olması gerekiyor..? Çünkü daha zayıf sesi olan ve LGBTİ kimliği daha ön planda olan şarkıcıları da çok sevebiliyorum... Sanırım şarkıcının ruhunun da tam anlamıyla müzikle yoğrulmuş olması gerekiyor ve bunu dinleyiciye hissettirmesi gerekiyor... Müzikte de çok önemli samimiyet... Hatta müzikte her şeyden daha önemli... Çünkü dinleyicinin o şarkının içine girebilmesi için, inandırıcı biçimde söylemesi gerekir şarkıcının şarkıyı...

Benzer seslerden, yani gay şarkıcılardan Jimmy Somerville'yi tek geçerim mesela... Bir George Michael, Michael Jackson, hatta Boy George kadar bile popüler olamadı ama benim gönlümün baş köşesine oturdu müziğiyle... Ruhunu sesiyle çok iyi ifade edebiliyor çünkü... Aslında şarkıcılık bir ruh meselesi... Hayatı ruhen çok iyi özümsemek gerekiyor ki bu doğrultuda kendini ifade edebilesin... Bunun için de çok yüksek bir duyarlılık, bir hassasiyet gerekiyor ki, hikayeyi şarkınla anlatırken hislerin karşı tarafa geçebilsin... Duyarlılıkla birlikte devrimci bir ruh, bir asilik de gerekiyor sanırım güçlü bir ifade için... Sam Smith'den sonra arka arkaya dinlediğim, hatta kulak arkası ettiğim her Jimmy Somerville şarkısında bir kükreyiş duyuyorum, bir baş kaldırış, bir isyan... Black Is Color, Where Have All The Flowers Gone?, Smalltown Boy... Safe In These Arms'ı ise söylememe gerek var mı..?

Jimmy Somerville'yi Communards döneminden beri bilirim, takip ederim, severim, hatta en çok sevdiklerimdendir... Soprano sesi, duygu yüklü yorumu ve aktivizm yönüyle benim için çok önemlidir... 80'lerde So Cold The Night ile az mı mest etti beni... Seni seviyorm Jimmy... Herkes de sevsin...

https://www.youtube.com/watch?v=LcAT_-9VqzU
https://www.youtube.com/watch?v=6x_xg7XfzGw
https://www.youtube.com/watch?v=FutE7JBL_Tc
...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder