8 Kasım 2015 Pazar

Transseksüellik eşcinsel veya LGBTİ hakları mücadelesinin neresinde?


Bir grup eşcinsel aktivist transseksüellerden ayrışmak için imza kampanyası başlatmış. Transseksüel dünyasının çok agresif olduğunu ve LGBTİ'yi geriye attığını öne sürmüşler. Ben olaya kendi açımdan bakacağım. Transseksüeller LGBTİ dünyasının neresindeler diye bir soruyla başlamak istiyorum? Öncelikle transseksüelliğin ne anlama geldiğine bakmak gerekiyor ve hangi tarafını (bence sadece eşcinsel tarafını) ele almalıyız? Transseksüellik de aslında kişinin kişilik yapısına göre de değişiyor. Bir transseksüel cinsiyet kimliğinin biyolojk cinsiyetiyle uyuşmadığını söylerken, diğer transseksüel de cinsiyet kimliğinin bedeneninden bağımsız olduğunu veya içinde barındığı bedene göre bir cinsiyet kimliğinin olduğunu iddia ediyor, yani kendini kadın hisseden bir erkek biyolojisi, erkek biyolojisindeki kadınlığın normalliğini savunuyor. Vajinalı kadın var ise, penisli kadın neden olmasın... İster anomali olsun veya bana göre anomali değil zaten, doğanın bir gerçeğini, eğer bize yapısal olarak bir zarar vermiyorsa değiştirmek ne haddimize. Bedenle cinsiyetin uyumsuzluğu denilen şeyin psikolojik zararları, toplumsal cinsiyetin eşitlikçi bir şekilde kullanılmamasıyla alakalı olmasın? Hal böyle olunca da aidiyet duygusu devreye giriyor. Kişi doğuştan getirdiği yapısının arkasında duracak özgüvene sahip olamayınca, otomatikmen toplumun normlarıyla topluma dahil olmaya çalışıyor. Bunun aksini iddia edecek olanlar olacaktır elbet ama benim kendim de bu konuda en gerçek referansım. İçimde erkek cinsiyeti barındırmıyorum veya ne barındırdığımın önemi yok. Belki heteroseksist bir dünyada eşitliksiz toplumsal cinsiyet mağduriyetimden dolayı ben de sevginin sevilme bölümünü bu aidiyet mağduriyetimden dolayı cinsiyetçi yaşamak zorunda kaldığımdan kendimi istem dışı kadın gibi hissediyor olabilirim. Yani sevmeyi ve sevilmeyi cinsiyetlere göre tanımlamak gerekiyorsa, kendimi kadın gibi hissetme durumum da söz konusu; sevmek isteyince de erkek konumuna mı geçiyorum? Belli bir cinsiyette olmak isteyen transseksüeller sevgi arsızı mı da sürekli sevilme konumunda, yani kadın olmak istiyorlar; aslında gene bir toplumsal cinisyet içselleşmesine göre cinsiyet tanımı söz konusu. İşte ben bunu kabul edemiyorum; ben içimden geldiği gibi yaşayayım ve beni belli bir kategoriye hapsetmesinler. Konuyu dağıtmayalım daha fazla.. İşte toplumsal cinsiyete hapsolmuş ve en büyük ideali toplumsal cinsiyete uygun biyolojk cinsiyete geçmek olan bir transseksüellik anlayışı ne kadar LGBTİ mücadelesinde yer alabilir? Dereyi geçinceye kadar mı yoldaşımızdır transseksüeller? Özellikle geleneksel toplumlarda transseksüellik, cinisyet geçişini tamamlamak ve toplumun bir parçası olmak üzerine kurulu. Yani toplum kabul etse belki de açık birer homofobik olacaklar. Çünkü etrafımda gördüğüm transseksüellerde homofobiyi çok net görüyorum. Kalıplaşmış ve cinsiyetçi bir toplumsal cinsiyeti ben homofobi olarak tanımlarım. Mesela beraber oldukları erkeklerin eşcinsel olmasını istememek gibi bir durum mevcut transseksüellerde. Eşcinsellik dediğimiz şey ne zaten; bedensel bir şey değil mi; aynı biyolojiye sahip iki kişinin beraber olması değil mi? Ben mesela beraber olduğum erkek bedeninin içindeki cinsiyet kimliğine bakmam ki; kişiliğine bakarım. Zaten bana göre yok ki öyle kategorik bir cinsiyet. Nedir erkeklik veya kadınlık; tanımla desen toplumsal cinsiyete göre şekillenmiş bir erkeklik ve kadınlık tanımlanacak. İnsanın doğunca koşulanmadan gösterdiği cinsiyet kimliği özellikleri nedir? ERKEK ÇOCUKLAR DOĞAR DOĞMAZ MAVİ RENGİ BENİMSER VE OYUNCAK ARABALARLA OYNAMAYI SEVER VEYA KIZLAR PEMBEYİ TERCİH EDER VE BEBEK OYNAMAYI SEVER! diye bir şey mi var? Erkek veya kadın biyolojisinin ebeveynlik duygusu arasında ne fark olabilir? Erkekler daha duyarsız, kadınlar daha mı duyarlı oluyorlar her konuda? Sen yetiştir sorumsuz bir şekilde erkekleri, kadınlara da yükle fedakarlık duygusunu, sonra da bunun cinsiyet kimliğiyle alakalı olduğunu söyle. Kadınların makyajını veya erkeklerin bakımsızlığını bile cinsiyet kimliğine indirgiyorlar... Diyorum ki, transseksüeller LGBTİ içersinde yer almak istiyorlarsa, transseksüelliklerini ön plana çıkarmadan heteroseksizmin karşısında yer almalılar. Zaten transseksüellerin derdi, toplumsal cinisyete uygun biçimde erkek veya kadın olmak değil mi; olunca ne olacak LGBTİ'ye? Ben etrafıma bakıyorum da eşcinsel haklarını savunan hiç transseksüel göremiyorum. Ben de transseksüelim, ben de interseksim, ben de içimde envai çeşit kimlik barındırıyorum ama kendimi bir kimliğe hapsetmiyorum. Benimki kimlik değil, kimliksizlik mücadelesi... Hiç kimsenin belli bir kimlikle tanımlanmadığı, belli bir kategoriye hapsedilmediği bir kimlik anlayışı getirecektir gerçek anlamda özgürlüğü. Ben toplumsal cinsiyete uygun şekilde kendimi kabul ettirerek, ipimi kendi ellerimle mi çekeyim? Hetroseksizme uygun bir biçimde ne evlenmek, ne aile kurmak, ne çocuk sahibi olmak, ne de erkek veya kadın olmak istiyorum. Bırakın beni içimden geldiği gibi yaşayayım; bana dayatmayın bir şeyleri ve o dayatılan şeylerin savunusunu da yaptırtmayın. Transseksüelliği savunuyorum ama doğanın yarattığı biçimde bir transsesküelliği savunuyorum; kıllarını sevmeyeceksin, penisini sevmeyeceksin, vajinanı sevmeyeceksin ve onlardan kurtulmaya çalışacaksın; hem doğaya ters, hem de anlayışıma... Toplum tabiki de transfobik olur sen kendini olduğun gibi kabul ettirmeye çalışmazsan. Sen kendini olduğun gibi kabul etmez ve sevmez isen seni kim sever ameliyattan sonra; kusura bakmayın ama doğal biyolojk kadınlık ve erkeklik varken... Ben transfobik miyim; hayır; ben sadece cinsiyetçi toplumsal cinsiyet anlayışına karşıyım. Ben bu dünyaya erkek cinsiyetçiliğinin hakim olduğu bir toplumda yaşamak için gelmedim. Doğal ve gerçek olan; insanın olduğu gibi, doğduğu gibi yaşaması, kendisini her haliyle kabul etmesi ve ettirmesidir. Toplumsal cinsiyete uygun değişimlerle hiçbir yere varamayız ve gerçekten de LGBTİ mücadelesini geriye düşürür toplumsal cinsiyete uygun transseksüellik anlayışı. Bir transseksüel arkadaşım bana diyor ki, "Sen bedeninle, kendinle barışık olduğun için eşcinselsin ama biz penisimizi ve kıllarımızı sevmiyoruz, barışık değliz onlarla... O yüzden transseksüeliz.". Ben de işte tam da bunu anlatıyorum; bedeninle barışık olursan eşcinselsindir, barışık olmaz isen transseksüel. Başka söze gerek var mı? Cinsiyet kimliği veya ruhun bedenle uyumsuzluğu yok; özgüvensizliğin ve dolayısıyla bedenle barışamamışlığın getirdiği bir toplumsal uyumsuzluk var. Bence transseksüellik anlayışı gerçek kimliğine, insanın kendisiyle barışması ve sistem karşıtlığıyla kavuşacak ve LGBTİ'nin bir parçası olabilecektir. Transseksüellik bana ne gibi geliyor biliyor musunuz; önce silikon taktırmak, sonra da memesinden utanması gereken bir cinisyete dönüşmek... veya cinisyetçi ve ahlakçı düzenin cenderesine girmek... Bırakın ben öteki olarak yaşayayım ve heteroseksizmin mağduru olayım hatta, ama cinisyetçi ve ahlakçı sistemin mahkumu olmayayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder