26 Eylül 2015 Cumartesi

Herkes ince bele sahip olamaz; kandırmayalım kendimizi


Güzel görünmek için yapılan diyetler, zayıf olup da herhangi bir sebeple kilo almış insanların yaptığı bir uygulamadır. Yoksa armut tipli dediğimiz vücut tipine sahip bir insan zayıflasa ne değişecek ki; gene aynı armut biçiminde bir vücuda sahip olmayacak mı? Diyet, vücut yapımızı değiştirmiyor ne yazık ki; sadece fazla kilolarımızı eksiltmemizi sağlıyor ama bizde zayıflayınca modeller gibi şahane bir vücuda sahip olacağımız yanılsaması var. Aslında model gibi zayıf bir vücuda kavuşabilme hayalinin getirdiği diyet uygulaması, belki de bizi hayata bağlayan bir umut olacak ve bizi sağlıklı kılacaktır. Ama biz sağlıklı yaşamak için değil de pat diye zayıflamak için kilo vermeye çalıştığımız, yani dengeli beslenmeyi ve spor alışkanlığını yaşam biçimine dönüştürmediğimiz için, verdiğimiz kiloları fazlasıyla alma durumumuz da mevcut olduğu gibi hayallerimiz de çok gerçekçi değil. O yüzden vücut yapımızı göz önünde bulundurarak sağlıklı olabilmek adına gereksiz hayallere kapılmadan dengeli beslenmeyi ve spor yapmayı alışkanlık, yaşam biçimi haline dönüştürmeliyiz. Gereksiz hayal derken vücut yapımızı göz önünde bulundurmamaktan bahsediyorum. Gerçekten yapısal olarak doğuştan zayıf bir insan tipi var. Hatta bunlar yemelerine, içmelerine dikkat etmeseler bile kilo almazlar, hayatları boyunca fit kalırlar, hatta kilo almak için çabalarlar bile... Yapılabilecek bir şey yok bu konuda. Çünkü onların genetiksel yapısı böyle. Geçmişimizi de değiştiremeyeceğimize göre, bu hayatı teneffüs edebilmenin bile bir hediye olduğunu düşünerek, şekilci dünyanın şekilciliğine kendimizi fazla kaptırmamalıyız. Kendimizi var edebilecek olan başka özelliklerimizi keşfederek bertaraf edebilmeliyiz şekilci dünyanın ayrımcılığını. Güzellik kavramının göreceli olduğunu göz önünde bulundurarak, farklı güzelliklerimizle kabul ettirmeliyiz kendimizi. Mesela kimisi fiziğiyle varolmak ister, kimisi fikirleriyle... Kimisi fiziksel güzellik peşinde koşar, kimisi fikirlerin, düşüncelerin peşinde koşar... Kimisi model olur, kimisi sporcu olur, kimisi yazar, kimisi doktor, kimisi mimar, kimisi eğitmen, kimisi güvenlikçi, kimisi yönetici, vesaire ve hayatta her yapıda insana ihtiyaç vardır. Hepimiz fiziksel olarak düzgün olsaydık, hepimiz manken olmak isteyebilirdik; o zaman hayatın geri kalan işlerini kim yapacaktı? Eğer artist bir ruhumuz var ise ve hep göz önünde olmak istiyorsak, o zaman sanatın başka dallarıyla da ilgilenebiliriz. Oyuncu olursun, müzisyen olursun veya plastik sanatlarla yeteneklerini sergileyerek kendini tatmin edebilirsin. Aslında manken gibi bir vücuda sahip olup da, bu vücutla yapılan işlerin de sanatla alakası olmayabilir. Ama güzel bir fiziğin neredeyse her kapıyı açma durumu da söz konusu. Belki de onların da başka özellikleri yok ve fizikleriyle idame ettiriyorlardır yaşamlarını diyerek kendimizi teselli de edebiliriz! Aslında hayatta hep bir çıkış yolu vardır ama biraz çaba, biraz emek sarf etmek gerekiyor. Problem sanırım tembelliğmizde. Her güzelliğe doğuştan sahip olmak istiyoruz ama herkes aynı şansa sahip değil ne yazık ki. Belki de doğuştan, genetiksel fit bir yapıya sahip olmak şans değil, dezavantajdır. Belki eksik olarak dünyaya gelmek, bizi hayata tutunmamız konusunda daha hırslı yapacak, bu da bize başarıyı getirecektir. Ama başta da dediğim gibi fit bir vücut hayali ve bu doğrultuda dengeli beslenmek ve spor bizi sağlıklı kılacak ama bunu alışkanlık haline getirirsek, yaşam biçimine dönüştürürsek...

Son olarak şunu da söyleyeyim... Uzun vadede getirisi yüksek olan ruh güzelliğidir. Çünkü diyet yapmış gibi terbiyeli bir ruh, diyet yapmış gibi bir fizikten daha katlanılabilen bir şey. Yani önemli olan ruh güzelliği. Fiziksel güzelliğe önem verenlerin yapay ilgisine de kaptırmayalım kendimizi... Çünkü yapay ilgiler ve sevgiler güvenilir değildir. Şunu da belirtmekte fayda var. Belki de daha çok sevilmek ve ilgilenilmek için fiziksel olarak fit ve güzel olmak istiyoruz şekilci dünyanın yerleşik algısı yüzünden. Hatta bu algı yüzünden aynaya bakıp da kendi gerçeklerimizi görmekten bile kaçınıyoruz. Güzel-lik peşinde koşarken kompleksli bir hale bile gelebiliyoruz. Kendisiyle barışık olmayan bir insan da ne kadar gerçek bir ilgiyi hak edebilir ki..? Bırakın şekilci olanlar şekilci takılsın, sizi de olduğu gibi kabul edenler sevsin. Ama ben şekilciyim diyerek gerçekleri gözardı ederek yaşamayı tercih ediyorsanuz, yapay ilgilerin yaratacağı hayal kırıklıklarına da hazır olmalısın.

Vücut tipleri konusunda uzmanlar ne diyor..?

Ektomorf
Vücut yapıları itibarıyla ince ve uzun bir kemik yapısına sahiptirler. Omuzları dar kollar ve bacaklar uzun ince kemiklerden oluşur. Vücut yapıları kilo almaya müsait değildir bu yüzden beslenmelerine diğer tiplere kıyasla çok fazla dikkat etmeden bile güzel bir görünüme sahip olabilirler.

Endomorf
Bu vücut tipindeki bireyler kilo almaya elverişlidir. Ülkemizdeki insanların çoğunluğu bu bölüme girmektedir. Vücut yapıları olarak daha yağlı kısa, geniş kemikli ve iri bir cüsseye sahiptirler.  Vücut hacimleri çok çabuk genişleyen bir yapıya sahiptir. Vücut tipinin bu şekilde olması yağı depolayan hormonların fazlalığıyla alakalı olabilmektedir.

Mezomorf
Geniş omuzlar ve dar bir kalçaya sahiptirler ve hemen hemen her spor branşında başarılı olmaya yatkındırlar.

Sonuç Olarak
Kendimizi bu üç vücut tipinden hangisine uyduğumuzu değerlendirerek hayatımızı buna göre şekillendirmemiz hem beden sağlığımız hem de ruh sağlığımız açısından çok önemlidir. Hadi bundan sonra aynanın karşısına geçelim, kendimizi tahlil edelim ve bedenimize istediğini vererek çok daha mutlu bir hayat sürelim…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder