16 Ağustos 2015 Pazar

Ülkemizde müzik ne anlama gelmektedir?


Ülkemizde müzik ne anlama gelmektedir?
Lafı fazla dolandırmaya gerek yok...
Alt yapının, yani düzenlemenin falan sıfır olmasının hiçbir önemi yoktur...
Bir enstrüman tıngırdayıp da şarkı-türkü söyleyene eşlik etsin yeter...
Sesin karakteristik olmasının falan da hiç önemi yoktur...
Deli deli bağırıyorsa iyi bir sestir..!
Kısaca iyi bir müziğin kriteri basit olmasıdır ülkemizde...
Sanatçılar(!) der ki, halkı seviyorsa iyidir...
Yani yapılan işin kitleleri eğlendirmesi başarı kriteridir...
Bir de halkın duygularına hitap edip onları koparıyorsa dünyanın en iyi müziğini yapmışsındır ve sen bir starsındır, hatta dünya seni keşfedememiştir veya Batı bile müzikten anlamamaktadır...
Batı'nın çizgileri vardır seni sınrları içine sokmadığı güya...
Yoksa bizim sanatçıların falan ne eksiği vardır onlardan..!

Biz duygularını şiddetli yaşayan bir milletiz; öfke, hüzün, vesaire duygular en dipten yaşanır; müziğimizdeki tabirle damardan...
Müzikte de duygularımızı en şiddetli şekilde ifade eden şeyleri çok seviyoruz, onlara kalite payesi veriyoruz.
Ama o şiddetli duyguların sözlerle, özellikle uyaklı sözlerle ve de birazcık felsefi sözlerle ifade edilmesi gerekir...
Adam kendini, kendi anlayacağı tarzda ifade eden sözlerin olduğu şarkıları tüm zamanları şarkısı ilan edebiliyor...
Adam şiir okumaktan nefret eder ama mani tarzı şarkı sözlerine bayılır...
Oysa ülkemizdeki şarkıların sözlerine bakarsanız...
Hatta çalıntıdır bir çoğu birbirine benzeyen...
Tabi istisnalar bu sözlerimin dışında...
İşte bu şiir sevmeyen, söze takılı kalmış müziksever hallerimiz bizi gerçek müzikten uzak tutmuştur...
Dünya ne yapıyor, ne dinliyor hiç umrumuzda değildir...
Hatta müzikteki gelenekselliğmiz yüzünden müzikte deneysellik nedir hiç bilmediğimizi için, etnik şarkılarımızın falan farklı tarzlarda ve farklı enstrümanlarla çalınmasını aslı bozulmuş olarak yorumlamaktayız. Tabi aslı bozulmuş diyenler, biraz müzikle uğraşanlar... Müzikle uğraşmayanlarların kafası allak bullak olduğu için bu deneysellikten, konuyla ilgili düşüncesi bile yoktur...
Gerçekten müziğe bakış açımız bu derece vahim...
Sorsan en büyük hobisi müzik dinlemektir, hatta müziksiz bir hayat düşünememektedir ama...
Dinlediği sadece duygularını ifade eden tek bir şarkıcıdır...
İnsanın en çok sevdiği sanatçı ve sanatçılar olabilir ama bu diğer müzikleri dinlemesinin önünde engel teşkil etmemelidir...
Artık bir sanatçıya kafayı taktıysa, müzik onun için odur...
Diyebilirsiniz ki senin de en çok sevdiğin sanatçılar var..
Ama ben ülkemizdeki bile stüdyoya girip de bir şeyler kaydetmiş herkesin ne yaptığını takip eden birisiyimdir acaba yakalayacağım bir şey olabilir mi diye...
Zaten benim ülkemizden sevdiğim şeyler, başkasının anlamadığı ve burun kıvırdığı Batı'ya yönelik şeyler..

Konuya neden değindim...
Bir arkadaşımız benim paylaştığım bir şarkı için beni zevksizlikle itham etmiş de..
Aslında bu, bir çok insanın ortak düşüncesinin ifadesi...
Zaten sosyal medyada paylaştığım müzikler falan hiç beğeni almaz..
Ancak Türkçe olarak paylaştığım ve birilerine hitap eden şarkılar tek bir beğni falan alır...

Ben müzikten anlıyor muyum?
Keşke anlıyorum diyebilseydim...
Sadece dünyanın her ritmini, her melodisini, müziğe dair en küçük tınısını bile kaçırmamaya çalışıyorum...
Ama ne kadar sağlıklı ulaşabiliyorum, ne kadar vakit ayırabiliyorum tartışılır...
Çok dinlemeye çalışıyorum ama ne kadar bilinçli dinleyiciyim bilmiyorum...
Sadece her şeyi yakalamaya, hiçbir şeyi kaçırmamaya çalışıyorum dediğim gibi...
(Enstrüman çalmayı ve nota bilmeyi, nota okuyabilmeyi müziği biliyorum olarak kabul etmiyorum zaten... Çünkü müzisyen olup da gerçek müzikten kopuk o kadar insan var ki...)
Düzenlemeye, deneyselliğe önem veriyorum...
Yeni bir şey duyduğum zaman havalara uçuyorum...
Mesela bu yazıyı yazarken "Michael Kiwanuka - Bones" çalıyordu radyoda, bayıldım... Bir de güzel şarkılara gerçekten bayılıyorum, kendimden geçiyorum...
Şöyle cazımsı, rockımsı şeyleri çok seviyorum... Reggae'ye taktım son yıllarda kafayı... Senfonik şeyleri de seviyorum ama İndie, ruhuma en hitap eden sanırım... Yöresel şarkıların sevdiğim tarzlarda denenmesini de çok seviyorum... Mesela türkülerimizin, şarkılarımızın caz şeklinde çalınmasına bayılıyorum, vesaire, vesaire... Tabi Latini de çok seviyorum... Kısaca müzik adına denenmiş her tarzı seviyorum ama çok sesli olmak koşuluyla, sağlam bir alt yapıyla... Çünkü müzik demek benim için alt yapıdır, düzenlemedir... Sözlere gerçekten hiç önem vermem ve bu yüzden şarkıların sözleri hiç aklımda kalmaz... Melodiler şekillendirmelidir duygularımı...
Ülkemizdeki müzik sevdiğini iddia edenlerin en önemli özelliği de, sözlere önem verdikleri için, enstrümantal ve klasik müziğe çok yabancı kalmaları... Onlar için bu tarzlar "gıydıdı gıydıdı"dır.
(Not: Bu anlık bir yazıdır... Öyle teknik şeyler falan aramayın... Sadece tek tip müziğe tepki amaçlı karaladım bir şeyler işte...)
Orkestramsı şeyleri de çok seviyorum...
Mesela şu anda radyoda çalan "The Budo's Band - Golden Dunes" çok güzel...
Sizleri bugün dinlerken çok keyif aldığım (https://www.youtube.com/watch?v=qqMaTkWZ0Gg) ile başbaşa bırakıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder