11 Ağustos 2015 Salı

Baba şefkati eşcinsellikte belirleyici unsur mudur?

Kadın bir aile ve cinsel terapisti yazmış, ben de cevaplıyorum...

* Baba şefkati erkeklikte belirleyicidir (Erkeklik derken yanlış da olsa heteroseksüellik demek istiyor sanırım. Oysa erkek eşcinsel de olabilir, heteroseksüel de...).

- Baba şefkatsizliği eşcinsellikte belirleyici olsaydı, ülkemizde eşcinsel çoğunluğun olması gerekmez miydi?

* Kesin verilere dayalı olmasa da dünyada ve ülkemizde yüzbinlerce ergen ve genç yetişkinin cinsel kimlik karmaşası yaşadığını biliyoruz.

- Yanlış biliyorsunuz; hiç kimse doğal cinselliğinden dolayı karmaşa yaşamaz; ancak dayatılan heteroseksüellikten dolayı çıkmaza girebilir. Eğer eşcinseller bir tereddüt yaşıyorsa, bu heteroseksüelliğin tek cinsel yönelim olarak dayatılması ve uymayanların dışlanmasından, ayrımcılığa maruz kalmasından, şiddete maruz kalmasından, hatta cinayete kurban gitmesindendir...

* Büyük ailenin tamamen yok olması, çekirdek ailenin zayıflaması, muhabbete zaman ayırmayan iş kolik babalar, çocuğun duygusal ihtiyaçlarını merkeze alan, duygusal ihtiyaçlarını yok sayan anneler var artık. Bunların yanında tüketim nesnesi olarak görülen insan ve tamamen tüketime yönelmiş bir toplum, ‘reyting’ uğruna her türlü rezilliği pazarlayan medya gibi sosyokültürel faktörlerin tesiriyle eşcinsellik eğiliminde geçmiş zamanlara kıyasla bir artış söz konusu.

- Çok akıllısınız yaa! Eğer eşcinsellik tercih edilen bir şey olsa, insanların hiç işi gücü kalmadı da, heteroseksizmin lanetlediği bir yönelimi mi tercih edecekler? Anne-baba ilgisi görmeyen her çocuk eşcinsel olsaydı, şu anda eşcinsellerin egemen olduğu bir dünyada, özellikle Türkiye'de yaşardık. Çünkü özellikle Türkiye gibi geleneksel kültürlerde babalar çocuklarını göstere göstere sevmezler. Belki de sevgi cahili oldukları için, içten sevdiklerini iddia ederler ama buna rağmen eşcinsel cenneti değil Türkiye. Bir de acaba medya neyi pazarlıyor; eşcinselliği mi, heteroseksizmin şiddetini, nefretini mi..?

* İşte bu postmodernizmin kaosunda sıkışmış bir grup insan “Ben bedenimi istediğim gibi kullanırım” diyerek eşcinselliği bir hayat tarzı, hatta kendilerine göre bir varoluş tarzı olarak ifade edebilirler. Ancak yaradılış gayesi neslin çoğalmasıdır. Cinsellik fıtri bir eylemdir, eylemin sebebi, neslin devamıdır. Alınan haz ve cinsel istek de neslin devamının sağlanabilmesi için sürekliliği sağlamak için fıtrata verilmiştir.

- 1. Heteroseksüellik ne kadar bir yaşam tarzıysa, eşcinsellik de o kadar yaşam tarzıdır; kaldı ki eşcinsellik bir yaşam tarzı değil, bir cinsel yönelimdir. Çünkü yaşam tarzı cinsel yönelimden çok, bir çok ortak unsurun bir araya gelmesiyle oluşur ve bunun da heterosesüellik veya eşcinsellikle o kadar alakası yoktur. Çünkü benim heteroseksüellerin yaşam tarzından çok da soyut bir yaşamım yok. Eğer erkeklikle örtüştürülen futbol tutkum, alkol veya sigara alışkanlığım, veya kahvehane alışkanlığım, vesairem yok ise, bu cinsel yönelimimle alakalı değil, hayata bakış açımla alakalı veya kişiliğimi içimden geldiği gibi ifade edebilmemle alakalı bir şeydir. 2. Hayata geliş amacımızın sadece çoğalmak olduğunu da nerden çıkarıyorsunuz; sadece kutsallaştırılmış değerlere sırtınızı dayayıp bunu da tek doğruymuş gibi insanlara empoze etmeyin. 3. Eşcinsellik sadece fiziksel eyleme dayalı zevksel bir mesele değildir. Heteroseksüeller karşı cinsten nasıl hoşlanıyorsa, nasıl aşksal veya sevgisel olarak varoluyorsa, eşcinseller de aynı şeyleri kendi cinsine karşı hissediyor; bu kadar basit; anlayabiliyor musunuz?!

* Şimdiye kadar yapılmış çalışmalar eşcinselliğin genetik temelli bir cinsel eğilim olmadığını kanıtlıyor. Bu durumda kişinin anne ve babasıyla ilişkilerinin, yetiştirilme tarzının ve çevresinin cinsel yönelimde büyük ölçüde etkisi olduğunu görüyoruz.

- Hadi diyelim eşcinsellik genetiksel değil; ne olacak; sevginin, sevmenin nesi yanlış, neresi yanlış, kime ne zararı var, sana ne..? Sen heteroseksüel "OL", heterosesüel yaşa...

* Çocuğun gelişim sürecinde kritik öğrenme dönemleri vardır. Mesela dilin en iyi öğrenilebildiği zaman çocuk için ilk üç yıldır. Bu kritik zaman dilimi sonrasında çocuk dilinin kazanılması oldukça güçleşir. Çocuğun cinsiyet kimliği gelişimi, alıcılığının yüksek olduğu kritik bir dönem vardır. Bu dönem aşıldıktan sonra çocuğun gerekli dersi öğrenmesi kolay olmayacaktır.

- Heteroseksist bir dünyada yaşıyoruz, heteroseksüel bir şekilde yetiştiriliyoruz ama buna rağmen, eşcinsel olan gene eşcinsel oluyor ve eşcinsel yaşıyor... Bastırıyorsun, gizliyorsun, sahte bir hayat yaşamaya çalışıyorsun ama eşcinselsen 80 yaşında da keşfetsen veya kimliğinle barışsan da gene eşcinselsin...

* Bu dönem uzmanlara göre ikinci yılın ilk yarısından itibaren başlar. En erken aylardan itibaren çocuğun baba ile ilgili bazı algıları oluşur. 8. aydan itibaren çocuk, kız-oğlan, kadın-erkek resimlerini birbirinden ayırt etmeye başlar. Sosyal çevrede oğlan çocukları giderek artan bir şekilde erkek olarak muamele görmektedir.

- Cinsiyet kimliğiyle cinsel yönelim, yani erkeklik/kadınlıkla eşcinsellik gene karıştırılıyor sanırım. Benim kendimi erkek veya kadın hissetmemle cinsel yönelimimin, yani eşcinselliğimin ne alakası var. Ben erkek bedenimi sevebilirim, kendimi erkek veya kadın gibi de hissedebilirim ama kendi cinsimi sevebilir, hatta erkek bedenindeki kadını bile sevebilirim... Bu karmaşık bir durum değil, tek tip olan cinsiyete ve cinsel yönelime koşullandırılmakla alakalı bir şey...

* Aşamalı bir şekilde anneden uzaklaşan ve babaya yaklaşan erkek, babaya benzemek ve onun gibi olmak ister. Ancak babanın gelecekte alacağı şeklin modeli olduğunun henüz farkında değildir.

Çocuk bu ilgisinin kaynağının bilincinde olmasa dahi, babayla arasında bir şekilde bir yakınlık ve karizmatik bir çekim gücü oluşur. Babaya olan bağlılık duygusu artar, babası tarafından kabul edilmeyi ve onaylanmayı ister. Kuvvetini sadece içgüdüsel olarak alır bu ilişki. Babanın bir ayna işlevi görmesi ve oğlunun erkekliğini onaylaması gerekir. İçteki erkeklik dıştaki erkeklik tarafından onay aldığı takdirde içteki erkek her alanda erkekliğini onaylar ve kabul eder.

Cinsel kimlik oluşumunda özellikle erkek çocuklarda baba şefkatli ve kabul edici olduğunda, oğlan çocuğun kendini kadınsılıktan ayrıştırması ve erkeksi alana girmiş olması teşvik edilmiş olacaktır.

- Son üç satıra tek bir cevap vermek istiyorum. Cinsel yönelimin baba figürüyle alakası olamaz. Eşcinsel de baba olabilir, erkek gibi davranabilir ama gene de eşcinsel olabilir veya bir eşcinselin erkek gibi davranmaması da rol modeliyle alakalı değildir. Çünkü baba modelinden bol bir şey yok heteroseksist dünyada... Eşcinsellik ötekileştirilmiş ve lanetli bir kimlik olarak pompalanırken, eşcinseller kimi veya neyi rol modeli olarak örnek alır?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder