18 Temmuz 2015 Cumartesi

Yaşlılık Hapishanesi!


Çocukluğumda bir şarkı vardı Orson Welles'in söylediği;
"Ben gençliğin ne demek olduğunu bilirim, ama sen yaşlılığın ne demek olduğunu bilemezsin" diye...
"My mother", "my faher"a dermiş yaşlandığında, "hiç mi gücün kalmadı?"...
Şimdilerde "My mother"ın hiç gücünün kalmadığını biliyorum, onu anlayabiliyorum...
Ama kabul edemiyorsun işte...
Hep uzatmaya çalışıyorsun bitişi...
Nereye kadar, ne zaman kadar..?
Yaşlılık gerçekten anlatılacak bir şey değil...
Anlatırsan eksik kalır...
Yaşlı olmayınca, yaşlıyla birlikte yaşamak bile, ne kadar empatik olursan ol, yaşlılığı anlamak için yetmeyebilir...
Heteroseksist bir dünyada eşcinsel olmak zor olabilir...
Türcü bir dünyada hayvan olmak da en zoru diyebiliriz...
Çocuk olmak da zor yetişkinlerin egemen olduğu bir dünyada...
Engelli olmak belki de psikolojik olarak en ağırı şeklci dünyada...
Mülteci olmak da zor koskoca dünyaya sığdırılamadığımız için...
...
Belki özgür bir beyin için ifade özgürlüğünün olmaması kadar ağır bir şey olmayabilir....
vesaire...
Hayatta zor olan şeyde belirleyici olarak, o an yaşanan sıkıntı önceliklidir...
Ama yaşlılık dışında hayata karşı bir umut yok mudur yaşanan en zor şeyde bile ...
Veya adaptasyon sürecini atlattıktan sonra yaşamaya devam edebilirsin ama yaşlılıkta gidiş biletin kesilmiştir ve sona doğru yolculuk sıkıntılıdır (Keşke robotlara beyin transferlerimiz bir an evvel gerçekleştirilebilse de, arızalanan uzuvlarımız çok kolayca değiştirilebilse).
Hayatta yaşlı olmak kadar zor bir şey yok diye düşünüyorum.
Üstelik bu zorluk sadece yaşlılar tarafından yaşananı...
Diğer tarafın şikayetçi olmaya hakkı var mı?
Geleneksel bakım dışında, bu ülkede yaşlılığı düşünen sağlam bir proje var mı teoride ve pratikte?
Daha eşcinsel yaşlısını, engelli yaşlısını, vesaire yaşlısını hesaba katmıyoruz bile...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder