30 Temmuz 2015 Perşembe

Sporu yaşam biçimine dönüştürmek...


Gene kişisel bir durumumdan bahsedeceğim. Daha önce benzer konuya değindim ama şimdi bu konuda başarıya ulaştığım için bahsedeceğim. Ben 40 yaşına kadar belli branşlarda sporla uğraşmamıştım. 40 yaşına kadar bisiklet kullanmasını bile bilmiyordum. Şu amda çok özgüvenli ve keyif alarak bisiklete binebiliyorum. Spordan keyif almak, sporda sürekliliğin anahtarı zaten. Keyif aldığın sürece yaşam biçimine de dönüştürüyorsun sporu. Deneyip de keyif alamadığım ve bıraktığım branşlar da oldu masa tenisi ve buz pateni gibi. Aslında buz pateninden keyif almadığımı söyleyemem; belli bir yaştan sonra düşmeler riskli olduğu için bıraktım. Tenis vasıtasıyla başladığım badminton, en iyi yaptığım spor oyunlarından biri haline geldi. Tenisi de her geçen gün ilerletiyorum. Ve, badminton ve tenis olarak her ikisinden de keyif alıyorum; hatta bağımlılık seviyesindeler... Geçen yıl yüzmeye de başladım. Daha önce hiç yüzmediğim için, boğulma korkumu üzerimden atmam bayağı zaman aldı. Dolayısıyla yüzmeyi biraz zorlanarak öğrendim. Aslında zorlanarak öğrenmek değil de, korkuyu üzerinden atıp da kendini suya bırakamamak diyebiliriz buna. Yapım gereği spor branşlarında bazı korkularım var üzerimden atamadığım ve bu da kasılmama sebep oluyor oyun esnasında. Mesela boğulmaktan korktuğum gibi badminton topunun suratıma gelmesinden de çok korkuyorum ve haklı bir korku da bu. Yüzmeye dönersek, bugün en güzel yüzmelerimden birini gerçekleştirdim. Artık havuzu bir baştan bir başa korkmadan ve keyif alarak, hatta yorulmadan yüzebiliyorum. Yorulmak da zaten yüzmeyi bilmemekle alakalı bir şeymiş. Ben, "insan her gün bir şey öğrenmeli" felsefesini, yeni bir şey öğrenemiyorsa bildiği konularda kendini geliştirmeli noktasına taşıdım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder