14 Mayıs 2015 Perşembe

Ne güzel olur Ermeni duduku ile Laz kemençesini yan yana dinlemek!


Şekilcilik beni en rahatsız eden konuların başında gelir.
Ben de severim estetiği her insan gibi ama bunun için estetik operasyonlar yapılmasına karşıyım.
İnsan ruhunu taşıyan bedene saygı çerçevesinde sağlıklı olabilmek için çaba sarf etmelidir ama içinde yaşadığı kültürün algısına göre de doğasını yitirmemeli, kültürünü doğaya göre oluşturmalıdır.
Bakıyoruz etrafımıza tornadan çıkmış erkek ve kadın ifadeleri görüyoruz şekilsel olarak.
Sadece kıyafet olarak değil, fiziksel olarak da...
Herkes de benzer saç modelleri, benzer kıyafetler...
Ama en önemlisi benze ağız-burun veya vücut biçimleri...
Herkes fit, herkes güzel olsun ama herkesin farklı anatomik yapıları ve farklı işleyen metabolizmaları vardır ve bu sisteme göre vücut biçimleri oluşur..
Tabi bazı anomalik durumlar da olabilir doğuştan getirdiğimiz.
Var mıdır bize zararları;
Fizyolojik olarak yoktur ama kültürel olarak ayrımcılığa maruz kalabiliriz bu yüzden.
İşte şekilcilik burada devreye girmektedir.
Neden şekilciyiz bu konuda;
Genetiksel mi, çevresel mi?
Bence çevrenin kolayca etkileyebileceği genetiksel bir beyin yapısına sahip olduğumuzdan.
Gerçekten doğruyu-yanlışı ayırt edebilen bir kapasite, kolayı seçmek yerine zorluğa karşı mücadele ederek insanlığı elden bırakmaz.
Aidiyet kaygısı burada da devreye giriyor sanırım...
Nedir insanlık; en başta ayrımcı olmamak...
Ne geçer ki insanın eline ayrımcı olarak egosunu içgüdüselce tatmin etmekten başka;
Oysa insanca empatisini çalıştırsa daha iyi olmaz mı?
Ayrımcılığı, ötekileştirmeyi bir de marifetmiş gibi sunmasına ne demeli?
İnsanları fiziksel, doğal yapılarından dolayı ötekileştirmek, kültürel ayrımcılıktan bile çok fena bir şey.
Çünkü dinini, dilini, geleneklerini, alışkanlıklarını değiştirebilirsin ama ırkını, rengini, kimyasal yapını, fizyolojik yapını değiştiremezsin..
Ne yapsın egemen şekle uymayanlar peki?
Bu bir nefret suçudur ve suçların en ağırıdır şekilcilik.
Bir insana, bana benzemiyorsun, git, demek ne demektir?
Nereye gitsin?
O da bu dünyanın, bu evrenin bir parçası...
İnsan, her haliyle sevilecek, beğenilecek bir insan olmak istemez mi?
Ne yapsın boyu kısaysa, kolu yoksa, gözü körse, vesaire...?
Daha insanı kazanmak, onu hayata kazandırmak varken, onu gözden çıkarmak kadar insanlık dışı bir şey olabilir mi?
Tabi yasalarımız da tam demokratik olmayan kültürlerde, içinde yaşanılan kültürel algıyı tam karşısına alamıyor.
Yasalar da içinde yaşanılan kültürün penceresinden bakabiliyor; tam anlamıyla insan hakları penceresinden bakmak varken...
Yasalar zaten objektif işleyebilseydi, daha demokratik, daha insan haklarına saygılı bir dünyada yaşardık yaptırımların etkisiyle.
Konuyu çok uzattım farkındayım...
Bir sanatçımız, başka bir sanatçımızı doğuştan gelen yüz yapısından dolayı aşağılamış...
Bu sözleri kullanan kişinin de, kişilik olarak çok kötü olduğunu falan söylemek değil kastım...
Burada bir bilinçsizlik, bir duyarsızlık var halledilmesi gereken.
Bu bir eğitim sorunudur da başta aile olmak üzere eğitim kurumlarında da hayata geçirilmesi gereken.
Başta da dediğim gibi insan yapısından dolayı kolayı seçer ve tereddüt etmeyebilir ötekileştirmede...
O anda egosunun esiri olabilir...
İşte bunu aşmak için mümkün mertebede bir şeyler yapılabilir.
İnsanların yapılarından dolayı ötekileştirilmemesi için, empati denilen duygunun geliştirilmesi için bir şeyler yapılabilir.
Herkesi bir boyda, bir güzellikte üretebilsek, empatiye ihtiyacımız olmayabilir ama doğanın gerçeğinde, her boy, her çeşit var, farklılıklar var...
Farklılıklara karşı yabancılığımızı yenmenin yolları öğretilmeli.
Ayrımcılığa sebep olan korkularımızın temelinde de, doğanın yapısına, doğanın gerçeklerine yabancı kalmamız yatıyor.
İnsanlarımız, yaptığı ayrımcılığı bir de hukuksal olarak savunuyor falan özür dilemek yerine.
Bir insanı rencide etmişsin işte..
Git özür dile, gönlünü al...
Hatta yaptığın hata ile, daha bir insancıl olmaya çalış...
Kendi hatalarından fırsatlar yarat daha güzel bir dünya için...
Ne demek maymuna benziyor falan...
Maymuna benzese ne olacak, maymun olsa ne olacak..?
Doğanın gerçeği değil mi maymun olmak?
O canlı maymun doğmuş, sen insan doğmuşsun...
Maymun da bütünün bir parçasıdır...
Burada insanlığını bilecek olan insandır...
Hayatı huzur içinde daha güzel yaşamak varken, zorlaştırmanın hiçbir alemi yok.
Davut Güloğlu ile Hayko Cepkin'i birlikte konser vermeye davet tediyorum...
Ne güzel olur Ermeni duduku ile Laz kemençesini yanyana dinlemek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder